BÖLÜM 17: Ursa'nın Elçisi Helios

46 10 0
                                    

Tulpar Kayra Han'ın yanına gelip olan biteni göstermişti. Durumdan haberi olan Kayra Han Ursa'nın bu çıkışına çok memnun kalmıştı. Helios'un ise ordu toplamak için göreve gönderildiğini gören Kayra Han bu zorlu görevde Tulpar'ın Helios'un yanında olması gerektiğini düşünüyordu. Hemen Tulpar'ı yola çıkması için görevlendirdi. Beyaz inci korumakla görevli olduğu Helios'u arasında ki bağ kuvvetlendiği için çok rahat bulabiliyordu. Helios'da artık Tulpar'ı istediği an çağırabilecek bir güce sahipti. Fakat bu gücün farkında değildi.

Luxur'da ise büyük bir hazırlık vardı. Helios ordu toplamak adına yola çıktıktan sonra hazırlıklar tam anlamıyla başlamıştı. Arles ise gözlem şehirlerinin yapımıyla uğraşırken oğlunun göreve gittiğini sonradan öğrenmişti. Luxur'a geldiğinde Ursa'ya ne olup bittiğini soran Arles artık oğlunun bu gibi önemli görevlerde yer alacağını anlamıştı.

- Biliyorum haddim değil ama Helios'un böyle bir görevi yerine getirebilmesi için yaşı küçük değil mi efendim?

- Endişelenmen gayet doğal Arles. Fakat senin oğlun 18 yaşında bir savaşçı. Üstelik senin de dediğin gibi küçük yaşta olmasına rağmen adını duyurmuş bir savaşçı. Bu görevi yapacak tek kişi bence. Oğluna güvenmelisin artık Arles.

- Ben ona güveniyorum efendim fakat ben bir babayım endişemi mazur görün.

- Sana ve oğluna bu savaşta çok iş düşüyor biliyorum Arles. Gözlem şehirleri ne durumda görebilme imkanımız var mı?

- Tabi efendim gidebiliriz ilerleme kaydedildi.

Gözlem şehirleri olası bir saldırıda Luxur'un saldırıyı karşılaması adına bir önlem olarak kuruluyordu. Ayrıca bu gözlem şehirleri Mezopotamya'da köylerde yaşayan insanların kalabilmesi için yapılıyordu. Luxur'a gelmek amacıyla yola çıkan insanlar yollarda sorun yaşamamaları için böyle bir şey gerekliydi. Konum olarak Mezopotamya'nın en güzel yerinde olan Luxur gözlem şehirlerinin yapılması ile birlikte daha da önemli hale gelecekti.

Helios Mezopotamya'nın zorlu yollarında umudun peşinden gidiyordu. Bu savaşın olabilmesi Helios'un orduyu toplamasına bağlıydı. Helios'un Durandal Kayalıkları yolu üzerinde ki bütün köylere haber salması gerekiyordu. Luxur'dan yola çıkıldığında Ursa'nın ordusu yol üzerinde ki köylere uğrayıp orduya takviye güç alıp yoluna devam edecekti. Bu yüzden bu köylerde ki insanların bu durumdan haberi olması ve hazırlıklı olması gerekiyordu. Helios'un ise kendine güveni gelmişti ve artık hiçbir şeyden korkmuyordu. Tulpar ise Helios'u habersiz takip ediyor ve başına bir şey gelmesi halinde müdahale edecek şekilde koruyordu.

Helios'un ilk uğrayacağı köy Tares Köyüydü. Köye birinin yaklaştığını gören köy bekçileri Helios'u olduğu yerde durması konusunda uyarıyordu. Bu zamana kadar hiç görmedikleri Helios'un sadece adını biliyorlardı. Yaşından veya fiziksel özelliklerinden haberleri yoktu. Uzun boylu, uzun saçlı ve yapılı bir delikanlı bekçilerin karşısında duruyordu. Kim bilebilirdi ki onun Zalmar Ormanında 1 gece kalan ve Nelag Madeninde savaşan Helios olduğunu. Bekçi Teras Köyüne ne için geldiğini Helios'a sordu. Helios ise "Ben Ursa'nın adına buradayım" dedi. Ursa'nın adını duyan bekçinin ise yüz ifadesi değişmiş yumuşak bir hal almıştı. "Haberler iyidir umarım" diyerek Helios'un önünden çekildi. Atına binen Helios köyün merkezine doğru yol alırken bekçi arkasından "Peki sen kimsin, Luxur'un lideri adına buraya gelen kişi kim" diye sordu. Atıyla yavaş yavaş ilerleyen ve arkasından seslenen bekçiye hiç arkasını dönmeden "Ben Arles'in oğlu Helios'um" diye seslendi. Bekçi çok şaşırmıştı. O uzun boylu ve uzun saçlı delikanlı Helios olamazdı. Çünkü Helios halkın dilinde öyle bir yayılmıştı ki heybetinden kimse yanında duramazdı.

Köyün merkezine gelen Helios köyün yaşlısını bulup kendisini tanıttı ve insanları ortaya toplamasını bir duyuru yapması gerektiğini söyledi. İnsanlar ortaya toplandıktan sonra kendi aralarında konuşuyorlardı. Ne olduğunu anlayamayan insanlar Helios'un birden sesini yükseltmesiyle susmuştu.

- Ben Arles'in oğlu Ursa'nın elçisi Helios'um.

Birden yine sesler artmıştı ve Helios'un ismini duyan kendisini ilk defa gören insanlar Helios'u yakından görebilmek için birbirlerini eziyorlardı. Helios babası Arles'e çok benziyor ve yaşına göre olgun duruyordu fakat insanlar Helios'u çok büyüttükleri için karşılarında görünce şaşırmışlardı. Köyün kızları ise Helios'un yakışıklılığına tutulmuş halde gülüşerek onu izliyorlardı.

- Tares Köyüne Luxur'un lideri olan Ursa'dan bir haber getirdim. Savaş artık yakında değil. Savaşın tam ortasındayız. Ortaya çıkan agopların inlerine saldırı yapılacak ve zamanı geldiğinde sizlerde hazır olacaksınız.

Bunu duyan insanların bazıları bu habere olumlu yaklaşırken bazıları ise savaşın olmaması gerektiğini saldırı yapmaktansa köyü korumalarının daha yararlı olacağını savundu. Kalabalıktan hararetli bir şekilde yine sesin yükselmesi Helios'u sinirlendirmişti. Herkesin susması için bir anda atını şaha kaldıran Helios;

- Ben size öneride bulunmuyorum Ursa'nın emrini iletiyorum.

Helios'un birden sinirlendiğini gören kalabalık ürkmüştü. Buraya bir daha geldiklerinde hazır olmaları gerektiğini hatırlatan Helios birden atına vurarak kalabalığa seslendiği meydandan uzaklaştı ve köyün çıkışına doğru yöneldi. Tares Köyüne başka bir şans vermeyen ve net konuşan Helios kalabalığı ikna etmişti. Helios'un köyden ayrılmasıyla Tares köyünde de savaş için hazırlıklar başlamıştı. Adını herkese duyuran ama kendisini tanımayan insanlara yavaş yavaş kendini tanıtan Helios durmaksızın bir diğer köye yol almıştı.

TULPAR'IN KANATLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin