3.9

307 13 3
                                    

Lodos'un nefes alışverişinin düzensizliği beni tilki uykumdan uyandırmaya yetmişti. Kalbi tıpkı küçük bir kuşunki gibi pır pır ediyordu ve bedeni terlemişti. Bir rüya gördüğü belliydi. Ondan az da olsa uzaklaşıp yüzüne baktım. Kaşları kalkmıştı ve alnında ter damlacıkları vardı. Telaşla yerimde doğruldum.

"Lodos, uyan." Onu dürttüm lakin bir etki yaratmamıştı bu onda. Hala derin derin nefes alıyordu, bu sefer sayıklamaya bile başlamıştı. Adımı sayıkladığını duyunca şakağının biraz ötesine bir öpücük bıraktım. Gözlerini açmış, benimkilere sabitlemişti. "Sen... İyi misin?"diye mırıldandım endişe içinde. Eliyle bileğimi kavradı, gözleri sanki mümkünmüş gibi daha fazla açıldı ve birden beni kendine doğru çekip nefes almamı engellemek istercesine etrafıma kollarını doladı.

"Kimsenin, hiçkimsenin bizi ayırmaya gücü yetmez." Gördüğü rüyanın şu küçük hücresiyle alakalı olmadığını bilmek beni rahatlatmıştı. Çünkü biraz da onu düşünürse olaylar sarpa saracaktı. Elimi ensesine koydum. Baştan aşağı suydu. O kadar terlemişti ki.

"Lodos bir duş al, hasta olacaksın." Etrafıma baktığımda havanın yavaşça ağırmakta olduğunu gördüm. "Lodos bu halde uyursan hasta olursun. Hadi," Beni duymuyor muydu? Yoksa duymak mı istemiyordu bilmiyordum ama dediğimi acilen yapmalıydı. "Lodos!"

Arkasını döndü. Şaka gibi ama evet, bana arkasını döndü ve yatakta biraz daha uzaklaştı. Sırtına öylece bakakaldım. "Uyumak istiyorum, Yeşil. Dokunma bana." Eski Lodos'un geldiğine sevinsem mi, üzülsem mi bilememiştim. "Az önce bana sarmaş dolaş sarılan bendim sanki!"diye söylenerek ben de arkamı döndüm.

"Umrumda değil." Bu tarafa döndüğünü duydum. "Şuan banan kızgınsın ve ben bunu zerre umursamıyorum." Amacı neydi bunun? "İstersen şimdi çık git, dur demem bile."

Bir anlık sinirle ona döndüğüm anda eli yanağımı avuçladı ve dudaklarımı kendininkilere bastırdı. Şaşkınlıkla yeteri kadar uyku almadığından dolayı kızarmış gözlerimi pörtlettim. Bir yandan da az önceki söylediklerinin hepsinin, bu öpücük olduğunu anlamıştım. Kurnazdı, fazla kurnaz. Tek eli belime indi. Parmak uçlarını tişörtümün bitimi ile eşofmanımın bitişi arasındaki o küçük boşlukta hissedince içim ürperdi. Sert ve büyük eli, çıkık olan leğen kemiklerimin üstünde dolandı. Titriyordum. Ben bu öpücüğün devamının böyle gelişeceğini bilmiyordum. Korkuyordum ama onu terslemek istemiyordum. Dudakları hala benimkilerdeyken onu itmek sadece aramızı açmaya neden olurdu.

Tişörtüm yukarı sıyrıldı ve ne olduğunu anlamadan bedenimden atıldı. Bu kadar hızlı olacağını tahmin etmiyordum. Şimdiyse, karşısında sadece sutyenimleydim. Bedenimin her hücresi ayrı titriyordu. Kendimi az da olsa çekmeye çalıştım. Ama bu sefer de üstümdeydi. Bedeninin ağırlığını üstümde hissettiğim an dudaklarından ayrılmaya çalıştım. Bir şeylerin ters gittiğini, ancak şimdi fark etmişti. Benden ayrıldı. Yastığın kenarına koyduğu tişörtümü usulca göbeğimin üstüne yerleştirdikten sonra tek kelime etmeden yerine uzandı. Kalbim ağzımda atıyordu adeta. Az önce ne olmuştu? Engellemesem, neler olacaktı?

Ona doğru uzandığım anda yataktan kalktı ve banyoya doğru ilerledi. Kalbimi paramparça etmeye devam ediyordu. Kapıyı kapattıktan beş dakika kadar sonda su sesi duydum. Sesi duyar duymaz arkamı döndüm ve bacaklarımı kendime çekip düşünmeye başladım. Yatağın içinde cenin pozisyonuyla düşünüyordum. Daha fazlasını istiyordu, ama bilmiyor muydu, bundan korktuğumu? Korkmasam bile bu yaşta böyle işlere kalkışacak kadar yürek yememiştim.

Yaklaşık yirmi dakika sonra duştan çıktı. Ona arkamı dönük olduğum için görememiştim ama sesinden anlamıştım çıktığını. Muhtemelen üstünü giyiniyordu şuan. Pantolonun fermuar sesini duymamdan, beş dakika kadar sonra gürültülü bir kapı sesi duyuldu.

YEŞİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin