Lanet olası dersin bitmesi için resmen dakikaları sayıyordum. Gözüm ya sağımda oturan Akındaydı yada saate. Bilgisayar sandalyesine işkence edercesine bir sağa bir sola dönüp duruyordum ve sonunda hoca sıkılıp bıkmadan "Öteki sayfaya geçin arkadaşlar" dediğinde içten bir of çektim. "Bu ne ya!"
Akın hemen bana doğru dönüp "Yardım lazım mı?" diye sordu.
"Ay hayır, sıkıldım sadece" dedim gözlerimi devirerek. "Üstelik oturmaktan popom ağrıdı."
Akın'ın gözleri bacaklarıma kaydı. Deminden beri sağa sola doğru sallandığım için bacak bacak üstüne attığım sağ bacağımın olduğu gibi meydanda olduğunu fark ettim.
Akın gözlerini hemen bacaklarımdan hemen geri kaçırarak "Bir sorun olursa bana sora bilirsin" dedi ve tekrar önünde ki kitaba döndü. Ay yazık, ne kadar da utangaç bu ya.
Sınıfa şöyle bir göz attım ve benim dışımda herkesin dersi dinlediğini fark ettim. İki saattir gerçekten kimse sıkılmamışmıydı. Vay be, ne sabır varmış bunlarda da. "Akın" diye fısıldadım en sonunda dayanamayıp.
Akın kitaba aldığı notu bitirdiği gibi "Efendim Ecem?" dedi yüzüme bakmadan.
Hafiften ona doğru eğilerek "Bir sorum var" diye fısıldadım.
Ben ona doğru yaklaşınca oda bana bakmak zorunda kalıp "Tabi sor" dedi, son derece ciddi ve otoriterli bir şekilde. Bu kadar ciddi nasıl dura biliyordu hayret, benim yüzüm kırışırdı herhalde hemen. Kırışma'sa bile gözlerimin kenarında ördek ayağı oluşurdu ama, bunu garanti edebilirdim.
"Ders kaçta bitiyor?" diye sordum.
Akın gözünü bile kırpmadan bana bakmaya devam etti. Ondan bir cevap beklediğimi belli edercesine bakış attım. "Şey" diyerek birazcık afalladı, böyle bir soru beklemiyordu herhalde. "Birazdan biter."
"Hm, peki tamam" derken hocanın Akın ile bana kaçamak bakış attığını fark ettiğim gibi hemen önüme döndüm. Bugün son istediğim şey dersin bitimine 5-10 dakika kala laf işitmekti.
Dersin bu kısmı çabucak geçti ve zilin sesiyle resmen sevinçten hemen ayağa fırladım. Benim ayağa kalktığımı gören bir kaç kişi bana gülümsemişlerdi, eğer az önce beni gördülerse kesin sıkıntıdan patladığımı da fark etmişlerdi.
"Fazla oturmakla pek aran yok sanırım" dedi Akın çantasını toplarken.
Ben önce ayakta gerinerek "Hayır, popomun şeklini bozmasından pek hoşlanmıyorum" dedim ve gerinirken yukarı sıyrılan eteğime yanımdan geçen erkeklerin baktığını görünce gülümseyerek gerinmeyi bırakıp üstüme başıma çeki düzen verdim. Ben masamdaki kitabı çantama koyarken Akın'ın masanın üstündeki telefonu birden titremeye başladı. Ona çaktırmadan hızla arayan kişiye baktım.
Hakan Arıyor.
Akın ismi gördüğü gibi hemen telefonu açtı. "Başladı mı?"
Ne başladı mı?
"Nerede?" diye sordu bu seferde bana bakmaya başlayarak. Kesin bir şey olmuştu...
"Tamam geliyoruz sakın müdahile etmeyin, kimseyi de ettirtmeyin" deyip telefonu kapatıp çantasının içine attı.
"Hayrola" dedim Akına.
"Meltem Sera'nın üstüne yürüyormuş şuan" dedi bana hiç bakmadan.
Çantamı hemen koluma taktım. "Nerede?"
Akın bu sefer başını kaldırıp bana baktı ve "Senden bir şey istesem yapa bilir misin?" diye sordu.
Kaşlarımı çatarak "Şuan hiç sırası değil" dediğim gibi Akın elini kaldırıp tam kolumu dokunacaktı ki elini geri indirip gözlüğünü düzeltti ve "Aslında şimdi tam sırası" dedi. "Sevim zaten Sera'nın yanındaymış ve her şey tam tıkırın da gidiyormuş bunu yaparsan anca şimdi yapa bilirsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ajan Akademisi (TAMAMLANDI)
Teen Fictionİki Ajan akademisinin bazı nedenlerden dolayı birleşmesi ile öğrencilerin bütün düzeni alt üst olur. Kavgalar çoğalır ve rekabetler artar. Bunun yanında birde, aşk karmaşası ve kıskançlıklar da ortaya çıkınca, bütün sırlar ortaya dökülür...