Bölüm 15 = İntikam

4.5K 290 9
                                    

"O kızı öldürüceğim" dedim bir kez daha. Kızlar artık bu kelimeyi duymaktan sıkılmışa benziyorlardı ama yapacak bie şey yol beni öyle yada böyle dinlemek zorundalardı bir kere.

O kaltak beni değil, babamı zor duruma düşürmüştü. Bunu onun akıl edemeyecek kadar salak olduğunu zaten farkındaydım ama artık olan olmuştu şimdi asıl düşünmemiz gereken şey bunun karşılığının ne kadar ağır olacağıydı.

"Bunu ona ödeteceğim" diye mırıldanmaya devam ettim. Hem kendi pazarımı hemde kızların pazar gününü maffettiğimin farkındaydım ama onlarda benim kafayı yemek üzere olduğumun farkındaydılar. Beni bırakıp gidemezlerdi, hele ki bu durumda. "Hayır Sera, hayır Sera bencillik etme" dedim birden. İç çektim ve sağa sola yürümeyi bırakıp önümde ki ilk yatağa oturdum.

İçten bir of çekerek kendimi yatakta geriye doğru bıraktım. Bir müddet gözlerim kapalı bir şekilde hiç bir şey düşünmemeye gayret etsem de işe yaramadı. Benim bir şeyler yemem lazımdı. Yattığım yataktan doğruldum.

"Kızlar siz gidin" dedim içimdeki bütün birikmiş nefesi geri vererek. ''Bende kantinden bir şeyler alıp babamın yanına gidiceğim.''

Sevim "Seracım, bizden kurtulamazsın" dedi telefonundan başını kaldırarak.

"Sizden kurtulmak isteyen kim? Ben sadece biraz babamla kalıp o kıza çektireceğim işkenceleri düşünmek istiyorum."

Ecem kafasını yastığından kaldırarak "Emin misin?" diye sordu.

Yataktan kalktım ve sarı askılı badimin üstüne kot ceketimi giyerek kızlara son bir öpücük atıp odadan çıktım. Elbetteki onların pazar gününü maffetmeye hakkım yoktu.

Yemekhanenin kantin bölümünden bir sandviç ve sert bir kahve aldım. Okulun bilgisayar sınıfına gitmek istiyordum aslında ama nedense kendimi kütüphanenin kapısında buldum. İçeride kimse yoktu bende en rahat olan pofuduk koltuklara yayıldım. Sandviçimi ve kahvemi masaya bıraktığım gibi kalkıp kitap rafları arasında dolanmaya başladım.

Kitaplıktan Sinsi Planlar adlı kitabı elime aldığım gibi kütüphane kapısı kapandı. Elimdeki kitapla birlikte hızla arkama dönüp kapıdan kimin geldiğine baktım.

Akın elinde bilgisayarı ve yüzünü kaplayan kocaman gözlüğü ile bana bakıyordu. Ona gülümsemekten kendimi alı koyamadım. Geçen gün kafeterya da başlayıp da okul koridorunda biten o kavgadan sonra bu onu ikinci görüşümdü. Ona kızgındım ama dün benim için o görüntünün nereden geldiğini öğrenmeye çalışmasından beri onu affetmiştim aslında.

"Bana hala kızgın mısın?" diye sordu şaşkın bir şekilde.

Ona gülümseyerek "Hayır, değilim" dedim.

"İstersen benim masama otura bilirsin" diyerek masaya doğru yürüdüm. Akın da peşimden koyun gibi geliyordu. Kitabımı masaya koydum ve Akın'ın da dizüstü bilgisayarını koymasını bekledim. Akın sanki onu beklediğimin farkındaymış gibi ürkek bir şekilde masaya bıraktığı gibi dönüp bana baktı.

Birden Akın'ın boynuna atladım. Ona o kadar sıkı sarılmıştım ki ve nedendir bilmem ama Akın bana şuan o kadar iyi geliyordu ki bu yaptığıma kendim bile şaşırıyordum şuan.

Akını hiç bir zaman ciddiye almayan ben, hep onunla dalga geçip kullanan ben, şimdi onda huzur buluyordum. Her zaman şartsız koşulsuz gözümün içine bakan o ürkek çocuktan huzur bulmuştum. Ben kesinlikle kafayı sıyırıyordum ama şuan hissettiklerim bunlardı ve önemli olanda zaten benim kendimi mutlu hissetmemdi.

Tabi Akın'ın resmen taşa döndüğünü bana karşılık vermeyince fark ettim. Kalp atışı aşırı derecede hızlanmış fakat vücudu taş gibi olduğu yerde dikilip kalmıştı. Gülümsedim. Onun bunu göremeyeceğini bile bile ona içtenlikle gülümsedim.

Ajan Akademisi (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin