Mezopotamya'nın merkezi olan Luxur hiç olmadığı kadar hızlı bir şekilde savaşa hazırlanıyordu. Bizzat hazırlıkların başında duran Ursa bu savaşın çok önemli olacağına inanıyordu ve eğer agopların inlerini yok ederlerse Mezopotamya'ya barışı getireceğini biliyordu. Helios'a çok güvenen Ursa Helios döner dönmez büyük bir ordu ile yola çıkmayı planlıyordu. Çünkü bekledikçe artık bir şeylerin iyi gitmediğini hissediyordu.
Tares köyüne haberi veren Helios diğer köye gitmek için yollara düşmüştü. Kırkıçıkan Vadisinden geçmeye yakın durdu ve dinlenmek için atından indi. Atını bir ağaca bağladı, ağaca yaslandı, sessizliği dinlemeye başladı. Kırkıçıkan Vadisi tehlikeli hayvanların bulunduğu bir yerdi. Fakat bir diğer köy olan Versev'e varması için o vadiden geçmesi gerekiyordu. Gece vadiye girmek istemeyen Helios güzel bir uyku geçirmek istiyordu. Bir anda aklına Tulpar geldi ve yanında olsaydı rahat bir şekilde uyuyabilirdi. Düşünmesinden sadece birkaç dakika sonra Helios Tulpar'ı gecenin zifiri karanlığında gökyüzünde görmüştü. Büyük beyaz kanatlarını açmış bir şekilde uçuyordu. Tulpar'ı gören Helios çok mutlu olmuştu. İstediği anda onu karşısında görmesini ise tesadüf olarak düşünüyordu. Artık rahat bir şekilde uyuyabileceğini düşünen Helios uykuya dalmıştı.
Atının bir anda şaha kalkmasından uyanan Helios uyandığı gibi kılıcına sarılmıştı. Tam karşısında bir agop elinde ki baltayı Helios'a vuracakken kendini savunan Helios ayağa kalktığı gibi kalkanını da eline alıp savaşmaya başlamıştı. Daha Kırkıçıkan Vadisine gitmeden böyle bir sorunla karşı karşıya olan Helios saldırıya uykudayken uğramıştı. Atının ürkmesiyle ölmekten kurtulan Helios etrafını saran 12 kişiden oluşan agop grubuna karşı kendi etrafında dönüp her birine korkmadığını belli edecek naralar atıyordu. Daha önce savaş alanında Ursa ile birlikte savaşan Helios bu kez tek başına kalmıştı. Agoplar tam saldırıya geçecek iken Tulpar'ın gökyüzünden hızlı bir şekilde yere iniş yapması ile yer sallanmıştı. Sendeleyen agopların her biri bir tarafa düşmüştü. Helios ise küçük sırrını yanında görmekten mutlu olmuştu ve gücüne güç katan Helios sendeleyen agoplara tek tek saldırmaya başlamıştı. Tulpar'dan korkan agoplar ne yapacağını bilememiş oradan uzaklaşmaya çalışıyorlardı. Fakat Tulpar kaçmaya çalışan agopların üstlerine doğru uçarak onları yere düşürüyor gitmelerini engelliyordu. Bu durumdan faydalanan Helios dağılan agopları tek tek öldürüyordu. Helios acımasızca kılıcını agoplara karşı sallamaktan çekinmiyor Ursa'nın öğrettiklerini savaş alanında uyguluyordu. Tulpar'ın sayesinde agopları öldüren Helios her birinin kafasını kesip yanında bulunan bir çuvala koyuyordu. Tulpar'ın sayesinde 12 agop öldüren Helios dünyada ki küçük sırrına kendisini kurtardığı için bir kez daha borçluydu.
Aralarında ki bağ iyice gelişen Tulpar ile Helios artık bir bütün gibi hareket ediyordu. Helios ay ışığının aydınlattığı bu gece de farklı hisler içerisindeydi. Tulpar Helios'un duygularını hissedebiliyor ve o duyguları kendisi de bire bir yaşayabiliyordu. Aynı durum Helios içinde geçerliydi fakat bunun farkında değildi. Bir anda Kayra Han'ın silüetini gören Helios olduğu yerde sendeledi. Bu sadece Tulpar'ın gördükleriydi. Tulpar'ın hislerini de hissetmeye başlayan Helios dizlerinin üstüne çökmüştü. Durumdan huzursuzlanan Tulpar yerinde bir oyana bir bu yana gidip geliyordu. Tulpar'ın o anda endişelendiği hissini birebir yaşayan Helios'un kalbi çok hızlı atmaya başlamıştı. Ne olduğunu anlayamayan Helios ayağa kalkıp kendisi için endişelenen Tulpar'a elini uzatıp sakinleşmesini istedi. Helios'un iyi olduğunu gören Tulpar ise sakinleşmişti. Bunun nasıl olduğunu anlayamayan Helios istemsiz bir şekilde Tulpar'ı hissediyor sanki ona hükmedebiliyordu.
Helios'un dinlendiği bölgeye yakın bir yerde ise bir grup Versev köyü askerlerinden oluşan bir devriye geziyordu. Sesleri duyan askerler Helios'un bulunduğu bölgeye doğru yönelmişti. Ellerinde meşalelerle askerlerin geldiğini gören Helios Tulpar'ın hemen buradan uzaklaşmasını düşündüğü anda bunu daha Tulpar'a söylemeden Tulpar'ın ortadan kaybolduğunu fark etmişti. Gecenin karanlığını ay ışığının aydınlattığı yerde bir savaş veren Helios askerlerin şaşkın bakışlarıyla karşı karşıya kalmıştı. Yerde kesik başlı agop cesetlerini gören askerler Helios'a;
- Hey! Sen iyi misin?
- Ben iyiyim de yerde yatanlar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
- Burada ne işin var nereye gidiyorsun ?
- Versev Köyüne gidiyorum. Burada dinleniyordum. Birden saldırıya uğradım ve sonuç ortada.
- Biz Versev Köyü devriyesiyiz. Sana eşlik edebiliriz yabancı.
Askerler yardım edecekti fakat Helios'un tek başına bu kadar agopu nasıl öldürdüğünü ve kim olduğunu merak ediyorlardı. Helios ise kendisini merak eden askerlere;
- Ursa'nın elçisiyim ve büyük bir savaş için Versev'e Ursa'dan haber getirdim.
Ursa'nın adını duyan askerlerin Helios'a bakış açısıhemen değişmişti. Biraz ilerde güvenli bir bölge olduğunu söyleyen askerlersabaha kadar bekleyip sabah Kırkıçıkan Vadisine girip Versev'egeçebileceklerini belirtti. Askerlerle birlikte güvenli bir şekilde geceyigeçiren Helios sabah olduğunda Versev'e doğru yol almaya başlamıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/47133788-288-k170993.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TULPAR'IN KANATLARI
Historische RomaneKeşfedilmemiş Türk Mitolojisinden yola çıkarak tarihi bir kurgu ile yazılmıştır... Karakterler: Kayra Han: Göklerin tek hakimi ve diğer hakimlerin yaratıcısı. Erlik Han: Eski gök hakimi yeraltı aleminin efendisi. Bay Ülgen: Doğa olaylarının hakimi v...