İhanet
Sabah, daha doğrusu öğlen gibi uyandım. Paytak adımlarla aşağı indim. Annemin moda evinde, babamın holdingde, abimin sette olduğunu öğrendiğimde gözlerimi devirdim.
Başka ne bekliyordum ki zaten?
Gülseren Hanım'ın hazırladığı küçük, şirin mi şirin kahvaltı tabağını alıp yukarıya çıktım. Odama kapandım ve yemeklere gömüldüm. Bir yandan nutellalı krepimi mideye indirirken, bir yandan da kimya formüllerine göz gezdiriyordum. Uyanır uyanmaz ders çalışmanın, akıl kârı olmadığını anlamam pek de uzun sürmedi. Yatağıma uzanıp romanımı çıkarttım. Kitabın ismi SIR'dı. Nermin Bezmen tarafından ustaca kaleme alınmış bir romandı. Kaldığım yerden okumaya devam ettim ama açıkçası bu da beni kesmedi.
Son çare, yabancı dizi.
Pretty Little Liars'ı kaldığım yerden izlemeye devam ettim ve neredeyse 3 bölüm bitirdim. Ah, bu dizi bir harikaydı! Odanın içerisinde Rihanna'nın o tanrının bir lütfu gibi gelen sesi yankılandı. Merak etmeyin, Rihanna odama gelmedi. Sadece telefonum çalıyor...
Ela arıyordu. Derin bir iç çekip aramayı yanıtladım.
"Efendim Ela?"
"Turuncu mu, pembe mi? Kuzey hangi rengi daha çok sever?"
"Pembeyi sevmeyeceğine göre... Turuncu?" Sıkıntıyla ofladı ve tonla şey söyledi. Yok elbiseye karar verememiş, yok Kuzey'i aramış da o açmamış... Falan filan. Sonunda telefonu kapattım. O zaman aklıma bir şey geldi. Ben giyineceklerimi ayarlamamıştım!
Dolapta bir sürü elbise, etek vardı ama tek başıma seçersem elbisenin altına etek giyerdim. O derece zevksiz bir kişiliğimdir. Ne yapacaktım peki?
Düşün, düşün, düşün!
Cem? Ah, evet onu çağırabilirdim. Ama ya işi varsa? Denemekten zarar gelmezdi sanırım... Cem'in numarasını rehberden bulup aradım ve kulağıma götürdüm. Heyecanlı bir bekleyiş sonu telefonu açtı.
"Ooo, Efsane Hanım. Sizin beni aramaya tenezzül ettiği günleri de mi görecektik?" Bu alayla karışık konuşmasından sonra gözlerimi devirdim ve yutkundum.
"İşim düştü be,"
"Ah, buyur. Buyurun efendim."
"Ya, öyle deme. Hani bugün Ela'nın doğum günü var ya... B-ben... Kıyafet seçemedim!
Senin zevkine güvenebilir miyim?" Son cümleyi en şirin ses tonumla söylemiştim. Umarım işe yarardı."Hemen geliyorum sevgilim, bekle beni." Sevinç duygusu tüm bedenimi sararken nedeni olmadan heyecanlandığımı fark ettim. Sevgilim kelimesini duymak ilk defa heyecanlandırmıştı beni. Hala birinin sevgilisi olabildiğime inanmıyordum.
"Peki, bir tanem." Aslında ona böyle seslenmek konusunda bayağı düşündüm ama sonunda söylemeye karar verdim. Bir sorun olmazdı bence.
"Ne dedin sen?!" Sertçe yutkundum ve azıcık çıkan sesimle "Peki?" diye mırıldandım. "Ondan sonra?"
"On bir," Bunu kahkaha atarak söylemiştim. Tabii oğlum ne sandınız? Soğuk espri benden sorulur.