0.7

345 18 5
                                    

Nefret

-Efsane Sayar-

Lodos'un evindeydim! Rüya gibiydi ama gerçekti işte. Buradaydım. Tekli koltukta oturup etrafımı süzüyordum. Tahmin ettiğim gibi küçük bir evdi. Küçük ama burada yaşayabilmek için her şeyi yapardım. O kadar güzeldi ki... Duvarlar eskitme yapılmıştı. Sanki hiç boya yapılmamış gibiydi ama çok farklı ve harikaydı.

Salondaki kahverengi pofuduk koltuklardan birine kendimi atmıştım. Kumsal ve Atıl hemen yanımda oturuyordu. Yeşim yerde, şöminenin önüne -ah, evet şömine de vardı!- minder koymuş oturuyordu. Murat tekli koltuktaydı.

Lodos... Lodos Alev'le birlikte mutfaktaydı. Yemek hazırlayacaklarmış. Bu kıza sinir oluyordum. Doğru düzgün konuşmamıştık ama bakışları Selam ben sürtük! diye bağırıyordu. Yerimde daha fazla duramayıp bitmiş kahvemi bahane ederek mutfağa doğru yürüdüm.

Lodos biberleri doğrarken Alev ona arkadan sarılmıştı. İster istemez sırıttım. Az önce salonda kurduğum hayal tam da buydu. Ama tabii Alev'in yerinde ben vardım. Ayaklarımı hareket ettirip tezgahın önünde durdum. Bitmiş kahve kupamı tezgaha bıraktıktan sonra onlara döndüm.

"Yardım etmemi ister misiniz?" Lodos'un bakışları beni buldu. Alayla sırıttı. "Sen yemek yapabilir misin ya?"

"Evet, yapmıştım birkaç kere..."deyip sırıttım. Elim lezzetliydi çünkü, yani Gülseren Hanım'ın dediği kadarıyla. Evde bazen sıkılıp mutfağa inerdim Gülseren Hanım'la birlikte yemek yapardık. Sonra da oturur ikimiz yerdik. Tabii güvenlik abilere ve bahçıvan amcaya da götürürdüm.

"Alev sen git içeri o zaman, bir şey yaptığın yok zaten."dedi Lodos. Zafer benim diye geçirdim içimden! Belki de az önceki sahneyi ikimiz yaşayacaktık. Harika olurdu!

Alev dudak büzüp bir şeyler geveledikten sonra belini kıvırta kıvırta mutfaktan çıktı. Heyecanla Lodos'a döndüm. "Ne yapıyoruz?"

"Menemen." Abartılı bir şekilde gözlerimi devirdim. O kadar kişi toplanmış inşaattaki işçiler gibi menemen mi yiyecektik? Bir de örtü yerine gazete kağıdı kullanalım istersen.

"Saçmalama."deyip dolabın önüne geçtim. Kapağı açtım. Dolabı iyice süzdükten sonra ona döndüm. "Bu Balıklar ne balığı?"

"Lüferdi herhalde." Gülümseyerek başımı salladım. Menü kafamda oluşmuştu bile. Sezar salata ve ızgaralanmış lüfer. En sevdiklerim!

Balıkları dolaptan çıkardım. Marulu ve gerekli diğer malzemeleri de tezgaha koydum. "Sen salona geçebilirsin,"dedim özenle marulu doğrarken. Bir yandan da lüferler için tava arıyordum. "İçine zehir atmadığını nereden bileceğim?" Salata için tavukları haşlamaya başladım.

Alayla gülümsedim. "Bilemezsin..."

Yukarıdaki dolaba uzanıp kapağını açtım. En üst raftaki kaselere uzanamadığımda ona döndüm. "Kaç tane kase var?"

"Bilmiyorum. 8 tane falan." Beni ittirip kâseleri aldıktan sonra önüme koydu. 7 kişiydik. Tamam bunu yapabilirdim!

Marulları kaseye koyduktan sonra kalan salata malzemelerini de koydum. Haşladığım tavukları özenle küçük parçalar haline getirip salatanın üstüne döktüm. 7 kase için bunu yapmak biraz uğraştırıcı olmuştu. "Ne bu? Ot mu yiyeceğiz?" Odunsu yorumuna karşılık gözlerimi devirdim.

"Sezar salata, sen bunları içeri getir. Balıklar da geliyor." O kâseleri bir tepsiye koyup içeri gittiğinde tavamı iyice yağladım ve üç tane balığı tavaya bıraktım. Bunu yaparken içeri Lodos girmişti.

YEŞİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin