Aklında bir çok şey olan Helios hazırlıklarını tamamlamıştı. Arles ilk savaşına gidecek olan oğlu için yaptığı kılıç ve kalkanı Helios'a verdi. Kalkanın üzerinde Daphne kılıçta ise Arles yazıyordu. Helios'a bakan Arles'in gözleri dolmuştu.
- Annen koruyucun olsun oğlum. Sen savaşırken ailen seninle olacak. Seninle gurur duyuyorum.
Arles hayatta olan tek varlığı oğluyla vedalaşmak için sarıldı. Helios çok sakindi ve sımsıkı sarılan babasına büyük bir soğukkanlılıkla sarılıyordu. Helios geri döneceğinden emin bir halde babasıyla vedalaşmıştı. Artık yola çıkma zamanı gelmişti. Helios'un aklında aslında tek bir şey vardı. Lisolla ise hazırlıklarını tamamlayan Helios'u uzaktan izliyordu. Kafasında soru işaretleriyle gitmeden Lisolla'nın yanına gitti. Lisolla'yı alnından öptü ve sımsıkı sarıldı. Lisolla bu ana kadar hiçbir şey yokmuş gibi davranıyordu fakat Helios sarıldığı anda gözyaşları sel olmuştu. Hayatında ki tek önemli unsur olan Helios belki de geri dönmeyecekti. Helios ise Lisolla'ya sarılıyordu fakat onunla net olarak konuşamadığı için üzgündü. Hiçbir şey netliğe kavuşmadan savaşa gidiyordu Helios arkadaşında soru işaretlerini bırakarak. Ayrılma vakti geldiğinde Lisolla Helios'un ellerini bir türlü bırakamıyordu.
- Gitmek zorunda mısın?
- Benim bir savaşçı olduğumu biliyorsun. Bu savaşın senin hayatını ne kadar etkilediğini sen söyledin. Bende bu savaşa son vermek için yola çıkıyorum.
Ellerini bıraktığı anda kalbinde bir yara hissetmişti sanki Helios. Öyle bir histi ki bu bir an savaşa gitmek için can atan Helios gitmekten vazgeçecekti. Ellerini bırakıp geri geri adım atan Helios gözlerini bir an olsun Lisolla'nın gözlerinden ayırmıyordu. Her ne kadar kafasında hala sorular olsa da Helios Lisolla'yı seviyordu ve sevgi insana her şeyi yaptırırdı. O anda karar alan Helios geldiğinde Lisolla'nın hırsızlık olayını çözüme kavuşturacaktı. Ondan vazgeçmeyip Ursa'ya durumu izah edecekti. Aşkından vazgeçemezdi çünkü artık savaşıp geri döndüğünde onu bekleyen bir kalp vardı. Ordusuna seslenen Ursa;
- Vakit geldi. Artık yola çıkma zamanı, ilk hedefimiz Kurubayır'ın ilerisinde olan Yertek Kayalıkları olacak. Sizlere inanıyorum ve güveniyorum. Eğer bir yola çıkıyorsak sonuca ulaşmalıyız. Bizde derin yaralar açan o yaratıkların inlerini bulmadan buraya geri dönmeyeceğiz.
Luxur'un büyük kapıları tekrar açılıyor 50 kişiden oluşan ordu yola çıkıyordu. Bu sefer ordunun sayısını az tutan Ursa en seçkin savaşçılarını yanına almıştı. Her hangi bir hata olsun istemiyordu.
Bütün bu olup bitenleri gözlemleyen Tulpar Helios'un da içinde bulunduğu orduyu Kayra Han'a bildirmek üzere yanına gitmişti. Kayra Han'ın isteği hiçbir şey yapmadan olmuştu. Ursa agoplarla savaşmak üzere yola çıkmıştı. Kayra Han'da zaten her şeyin ortaya çıkması adına bunu istiyordu. Tulpar'a bu orduyu koruması gerektiğini söylüyordu. Orduyu Mezopotamya'nın incisi beyaz kanatlı Tulpar her ne kadar ordunun haberi olmasa da koruyacaktı.
Ursa, Kurubayır'ı geçtikten sonra daha dikkatli olmaları gerektiğini biliyordu. Çünkü gidecekleri Yertek Kayalıklarında köylerden gelen bilgilere göre sıkça agop görüldüğü söylenmişti. Kayalıklara gelen Ursa'nın ordusu bulundukları bölgede yaşam alanına rastlayamamışlardı. İnlerinin orası olmadığını anlayan Ursa daha ileride ki Nelag Maden Ocakları olabileceğini düşünüyordu. Kayalıklarda dinlenen ordu sabah olduğunda tekrar yollara düşmüştü. Hedef bir maden ocağıydı ve maden ocağına gidilecek yolda meşakkatliydi. Ne olursa olsun pes etmemelerini her fırsatta söyleyen Ursa ordusuna bir şeyler söyledikçe savaşçılarını kamçılıyordu. Madene yaklaştıkça pis bir kokunun gelmesi Ursa'nın doğru yolda olduklarını anlamasına yardımcı olmuştu. Madenin önüne geldiklerinde ise koku yoğunlaşmıştı. Daha önce agoplarla savaşan Ursa bu kokunun agoplardan geldiğini biliyordu. Ordusuna seslenen Ursa çok dikkatli olmaları gerektiğini söyledi. Herkes kılıcını çekmişti ve Ursa'nın emirlerini bekliyordu. 50 kişiden oluşan ordu madene giriyordu. Ursa madene girerken Helios'u yanına çağırmıştı. Madenin ortalarına doğru geldikten sonra yol ikiye ayrılıyordu. Ursa ordunun ikiye bölünmesi gerektiğini söyledi ve 25 kişi bir tarafa 25 kişi bir tarafa ayrılmıştı.
Ursa ile ilerleyen grup seçtikleri yolun sonuna yaklaşmıştı fakat yol çıkmaz bir yoldu. Bir anda geldikleri yolun çıkışında gürültü duyulmuştu. Hemen olduğu yerden yolun sonuna koşan Ursa yolun taşlarla kapandığını gördü. Bunun bir tuzak olduğunu düşünen Ursa buradan çıkmanın yollarını düşünmeye başlamıştı. Diğer ayrılan 25 kişi ise gittikleri yoldan devam ediyordu. Biraz daha ilerleyen grup sonunda büyük bir meydana çıkmıştı. Fakat burada bir yaşam belirtisi gözükmüyordu. Meydanın ortasına geldiklerinde ise her taraftan çıkan agoplar 25 savaşçıyı ok yağmuruna tutmuştu. Tuzağa düşen grup saklanacakları yer olmadığı için oracıkta her biri ölmüştü. Ursa diğer savaşçılarının başına gelenlerden habersiz bir şekilde yolu kapatan taşları kaldırmaya çalışıyordu. Helios ise kapana kısıldıkları bu madende ölecekleri hissine kapılmıştı. Taşları kaldırmaya çalışanları sessizce arkalarından izliyordu. Helios'a bakan Ursa;
- Öylece bakmak için mi geldin buraya. Durma öyle. Kendine gel ve yardım et. Hemen kurtulmalıyız buradan.
Tüm bunlar olurken Helios'un koruyucusu Tulpar Nelag Madenleri üzerinde uçuyordu. Arasında duygusal bağı olan Helios'un hala madenlerde olması Tulpar'ı tedirgin etmişti. Agopların madene giriş yaptığını gören Tulpar huzursuz bir halde maden üzerinde uçmaya devam ediyordu. Taşları yerlerinden kaldıran savaşçılar sonunda bir açık bulmuşlardı. Biraz daha uğraştıktan sonra yolu açan savaşçılar sıkıştıkları yerden çıkmayı başarmıştı. Sıkıştıkları yerden çıkan Ursa en önden gidiyordu ve diğer savaşçıların yöneldiği yola giriyordu. Ursa'nın hemen arkasında Helios vardı. Biraz daha ilerledikten sonra büyük bir meydanı Ursa'nın grubu da görmüştü. Ursa büyük meydanın ortasında yatan savaşçılarını görünce olduğu yerde durmuştu. Birden arkasını dönüp koşmaya başlayan Ursa tehlikeyi geç fark etmişti. Yanında olan savaşçılarını da kaybetmek istemeyen Ursa;
- Tuzaaaaak! Beyler acele edin. Hemen çıkın buradan.
Nelag madenleri onlar için bir tuzak bölgesiydi. Amaçlarına ulaşan agoplar madenin dışında Ursa'nın ordusunun çıkmasını bekliyordu.
Madenin dışına çıkan Ursa ve grubu dışarıda agopları görünce neye uğradığını şaşırmıştı. Sayılamayacak kadar çok agop dışarıda madenin çıkışında bekliyordu. Tuzağa düşürülen Ursa artık yapacak bir şeyi olmadığını biliyordu. Agopların üzerine doğru bağırarak koşmaya başladı. Ursa'nın saldırıya geçtiğini gören Helios ise hiç düşünmeden liderinin arkasından saldırıya geçti. Ordudan kalan 25 kişi müthiş bir azimle agoplarla savaşıyordu.
Ursa'yı savaş alanında gören askerleri onu yeniden tanıyordu. Ursa savaşırken tam bir cellada dönmüştü. Önüne gelen agopu tek bir balta darbesiyle öldürüyordu. Kalkan kullanmayan Ursa 2 elinde de balta ile savaşıyordu. Helios ise ilk defa öldürmenin nasıl bir his olduğunu burada anlıyordu. Daha ilk agopu öldürmesiyle yaşadığı hissi sindiremeden diğer bir agopla savaşması gerekiyordu. Ursa'nın olması askerlere güven veriyordu. Agopların daha öncede karşılarına çıkan Ursa bu sefer duracağa benzemiyordu. Agoplar sayıca üstündü fakat kümelenen Ursa'nın ordusu kendilerini korumasını biliyordu. Agopların hep Ursa'ya doğru yönelmesi onun kanını istedikleri anlamına geliyordu. Çünkü Ursa'nın ölmesi durumunda savaşı kazanacaklarının agoplar da farkındaydı. Bir an sendeleyen Ursa yere düşer gibi olmuştu ve elinden baltasını düşürmüştü. Tek balta ile savaşmaya devam eden Ursa'nın etrafı agop doluydu. Sadece birkaç saniye nefes alabilen Ursa'nın etrafı tekrar tekrar Agop doluyordu. Helios ise Ursa'nın zor durumda olduğunu görünce tereddüt etmeden Ursa'nın etrafını saran agop sürüsüne doğru kılıcını kaldırarak koşmaya başladı. Arada kalan Ursa'ya ulaşmak tek hedefi olan Helios önüne gelene kılıcını sallıyor bir yandan da kalkanı ile kendisini savunuyordu. Bunu gören Ursa daha büyük bir azimle savaşmaya devam ediyordu. Herkes birbirinden güç alıyor Nelag Madenleri önünde adeta dillere destan olacak bir efsane yazılıyordu.
Sayıca azalan agoplar sadece fazla olmalarıyla güçleri olan yaratıklardı. Agoplar azaldıkça aralarından savaş alanından kaçan agoplarda oluyordu. Savaştan kaçan agopları gören birkaç asker ise sevinç naraları atmaya başlamıştı bile. Nelag Madenleri önünde sadece 3 askerini kaybeden Ursa büyük bir savaş kazanıyordu. Helios'un ise bu savaşta kendine güveni fazlasıyla gelmişti. Sayıca az olmalarına rağmen Ursa'nın ordusu efsanelerde yer alacak bir savaş yaşıyordu. Savaşırken kaçan agopları gören diğer agoplar ise demoralize oluyordu. Sonunda savaş alanında bağırarak kaçan agopların dışında kimse kalmamıştı. Luxur'un ordusu galip gelmişti. Ursa'nın yüzü kandan gözükmüyordu. Askerlerine bakarak elindeki baltayı havaya kaldırıyor ve zaferinin tadını çıkarıyordu. Bu müthiş savaşa tanık olan Tulpar ise her şeyi gözlemlemiş ve Kayra Han'a olanları göstermek için yola çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TULPAR'IN KANATLARI
Historical FictionKeşfedilmemiş Türk Mitolojisinden yola çıkarak tarihi bir kurgu ile yazılmıştır... Karakterler: Kayra Han: Göklerin tek hakimi ve diğer hakimlerin yaratıcısı. Erlik Han: Eski gök hakimi yeraltı aleminin efendisi. Bay Ülgen: Doğa olaylarının hakimi v...