Acemiler
-1 hafta sonra-
Gerçekten artık bıkmıştım. Bu denediğim onuncu elbiseydi ve artık başım dönmüştü. Babamın bir holdingi vardı ve yine bir davet düzenleniyordu. Annem beni kendi moda evine getirmişti ve üst üste tonla kıyafet denetiyordu. Sıradaki elbiseyi elime aldım.
Tanrım bunu bana hiçbir güç giydiremezdi.
Elbise straplezdi ve muhteşem derecede gösterişliydi. Mavinin güzel bir tonuyla siyah dantel birleşmişti. Çok yüksekten başlayan bir yırtmacı vardı. Elbiseyi üstüme geçirdim. Gerçekten fazla açıktı. Yaşımdan oldukça büyük göstermişti beni.
Dışarı çıktığımda annem büyük puflardan birinde oturmuş yanındaki sekreter kızın gösterdiği kumaşlara bakıyordu. Gözleri beni bulduğunda yüzüne memnuniyetini belli eden bir gülümseme yerleştirdi.
"Tatlım, o kadar güzelsin ki..." Ayağa kalktı ve kalem eteğini düzeltip yanıma geldi. "Muhteşemsin,"
"Anne ben bunu giyemem." Kaşlarını çattı. "Nedenmiş?"
"Lodos kızar," Ağzımdan kaçan bu cümleye lanet okudum. Lodos kızar nedir yahu? Annem elini omzuma koydu. "Şaka şaka, o kim ki kızacak. Her neyse... Çok açık değil mi?"
"Efsane'm benim... Adının hakkını veriyorsun güzelim. Bu fizik başka kimde var bebeğim? Kendine güven." Kafamı hafifçe salladım. Ah, hayır kendime hiç güvenmiyordum. Hele ki bu elbisenin içinde!
*
Saat akşam sekizde ve benim makyajım, saçım eve gelen kuaförler tarafından çabukça halledilmişti. Adamlar bir kez bile beni dinlemedi. Annem ne söylediyse onu yaptılar. Aynada son bir kez kendime bakıp aşağı indim. Annem ve babam aşağıda beni bekliyordu. Abimin seti geçe kaldığı için çok önemli olan bu davete geç gelecekti.
"Erkek arkadaşını da çağırsana, canım."dedi annem. Kaşlarımı çattım. "Erkek arkadaş?"
"Lodos işte, hem çocuğun gerçekten harika bir fiziği var. Kırmızı halıda yanına çok yakışacak." İç geçirdim. Çağırmayı çok isterdim ama olmazdı. Onun bir sevgilisi varken yarın gazetelerin ön sayfasını benimle süsleyemezdi. Zaten o günden beri konuşamamıştık. Özgür Hoca bize bağırıp çağırmıştı ama bir ceza vermemişti. Tabii, benim Özgür Hoca'nın gözündeki değerim yerle bir olmuştu.
"Onun bir kız arkadaşı var," Annem yeşil gözlerini büyüttü. "Nasıl?"
Elimi havada salladım. "Hadi gidelim artık!"
"Ela'ydı da alacağız unutma. Annesi sonradan katılacak." Gülümsedim. En azından orada yalnız kalmayacaktım. Babamın övgü yağmuruna tonlarca kez teşekkür edip arabaya bindim. Lodos'u merak ediyordum. Ne yapıyordu acaba? Neden beni hiç aramamıştı? Hoşlanmıyor muydu benden?
Ela'nın evine uğrayıp onu da aldık. Bej renginde ince askılı bir elbise giyinmişti. Gerçekten hoş görünüyordu. Arkasından arabaya binen kişiye karşı gözlerimi pörtlettim. Murat?
Açık lacivert bir takım giyinmişti ve kesinlikle çok yakışıklı duruyordu. Araba da karşılıklı olan ikişerli koltuklar vardı. Onlar karşımıza oturdu. Babam ön koltuktaydı. Annem ve Murat tanıştı.
Çok varmadan davetin yapılacağı otele geldik. İçeri girer girmez fotoğraflarımızı çekmeye başladılar. Bu zamana kadar katıldığım en büyük davetti. Daha önce hiç kırmızı halıda poz vermemiştim. Avuç içlerim terliyordu. Flaşlara karşılık gözümü kısmamak için kendimi zor tuttum. Sakin olmaya özen göstererek elimi belime yerleştirdim ve gülümsemeye çalıştım. Tek bacağım tamamen ortadıydı. Ela'yla birlikte de kameralara gülümsedikten sonra davet alanına geçtik. Mutsuzdum. Lodos yanımda değildi ve benim canım yanıyordu.