Yeşilim
Eve girdiğimde abim koltukta yayılmış oturuyordu yanında kim var desem beğenirsiniz? YEŞİM.
Heheyt be canım abim benim, canım yengem benim. Ben şimdi sizi öpücüklere boğmaz mıyım?
Beni görünce birbirlerinden ayrıldılar falan ama yemezler canım. Sevgili olduğunuzu biliyorum! Yeşim ayağa kalktı. "Ben de seni bekliyordum, canım." Ona öyle mi bakışımı attım.
"Neredeydin kızım sen?"dedi abim. Telefonda resmen sorguya çekmişti ama burada yine soruyordu. "Lodos'la lunaparka gittik, sonra Oktay'la bir kafede oturduk." Bar kısmını kafe olarak değiştirmiştim, küçük bir yalandan zarar gelmezdi.
"Kızım sen beni delirtecek misin? Bir onla, bir bunla!" Abimi takmadım. Çünkü olanları bilmiyordu. Onunla oturup Lodos'un dedikodusunu yapacak değildim, ama yengemle yapabilirdim. "Yenge yani Yeşim gel yukarıya çıkalım." Dilim sürçmemişti, bilerek söylemiştim. Hahaha yaşasın kötülük!
Yeşim kızarıp bozararak yanıma geldi. "Hoşçakal bir tanem."dedi abim. Yeşim duymamış gibi davrandı. "Bir tanem?" İkimiz de arkamızı döndük. Abim Yeşim'e bakıyordu.
"Bana mı? Ben Efsane'ye dedin sanmıştım." Safoz ya... Neden bana desin? Tabii ki sana diyecek! Abim gülümsedi.
"Sana dedim." Yeşim birkaç kez ağzını açtı ama bir şey söyleyemedi. Kıpkırmızı olmuştu. En sonunda konuştu. "Hoşçakal,"dedikten sonra koşar adımlarla yukarı çıktı. O da bir tanem demedi. Diyemezdi zaten, çok fazla utanırdı. Ben olsaydım derdim ama Yeşim ne kadar dışarıdan vahşi bir kaplan gibi gözükse de sevdiği çocuğun yanında kedi gibi pısıp kalıyordu. Ama yine de çok tatlılardı.
Odaya çıkınca yaşadığım her şeyi Yeşim'e anlattım. Kızın beni bi' dönmediği kaldı.
"Kızım sen Lodos'un yanında Oktay'la mı konuştun?!"diye bağırdı. Neden, Oktay insan değil mi?
"Neden ki?"
"Oktay Lodos'a çok kötü bir şey yaptı. Lodos fırsatını bulsa onu bir kaşık suda boğar... Ne olduğunu sorma söyleyemem, Lodos tembih etti." Gözlerimi devirdim. O tembihi tehdit diye çevirmeliydik bence. Ne yapmış olabilir ki o kadar kötü? Güvenmemeli miydim? Yeşim bu kadar kızdığı için bir de fotoğraf işini söyleyip kızın kalbine indirmek istemedim. Yarın gitmeyecektim oraya.
Yeşim gittikten sonra yemek yedim ve yine odama çekildim. Telefon elimde bir açıyorum, şifreyi giriyorum, Lodos'un numarasına bakıp kapatıyorum. En az on beş kez açıp kapattım. En sonunda aradım.
Hemen açtı, yaşasın!
"Ne?" Gözlerimi devirdim. Artık bu tavırlarına alışmıştım. "Seni özledim,"diye mırıldandım. Biraz da olsun yumuşardı belki. Bu haldeyken ona beni neden bırakıp gittin diyemezdim.
"Ne söyleyeceksen söyle, kapatıyorum." Sıkıntıyla ofladım. "Özür dilerim."
"Neden?"
"Oktay'a öyle davrandığım için."Bir süre ses gelmedi. "Seni eve o mu bıraktı?"
"Aslında sen gittikten sonra, yani beni orada o çocuğun yanında bıraktıktan sonra eve gidecektim. Ben bırakayım dedi kabul etmedim. Ama çok ısrar etti. Lodos, özür dilerim." Sesimin ağlamaklı çıkmasına özen göstermiştim. Çünkü onu yumuşatmanın maalesef başka yolu yoktu.
"Tamam zırlama hemen. Affedildin." Tamam bundan sonra çığırabilirdim işte. "Ama sen affedilmedin! Ya sen beni nasıl bırakıp gidersin? Mal gibi kaldım orada. O Oktay denen çocuktan da korktum sapık sapık bakıyordu. Bir de arkadaşım olacaksın!?" Korkmuşummuş, sapık sapık bakıyormuş, mal gibi kalmışım... Yalan. Çocuğun içine düştüm lan. Ama bunlar hep acıtasyon, biraz pişman olsun diye.