Erlik Han yeryüzünde gözükeli 2 yıl geçmişti. Tares Köyünde olan savaştan sonra daha ortaya çıkmayan Erlik Han ve ordusu sessizliğe gömülmüştü. Bu durum Luxur'un lideri Ursa'yı tedirgin ediyordu. Bu sessizlik hiç iyi değildi. Aslında savunma yapabilmek ve toparlanabilmek adına insanlar için iyi bir süreç olmuştu. Fakat bu süre zarfında Erlik Han'da yerinde saymayacaktı. Ursa Luxur'u ve gözlem şehirlerini yıllarca savunma yapabilecek şekilde donatıyordu. Mezopotamya'da ki yok olmayan diğer köylerden ise Luxur'a gelen insan sayısı git gide artıyordu. Ursa ise hiç kimseyi geri çevirmiyor gelen herkesi Luxur'a alıyordu.
Helios bildiklerini artık sır edinmişti. Hiç kimseye bir şey söylememişti. Son savaşta Lorem Dağında ki suyun önemini anlayan insanlar artık Lorem Dağını her gün bir grup ordu ile koruyorlardı. Dolaşan bu ordunun başında ise Helios duruyordu. Kendini kanıtlamış bir savaşçı olan Helios insanların güvenini kazanmıştı. Artık herkes ona saygı duyuyor ve büyük bir savaşçı olarak nitelendiriyorlardı. 20 yaşında olmasına rağmen çok küçük yaşta büyük işler başaran Helios ise halkın kendisine gösterdiği ilgiden memnun oluyordu.
Bay Ülgen yasak olduğu halde bir insandan etkilenmiş ve bir şeyler yaşamıştı. Erlik Han'ın yeraltına tutsak edildiği zamanda Meralas ile tanışmıştı. O zamanlar sık sık yeryüzüne inen Bay Ülgen Asya'da yaşayan insanlarla yasak olmasına rağmen görüşüyordu ve onların dertlerini dinliyordu. Meralas ise Asya'nın en güzel kadınlarından biriydi ve Bay Ülgen ile her geldiğinde ilgileniyordu.
Bir gün Asya'da iç savaş çıkmıştı. Bu savaştan nasibini alan çoğu yer boşaltılmıştı. Bay Ülgen Asya'ya geldiğinde ise karışıklıkla karşılaşmıştı. Meralas'ı o karışıklıkta kaybeden Bay Ülgen bir daha görememişti. Fakat yıllar geçmiş olmasına rağmen Bay Ülgen onu unutamamış ve hala aramaya devam ediyordu. Yıllarca aramasına rağmen bulamamıştı fakat elinde ki tek ipucu Asya'da ki büyük göç ile Mezopotamya'ya yerleştiğiydi. Belki de Meralas hala yaşıyor olabilirdi. Fakat Bay Ülgen Meralas'ı en son gördüğünde 25 yaşındaydı. O zamandan bu zamana ise 50 yıl geçmişti. Bay Ülgen onu tanıyamazdı. Bu yüzden yıllardır bulamıyordu. Çünkü elinde ona ait sadece bir isim vardı.
Bir gün Bay Ülgen Mezopotamya'da ki köyleri dolaşmak için yola çıktı. Deniz kıyısında ki köyleri dolaşan Bay Ülgen'i çoğu insan tüccar olarak tanıyordu. Sık sık yeryüzüne inen Bay Ülgen'in insanlardan dış görünüş olarak bir farkı yoktu. Bu yüzdende insanların arasında rahatça dolaşabiliyor ve dikkat çekmiyordu. Köyde ki malları almak için diğer tüccarlarla görüşen Bay Ülgen'e arkasından bir çocuk sesleniyordu.
- Tüccar amca! Tüccar amca!
- Buyur evlat.
- Şurada ki evi görüyor musun?
- Görüyorum evlat.
- Orada oturan biri mallarını satmak istiyormuş. Gitmeden ona da uğramanı istiyor.
- Evlat ben sadece tüccarlardan alım yaparım. Halktan alım yapmıyorum. Neyse gelip söylediğin için saol evlat.
Tüccarlarla alım satımını tamamlayan Bay Ülgen çocuğun söylediği eve gitmişti. Bay Ülgen kapıyı çaldığında kapıyı yaşlı bir kadın açmıştı. Kapıyı açan yaşlı kadın dolu dolu gözlerle Bay Ülgen'e bakıyordu.
- Mallarınızı satmak istiyormuşsunuz fakat ben halktan mal almıyorum. Sadece tüccarlar ile alışveriş yapıyorum. Üzgünüm hanımefendi.
- Hiç değişmemizsin.
- Nasıl yani anlamadım?
- Beni tanımadın değil mi? Ama haklısın yıllar geçti. Belki de unutmuşsundur.
Bu sözünden sonra Bay Ülgen şok olmuştu. Önünde duran yaşlı kadın Meralas'tan başkası olamazdı. Biraz sessizlik olmuştu ve Bay Ülgen Meralas'a baka kalmıştı.
- Ne bekliyordun ki. 25 yaşında Asya güzeli Meralas'ı mı?
- Meralas. Ben seni yıllarca aradım. Seni asla unutmadım. Evet yaşlanmışsın. Şaşkınlığımı gizleyemediğim için kusura bakma.
- Uzun yıllar oldu Bay Ülgen. Nasıl olur da bulamazsın beni. Hiçbir şeyden haberin yok. Başıma neler geldiğinden haberin yok. 75 yaşındayım artık. Sana bakıyorum da hala aynısın. Dediğim gibi hiç değişmemizsin.
- Çok üzgünüm Meralas. Karışıklık çıktıktan sonra bir daha seni bulamadım. İzini kaybettim. Neler geldi başına. Nasılsın şimdi?
- Tam 50 yıl oldu Bay Ülgen. Sana 50 yılı kapıda mı anlatayım. İçeri gel.
Bay Ülgen yıllardır aradığı Meralas'ı bulmuştu fakat 25 yaşında etkilendiği Meralas artık 75 yaşındaydı. İçeriye giren Bay Ülgen yavaş yavaş yanına gelen Meralas'a bakıyordu.
- Öyle bakma bana. Sende yaşlansaydın bu halde olacaktın.
- Benim yerimde olsan sende şaşırırdın Meralas. Lütfen hak ver bana. Uzun yıllar oldu ve seni gördüğümde 25 yaşındaydın. Seni en son o halinle hatırlıyordum.
- Keşke bu halimi hiç görmeseydin de hep o halimi hatırlasaydın. Ama gördüğün gibi bu haldeyim. Hayat insanı zaman geçtikçe bu hale getiriyor. Senin buralarda ne işin var peki. Koskoca Bay Ülgen'in yeryüzünde ne işi var merak ediyorum.
- Yaptığım şeylerin cezasını çekiyorum. Göklerden yeryüzüne sürüldüm artık. Kayra Han senle olan durumumu öğrendi ve beni cezalandırdı. Sık sık zaten seni aramak için yeryüzüne iniyordum. Bir gün yakalandım ve sonuç bu.
- Demek benim için yeryüzüne sürüldün. Şimdi gördün beni. Eski Meralas yok karşında. Durma buralarda. Sen buralara ait değilsin. Geri dön Bay Ülgen.
Bay Ülgen Meralas'ın bu sözleriyle kendine gelmişti. Belki karşısında yaşında Asya güzeli Meralas yoktu ama düşünceleri ve konuşmaları onu hatırlatmıştı. Bir anda Meralas'ın ellerini tutmuştu.
- Meralas. Böyle konuşma lütfen. Ben seni yıllarca aradım ve buldum sonunda. Yaşlanmış olabilirsin fakat yaşam görüşün ve düşüncelerin benim etkilendiğimdi.
- Bak Bay Ülgen. Ben artık hasta ve yaşlı bir kadınım. Senin o aradığım Meralas yok artık. Seni buraya çağırma nedenim var. Sana söyleyeceğim şeyler var.
- Ne söyleyeceksin merak ediyorum?
- Bizim bir çocuğumuz olmuştu Bay Ülgen. Bir kızımız olmuştu. Fakat sen yoktun.
Bay Ülgen duyduklarına inanamıyordu. Böyle bir şey gerçek olamazdı. Göklerin hakimi ve bir insandan olan bir çocuk dünyaya gelmiş olabilirmiydi.
-Meralas bu dediğin doğru mu? Nasıl olabilir böyle bir şey?
- Benim hayatımda bir tek sen vardın Bay Ülgen. Bir kızımız olmuştu. Ama çıkan karışıklıkta kızımı kaybettim. Onu kaçırmışlardı. Çok kötü şeyler yaşadım ben Bay Ülgen. Ben bunları yaşarken sen nerelerdeydin peki.
- Olamaz. Kızımız mı vardı. Ne oldu peki. Nerde şimdi. Yaşıyor mu?
- Bilmiyorum. Kaçırıldığından beri görmedim. Kim bilir nerede. Çok aradım ama izini bulamadım.
- Meralas. Çok üzgünüm sana bunları yaşattığım için. Kızımıza ne olduğunu bulacağım. Sana söz veriyorum.
- Nasıl yapacaksın bunu. Beni bulduğun gibi mi. 50 yıl mı geçecek yani.
- Lütfen bana böyle davranma Meralas. Ben böyle olsun istemezdim. Sana tekrar uğrayacağım. Lütfen beni bekle. Sana tekrar geldiğimde kızını bulmuş olacağım.
Bay Ülgen'in öğrendikleri şeyler çok önemliydi. Yıllarsonra Meralas'ı bulmuştu ve bir kızı olduğunu öğrenmişti. Evden çıkan Bay Ülgenbir anda düşündükleri yüzünden sendelemişti. Aklına Helios gelmişti. Helios'undoğumunda ki olaylar aslında her şeyi açıklıyordu. Bu zamana kadar kendisindenbaşka kimse doğa olaylarını etkileyememişti. Helios doğarken olan doğa olaylarıise Helios'un annesi olan Daphne'den mi kaynaklanmıştı. Eğer öyleyse Helios'unannesi Daphne Meralas ve Bay Ülgen'in kızıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TULPAR'IN KANATLARI
Ficción históricaKeşfedilmemiş Türk Mitolojisinden yola çıkarak tarihi bir kurgu ile yazılmıştır... Karakterler: Kayra Han: Göklerin tek hakimi ve diğer hakimlerin yaratıcısı. Erlik Han: Eski gök hakimi yeraltı aleminin efendisi. Bay Ülgen: Doğa olaylarının hakimi v...