Oda
-2 hafta sonra-
Saçlarımı tek örgü yaparken bir yandan da birkaç dakikadır çözemediğim edebiyat sorusunu baştan okuyordum. Gerçekten bu edebiyat sorularındaki karmaşa beni bir gün öldürecek! Fiziğim bile daha iyi. Fizik.
Bir anda biri omzumu hayvanca dürttü. Bu kişi yanımda oturan Emre'den başkası değildi. Hem örgümün ucunu istediğim gibi tutturamamıştım hem de soruyu hala çözememiştim. Bunlar beni atarlı yapan unsurlardı. En atarlı halimle "Ne var?"dedim. "Kızma ya, neyse çıkışta bir şeyler yapalım mı?"
Ofladım. "Her gün bu soruyu sormaktan bıkmayacaksın öyle değil mi?" Evet tam iki haftadır bana bu soruyu soruyordu ama kabul etmiyordum. Hazır değildim ben sevgili yapmaya. Emre'yle iyi anlaşıyorduk ama o kadar... Sırf Lodos'u kıskandırmak için onunla sevgili olacak değildim. Gelelim Lodos'a... İki haftadır konuşmadık maalesef.
Mine'yle iyi anlaşıyorlar. Ona gülümsüyor. Ona gerçekten gülümsüyor. Gözlerinin için gülüyor. Bana bakmadığı, bakamadığı gibi ona bakıyor. Canım yanıyor, ses çıkaramıyorum. Göz göze geldiğimizde kalbim tekliyor, ağzımı açamıyorum. Her geçen gün kalbim biraz daha paramparça oluyor. Gülümsüyorum. Herkese gülümsüyorum. Her gece ağlıyorum ama sabah uyandığımda depresif halimi bir kenara bırakıyorum. Lodos o kızla bir yerlere gidiyor... Bana dönüp bakmıyor bile.
Ölüyorum, ama yapabileceğim bir şey yok.
Emre kafasını iki yana salladı. Ders zili çaldığında ayağa kalktım. Son dersti neyseki. Emre'den bir an önce kurtulmak için eşyalarımı çabucak topladım. O sorunun bulunduğu test kitabını elime almıştım. Zaten küçük, cep kitabı gibi bir şeydi. Merdivenlerden inerken soruyu okuyordum.
En sonunda doğru şıkkı bulup işaretledim. Yani bana göre doğru olanı.
Bahçeye indiğimde Selami abiyi beklemek için banklardan birine kuruldum ve gelip geçeni izlemeye başladım. Sürü halinde geçen kalabalıktan kahverenginin en sıcak tonu olan saçlar dikkatimi çekti. Nerede görsem tanırdım. Lodos'tu bu.
Kalabalık bahçeye gelince onu gördüm. Mine kollarını beline dolamıştı. O ise kollarını Mine'nin bedenine sarmıştı. Başım döndü bir an. Onu öyle görmek tanıdık olduğum o hissi bedenime yaydı.
Aldatılmak.
Bununla bir alakası yoktu. Lodos hiçbir zaman sevgilim olmadığı gibi şuanda da değildi. Normaldi başka bir kıza sarılması. Ama o kıza da aynı bana sarıldığı gibi sarılması normal değildi. Gözlerimi onlardan ayırmadım. Mine beklemediğim bir anda Lodos'un kollarından çıktığında derin bir nefes verdim. Onları öyle gördüğümde nefesimi tutmuştum çünkü.
Mine dudaklarını Lodos'unkilere bastırdı.
Bacaklarım titriyordu. Gözlerimden akan yaşlar çoktan yanağımı ıslatmıştı. Onları öpüşürken görmüştüm. Bağırarak ağlamak istiyordum. Tam şimdi burada. Etraftaki kalabalığı umursamadım ve hıçkırarak ağlamaya başladım. Herkes ne oldu diye bile sormadan yüzüme garip bakışlar atarak önümden geçip gidiyordu. Derken kalabalıktan iki göz benimkini buldu.
O bal rengi gözler.
Kafamı çevirdim. Ona kendimi acındırmayı istemiyordum. Ayak bağı da olmak istemiyordum. Ama tutamamıştım kendimi. Aşık olduğum adam başka birini öperken kendime hakim olamamıştım. Yine ağlamıştım. Her gece yaptığım gibi...