BÖLÜM 30: Gizli İşler

85 9 3
                                    

Genç yaşına rağmen önemli şeyler yaşayan Helios artık hakimlerle beraberdi. İlk olarak Gök Sakallı Hızır ile eğitime başlamıştı. Gök Sakallı Hızır'ın eğitimi fiziksel değildi. Gök Sakallı Hızır daha çok maneviyat ve odaklanma ile ilgili bilgileri Helios'a aktarıyordu. Engin bilgilere sahip olan Gök Sakallı Hızır savaş esnasından nasıl ayakta kalacağını Helios'a anlatıyor ve hislerini tam olarak kullanmayı öğretiyordu.

- Dünya'da ki en kötü şey savaştır Helios. Fakat insanlar barış yerine savaşmayı seçiyorlar. Bunu tetikleyenin Erlik Han olduğunu biliyorum ama zamanında Erlik Han'ın peşinden giden çok insan olmuştu.

- Efsaneleri okudum efendim. İnsanlar toprak sahibi olmak için Erlik Han'ın peşinden gitmişler. Bazı insanlara sadece huzuru vermeniz bir şey ifade etmiyor. Huzurla yetinemeyen insanlar fazlasıyla var.

- Düşüncelerin çok güzel Helios. Çoğu şeyin farkındasın fakat sende seni etkileyen kötü şeyler var. Bunu hissedebiliyorum. Yaşadığın şeylerden dolayı yıpranmışsın ve odaklanamıyorsun.

- Lütfen bana hak verin. Yaşadığım şeyler her insanın kaldırabileceği şeyler değil. Şuan burada olmama bile hala inanamıyorken sizin karşınızda sizden bir şeyler öğreniyorum.

- Haklısın. Fakat şunu da unutma sen normal biri değilsin. Burada olmanı gerektiren durumlar var. Bu yüzden buradasın.

Helios Gök Sakallı Hızır ile konuştuktan sonra rahatlamıştı. Onunla konuşmak Helios'a iyi gelmişti ve artık maneviyatını güçlendirmek adına çabalıyordu. Tam bu sırada arkadan bir ses gelmişti.

- Biri benim geri dönmem adına burada savaş vermiş.

Gelen Bay Ülgen'den başkası olamazdı. Gök Sakallı Hızır ile bir anda konuşmasını kesen Helios büyükbabasına doğru gidip sarılmıştı.

- Ben olması gerekeni yaptım büyükbaba. Senin yerin burası. Geçmişinde ne yaptıysan unut ve geleceğe bak artık.

- Sana söz veriyorum evlat. Bundan sonra daha güzel bir hayat yaşanması için çaba göstereceğim.

Bay Ülgen'in geri dönmesiyle daha da mutlu olan Helios çalışmalara hızla devam etmek için Gök Sakallı Hızır ile görüşüyordu. Gök Sakallı Hızır ise Helios'u çok önemli testlerden geçiriyor ve savaş alanından sadece fiziğini değil hislerini de kullanması için her şeyi öğretiyordu.

Tüm bu olaylar olurken Luxur ise tam anlamıyla kabuğuna bürünmüş vaziyette yaşam sürdürüyordu. Helios'un günlerdir ortada olmayışı ise babası Arles'i tedirgin ediyordu. Bu durumu konuşmak için Ursa'nın yanına çıkmıştı.

- Efendim Helios hala eve geri dönmedi. Bir şeylerin peşinde köylere gidiyordu. Bir hafta oldu ses seda yok.

- Arles. Savaşın içerisinde olduğumuzu biliyorsun. Ben Helios'a her hangi bir görev vermedim. Fakat Helios ne yaptığını iyi bilen bir savaşçı. Bir şeylerin peşinde olması ve bizler için çabalaması gayet normal.

- Fakat başına neler geldiğini biliyorsunuz. Tekrardan onların elinde esir görmek istemiyorum ben oğlumu.

- Tedirgin olmanı anlıyorum. Hayatta kalan tek varlığının Helios olduğunu da biliyorum. Ama artık Helios'a güvenmeli ve bu tedirginliğini üzerinden atmalısın.

Ursa ile konuşan Arles huzursuzdu. Evine geçtikten sonra boş boş duvarlara bakan Arles birden yerinden kalkıp gece yarısı atına binip şehirden dışarı çıkmak için kapıya yönelmişti. Bunu gören Ursa;

- Daha önce böyle bir şey yaptığında ne hale düştüğünü unuttun galiba demirci ustası Arles!

- Oğlumun ne halde olduğu belli değilken ben nasıl rahat uyuyabilirim Ursa. Onun peşinde yollarda ölürüm daha iyi.

Arles'in çok kararlı olduğunu fark eden Ursa kapıda duran askerlerine seslenmişti.

- Hemen Arles ile yola çıkacak 20 savaşçı ayarlayın. Ne isterse onu yapacaksınız. Söylediği her şey benim emrim gibidir.

Arles ile yanında 20 savaşçı yola çıkmışlardı. Arles'in tak amacı Helios'un yaşadığını öğrenmekti. Ne yaptığı ne yapacağı önemli değildi. Oğlu hayatta olsun onun için yeterliydi. İlk olarak gözlem şehrine giden Arles ve grubu meydanda duran insanlara Helios'u soruyordu.

- Aranızda Helios'u gören var mı?

Demirci ustası Arles'in seslendiğini gören insanlar toplanmıştı. Bir yaşlı;

- Bir şey mi oldu Zalmar'ın yiğidine?

- 1 Haftadır haber alamıyoruz. Buraya uğradı mı?

- En son 1 hafta önce görmüştük burada onu. Deniz kıyısında ki köylere gitmişti.

- Ne işi varmış oralarda. Ahh Helios Ah. Yine nelerin peşindesin.

Helios'un kıyı köylere gittiğini öğrenen Arles grubu ile beraber köylere doğru hiç beklemeden yol almıştı. Deniz kıyısında ki bir köye girmişlerdi. Gece olduğu için meydanda kimse yoktu. Bu yüzden sabah olmasını bekleyen Arles ve yanında ki savaşçılar dinleniyordu.

Sabah olduğunda ise Arles köyün meydanına gelmişti. İnsanlara seslenen Arles;

- Helios'u gören var mı? 1 haftadan beri ona ulaşamıyorum.

Meydanda ki bir çocuk ortaya çıkıp konuşmaya başlamıştı.

- Onu görmüştüm. Bir kaç gün önce. Bir teyze vardı burada. Onun ölmesine üzülür gibi bir hali vardı.

- Ne teyzesi ne ölmesi çocuk ne diyorsun!

Çocuğun söylediklerinden hiçbir şey anlamamıştı Arles ve git gide sinirleniyordu. Köyün yaşlısı duruma hemen el atmıştı.

- Sakin olun. Çocuk doğru söylüyor. Birkaç gün önce yaşlı bir hanım vefat etmişti. Helios ise bir tüccar ile beraber onun vefatında buradaydılar. Tanıyorlardı galiba.

- Kimmiş o kadın. Oğlumun yanında ki adam kimdi peki?

- Kadının ismi Merales idi. Adam ise bazen gelirmiş buraya. Tüccarlar ile alışveriş yapıp gidermiş. Helios ise en son o tüccar ile görülmüş.

Arles ne olduğunu anlayamamıştı. Ölen kadın kimdi?Helios'un görüştüğü adam kimdi? Helios gizli gizli neyin peşinden gidiyordu? Tümbu sorular Arles'in kafasını karıştırmıştı.


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 16, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

TULPAR'IN KANATLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin