Bölüm 25 = Kucaklaşma.

2.4K 145 31
                                    

Okul bahçesine çıktığım gibi Ecemin koşuşturarak Erkeklerin yatakhanesinin kapısında duran iki kişiyle bir şeyler konuştuğunu gördüm. Ben daha onlara doğru yürümeye başlamadan o bir şeye kızmış gibi yatakhanenin içine girdi ve konuştuğu kişilerde kapının dışında kaldılar. Burada kesin bir şeyler dönüyordu. Beni ormanda bir başıma bırakmışlardı ve şimdi de Ecem tanımadığım garip tiplerle konuşup erkekler yatakhanesine mi giriyordu? Peki Sevim neredeydi? 

Bende hızla erkekler yatakhanesine doğru yürüdüm. Kapının önündekilere bakma gereği bile duymadan yanlarından hızla geçtim. Yatakhane nedendir bilmem ama ilk defa bu kadar ıssız göründü gözüme. Halbuki ben buraya her girdiğimde illaki birilerin görürdüm. 

Koridor ayrımına doğru yürüdüğümde ise bir kapının kapanma sesini duydum, sol taraftaki koridordan gelmişti ses. "Ecem?" diye seslendim kendi kendime etrafa. Bütün kapıları açıp bakamazdım herhalde değil mi? "Ecem?" dedim bir kez daha.

"Sera?" 

Arkamı döndüğüm gibi odaların birinde Tarığın kafasını çıkartmış bana bakar halde gördüm.

"Senin burada ne işin var?"

"Şey" diye geveledim. Planımıza göre benim onunla kesinlikle konuşmamam gerekti, daha doğrusu kimsenin bizi beraber görmemesi gerekirdi. "Ben Ecemi arıyorum, onu buraya girerken gördüm de."

Tarık kapıyı tamamen açarak "Gel burada bekle sen istersen bende öteki odalara bir bakayım" dedi.

Etrafıma tekrardan bakındım ve sonunda başımla onu onaylamak zorunda kaldım. Ben içeri geçerken o bana kapının yanında asılı olan anahtarı askısından çıkartıp verdi. "Arkandan kapıyı kilitle ve ben sana ben geldim aç etraf temiz diyene kadarda sakın açma tamam mı?"

Hiç konuşmadan başımla onu onayladım. Tarık kapıdan çıktığı gibi hemen arkasından kapıyı kilitledim ve anahtarı da üstünde bıraktım. Arkamı dönüp odaya baktığımda ise kısa bir şok geçirdim. Bizim yatak odasından daha derli toplu bir odaydı. Yatak örtüleri pürüzsüz yapılmış ve kitaplıktaki kitapların hepsi kenarlarında ki isim kartlarına göre sıralanmışlardı. Bizimkinde ise kitapların bazıları yamuk, bazıları yan yatmış ve bazılarında isim kartı bile yoktu. Hangi yatağın Tarığa ait olduğunu bilmediğim için direk kitaplığa yöneldim. Benim kitaplarla fazla aram yoktu ama Sevim gibi roman delisi bir arkadaşa sahip olduğum için az çok bilgilenmiştim artık. En azından bir kitabın ilk özetini okuyup ondan sonra katagorisine bakmayı değilde, önce katagorisine bakıp sonra özetini okumayı öğrenmiştim.

Kıyafet dolaplarının hemen yanında ki köşeli kitaplığa vardığımda elime en üst sol köşeden başlayıp sağa doğru Tarığın ismini aradım. İlk iki rafta bulamadım ama üçüncü rafta ona ait iki adet kitap buldum. İlk önce mavi olanı çıkartıp ismine baktım. 'Şeytanın Maskesi' Yazarının adı Osman Aysu'ydu. Polisiye bir romandı fakat bunun özetini okumaktansa tekrar Osman Aysu isimli yazara ait olan 'Yalıdaki Sır' isimli sarımsı kapakla kitaba baktım. Buda Polisiye romanıydı. 

Elimde olmadan gülümsedim. Bu Lisede Tarık ile ilk tanıştığımız an canlandı gözümde birden. Sınıfta Erkeklerin ilk bir yıl normal lisede eğitim aldıktan sonra bu okula geldikleri fakat kızların direk alındıkları hakkında ki adaletsizlikti. Bu durumda erkeklerle ne kadar aynı sınıfta da olsak onlar bizden standart bir yaş daha büyüktüler. Aslında konu yaş bile değildi, konu erkeklerin ders konusunda bu okulda her iki işi birden yapamamaları ile ilgiliydi. İşte o gün derste hoca beni kaldırmak istemişti bu konu hakkında ne düşündüğümü sormak için, elimde olmadan o anı hatırlayınca yüzümde yine bir gülümseme oluştu. Hocaya "benimle aynı yaşıt erkekle sevgili olmaktansa benden bir yaş büyüğünü tercih ederim'' demiştim, tabi bu cümlemin üstüne sınıfın yarısı gülmekten kırılıp gitmişti. Hoca beni sınıftan kovdu ve bana kapının önünden başka bir yere ayrılmamı söyledi. Çıkarken yinede sınıfta kime ait olduğunu bilmediğim birinin ince hırkasını askılıktan kendimle birlikte almıştım. 

Ajan Akademisi (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin