Luxur savaşçılarının kazandığı savaşı kutlayacağına tam bir kargaşa yaşıyordu. Helios'u derinden yaralayan bu olayın izini süren Ursa zindana attırdığı kişileri aynı Lisolla'ya yaptıkları gibi ölümle cezalandırmıştı. Zalmar Ormanın da tüm bu yaşananlardan sonra kendini dinleyen Helios ise kendini suçlamaya devam ediyordu. Manevi açıdan iyice yıpranan Helios ne yapacağını bilmiyordu. Aklından Lisolla hiç çıkmıyor uyuduğunda ise rüyalarında görüyordu. Artık Lisolla yoktu fakat Helios her uyuduğunda Lisolla'yı rüyalarında gördüğü için hep uyumak istiyordu. Bir daha ellerini tutamayacak, gözlerine bakıp sevdiğini söyleyemeyecek, sarılıp uyuyamayacaktı. Onu görmenin tek çaresi rüya alemlerine dalıp Lisolla ile yaşayamadığı hayatı az da olsa yaşamaktı.
Oğlunun bu haline üzülen Arles ise oğluyla iletişim halinde kalmak için elinden geleni yapıyordu. Kendisi de hayat arkadaşını kaybetmişti ve oğlunu anlayacak tek kişiydi. Oğluyla konuşmaya çalışan Arles;
- Bak oğlum biliyorum zor zaman geçiriyorsun. Ama gel bu zamanı biz beraber geçirelim üstesinden beraber gelelim. Anlıyorum şuan senin neler hissettiğini.
- Aynı şey değil baba emin olabilirsin. Bilmediğin şeyler var. Ben sevdiğim kız ile bir şeyler yaşayamadan onu kaybettim. Onun ölümünden de ben sorumluyum. Çünkü daha önce ben onun hırsız olduğunu anlamıştım.
- Nasıl olur böyle bir şey. Sen Lisolla'nın hırsız olduğunu bildiğin halde neden gerekeni yapmadın ? En azından bu durumu kimseye söylemeyip onu engelleyebilirdin.
- Bilmiyorum baba. Onu kaybetmekten korktum. Kararsız kalmıştım ve bende çareyi uzaklaşmakta bulmuştum. Ordunun toplanması da tam benim kafamın karışık olduğu zamana gelmişti. Gerekeni yapamadım baba onu kaybettim.
- Artık yapacak bir şey yok oğlum. Bu duruma alışmalısın. Annen gittikten sonra bende çok acı çektim. Belki sana belli etmedim ama o benim 30 yılı aşkın hayat arkadaşımdı. Hayatın ne göstereceği belli olmuyor. Bu yüzden zamanla alışıyorsun. Yanında olanlara daha da sımsıkı sarılıyorsun.
Babasıyla dertleşmek Helios'a iyi gelmişti. Birbirlerine sarılan baba oğul hayatın zorluklarıyla yüzleştikten sonra birbirlerine artık daha da bir önem veriyorlardı.
Kayra Han ise Nelag Madenlerinde ki savaşın şahitlerinden olarak artık insanlara güven duyuyordu. Bunu diğer güç hakimleriyle de paylaşan Kayra Han agopların bu darbe ile bir müddet ses çıkarmayacağını düşünüyordu. Bu sırada saldırıya geçmenin tam sırası olduğu görüşündeydi. Kayra Han'ın tek isteği aslında agopların Erlik Han ile bir bağlantısı olup olmadığını öğrenmekti. Agopların yerlerinin daha önce savaştığı Durandal Kayalıklarında olduğunu düşünen Kayra Han bunu Tulpar ile Helios'a bildirmek istiyordu fakat en son bayılmasından sonra nasıl yapacağını bilmiyordu. Kayra Han Helios'un kafasının karışık olduğunun farkındaydı ama bir an önce toparlanmasını istiyordu. Bu fırsat bir daha ellerine geçemezdi. Bu yüzden Tulpar'a tekrar Helios ile görüşmesi gerektiğini söyledi ve bağ kurarken Helios'u fazla yormaması gerektiğini belirtti.
Ursa ise Luxur'da konuşma yapmak için insanları meydanda toplatmıştı. İnsanların karşısına çıkan Ursa;
- 50 kişi ile gidip 22 kişiyle döndüğümüz savaştan galip geldik. Fakat geldiğimizde karşılaştığımız durum ile buna gölge düştüğü ortada. Herkesin bilmesi gerekiyor; artık savaşmaktan korkmayacağız ve darbe alan agopların yerlerini bulacağız. Biz Nelag Madenlerinde destan yazdık. Onlara insanların gücünü gösterdik. Güzel günler emin olun yakında. Fakat o güzel günleri eğer hak etmek istiyorsanız şimdi savaşmak zorundasınız.
Luxur halkı Ursa'nın bu konuşmasından etkilenmişti ve Luxur'da "Ursa Ursa Ursa" diye sesler yükseliyordu. Halkına hitap etmesini iyi bilen Ursa ise savaşta galip gelen askerlerini unutmamıştı. Helios ile beraber hepsini yanına çağıran Ursa;
- Bu kahramanlara iyi bakın çünkü onlar şu anda sizin gelecek için umut etmenizi sağladı.
Helios artık halkın gözünde büyük bir savaşçı olmuştu. Ona saygı duyan insanların sayısı küçük yaşta olmasına rağmen gün geçtikçe artıyordu. Fakat Helios Lisolla'ya sahip çıkmayan halkına kırgındı. Bu yüzden kimsenin söylediğine kulak asmıyor kimsenin derdiyle uğraşmıyordu. Bir gün yine ormanda düşüncelere dalan Helios Tulpar'ı görmüştü. En son yaşananları hatırlayan Helios bu sefer Tulpar'ın yanına gitmekten çekiniyordu. Oturduğu yerden hiç kalkmayan Helios Tulpar'ın onun yanına doğru geldiğini fark etti. Sanki Tulpar ona birşeyler anlatmak için çaba sarf ediyordu. Dayanamayıp Tulpar'a elini uzatan Helios gözleri kapalı olarak beyaz incinin yelesine dokunmuştu.
Gördükleri şeyler tam da Ursa'nın istediği şeylerdi. Agopların asırlar önce savaşını görüyordu. Mekanlarının Durandal'da olduğunu gören Helios bir anda elini Tulpar'dan çekmek zorunda kalmıştı. Çünkü savaşta bembeyaz parıldayan Kayra Han'ı görür gibi olmuştu. Kayra Han'ı beyaz parıldayan bir silüet olarak gören Helios onun Kayra Han olduğunu bilmiyordu. Ama agopların yerini öğrenmesi çok büyük bir olaydı ve bu haberi bir an önce Ursa'ya söylemesi gerekiyordu. Sevincinden ne yapacağını şaşıran Helios Tulpar'a teşekkür amaçlı sımsıkı sarılmıştı. Tulpar ise kendisine bu şekilde sevgiyle yaklaşan ilk insan olan Helios'a artık tam anlamıyla bağlıydı ve onun duygularını yavaş yavaş hissetmeye başlamıştı. Bu bağı sadece Kayra Han'da kurabilen Tulpar artık sıradan bir insan olan Helios ile de bağ kurmuştu.
Adaleti Luxur'da sağlayan Ursa agopların mekanlarını tehlikeye girmeyerek bulmak istiyordu. Bunu nasıl yapacağı konusunda bir fikri yoktu ama büyük bir darbe alan agopların inlerini basmanın tam da zamanı olduğunu düşünüyordu. Bu sırada Ursa'nın huzuruna çıkan Helios çok önemli bir şey konuşması gerektiğini söyledi. Ursa yanında duran askerlerine sadece bir bakış attı ve askerler dışarı çıkmıştı.
- Agopların yerini buldum komutanım. Benim için zor oldu ama araştırmalarım Durandal'ı gösteriyor.
- Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun. Geçen yaşadıklarımızı gördün. Emin misin Durandal olduğuna?
- Gayet eminim komutanım. Zor zamanlar yaşadım ama böyle şeyler beni daha da kuvvetlendiriyor. Durandal Kayalıkları olduğuna eminim ve anlatılan efsanelere göre orada zamanında zaten agoplarla bir savaş yapılmış komutanım.
- Efsanelere bakacak olursak Helios biz yol alamayız. Bana daha gerçekçi adımlar lazım. Ama dediğine göre gözlem yapmışsın. Sana güveniyorum Helios. Bir asker kaybına daha tahammülüm yok biliyorsun.
Helios'a güvenen Ursa bu sefer büyük bir ordu ile oraya gitmeyi düşünüyordu. Ursa eğer savaş gerçekleşirse tüm Mezopotamya tarihinin en büyük savaşı olacağını biliyordu. En iyi savunmanın saldırı olduğunu düşünen Ursa bu haberi aldıktan sonra Mezopotamya'nın bu büyük savaşa hazırlanmasını istiyordu. Bunun kolay olmayacağını biliyordu fakat Ursa gibi bir lidere herkes inanıyor ve güveniyordu. Bu yüzden tüm Mezopotamya halkının bu savaşa geleceğinden emindi. İnsanları organize edip toplaması için ise Ursa bu göreve Helios'u vermişti. Bu görevi yerine getirmekten memnun kalacağını söyleyen Helios hemen hazırlıklara başlayıp Mezopotamya'yı dolaşmak için yola çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TULPAR'IN KANATLARI
Historical FictionKeşfedilmemiş Türk Mitolojisinden yola çıkarak tarihi bir kurgu ile yazılmıştır... Karakterler: Kayra Han: Göklerin tek hakimi ve diğer hakimlerin yaratıcısı. Erlik Han: Eski gök hakimi yeraltı aleminin efendisi. Bay Ülgen: Doğa olaylarının hakimi v...