Kızların hiç biri ortada görünmeyince bende etek şortumu giyinip orman yolunu hafif tempolu bir şekilde koşmaya başlamıştım. En kısa yolu iki tur koştuktan sonra üçüncüsüne gerek duymayıp tekrardan geri okul bahçesine doğru döndüm. Yorulmuştum ve yanıma da su şişesi almamıştım.
Okul bahçesine vardığım gibi Okulun içindeki yemek haneye girdim. İlk işim bir şişe su içmek olacaktı. Yemekhanenin içinde hala yemek yiyen öğrenciler vardı, bizimkilere üstün körü bakınsamda yine ortalıkta görünmedikleri için fazla oyalanmadan tezgaha gittim.
Tezgahın arkasında ki Sultan Teyze'ye "Soğuk suyun nerede teyzem?" diye sordum.
Sultan Teyze makineye dizmekte olduğu bulaşıkları bırakıp ellerini üstündeki önlüğe silip "Ben sana vereyim kızım" dedi.
"Saçmalama Teyzem, sen söyle bana ben alırım" dedim ve hemen onun önüne geçtim. "Kazık kadar olduk artık suyumuzu da sana aldıracaksak yazıklar olsun bize."
Teyzem bana burukça gülümsese de aslında bu lafımla oldukça gurur duymuşa benziyordu. "Aferin benim kızıma" dedi sevinçten parlayan gözleriyle yüzüme bakarak. Sonra bakışlarını buz dolaplarının olduğu yöne doğru çevirdi ve "İkinci dolapta içecekler var kızım, ne içmek istiyorsan al" dedi.
Elimi Sultan Teyzenin buruşmuş ellerinin üstüne koydum ve ellerini sıktım. "Teşekkür ederim Teyzem, sende olmazsan bize kim böyle sahip çıkar."
"Alt üstü bir su kızım, hem kime sorsan sana aynısını diyecektir bu kadar abartma" dedi oda öteki elini benimkinin üstüne vurarak.
"Olur mu, kim tutar senin yerini Teyzem" dedim ve yanağına öpücük kondurup "Bu arada da Sera'nın tepsisine ekstradan bir şeyler koyduğunu görmüyorum sanma" diye fısıldadım. "Aynı muameleden bende isteri."
Sultan Teyze gülümsedi sadece. "Neyse ben suyumu alayım teyzem" dedim ve dolaptan büyük bir su şişelerinden aldıktan sonra, suyumu içerek yemekhaneden çıkıyordum ki karşımda birinin durduğunu görüp su içmeyi bırakıp şişemi aşağıya indirdim.
"Koşudaydın herhalde" diye sordu Erdem.
Onu baştan aşağıya süzdüm. Oldukça şık ve temiz giyinmişti. Her zamanki gibi saçını arkaya doğru taramış ve arkadan da at kuyruğu yapmıştı. Bu nedir ya, beni de hep at kuyruklular buluyordu herhalde. Eski sevgilim Muratta da At kuyruğu vardı. "Evet" diye mırıldandım ona ve yanından geçerek yürümeye devam ettim.
Yemek haneden çıktığımız gibi Erdem'inde yanımda yürüdüğünü fark edip ona dönüp baktım. "Sen beni takip mi ediyorsun?"
"Sen benim mesajlarıma neden cevap vermiyorsun?" diye soruma soru ile karşılık verince bende inadına "Sen bana neden inatla mesaj atıyorsun?" diye sordum.
Erdem ağzını yamultarak gülümsedi. "Önce ben sordum."
"Numaramı nereden buldun?" diye sormayı inatla sürdürdüm.
Erdem bu seferde beni süzerek "Eteğin çok yakışmış" dedi.
"Bu bir şort" diye cevap verdim ona hemen. Erdemin yüzündeki gülümseme genişleyince benimle laf cambazlığı yaptığını ve onuda kaybettiğimi fark edip pes ettim. "İçimden mesajlarına cevap vermek gelmedi" diye yarı, yalan yarı doğru söyledim.
Aslında ona mesaj atmayı çok istemiştim, yakışıklı çocuktu, uzun saçlı erkekler benim alnımın yazılarıydı herhalde. Hem Erdem'in ağzı da iyi laf yapıyordu, bunu biz Sevim ile alış veriş merkezinde onunla karşılaşıp sohbet ettiğimizde de anlamıştım. Sadece o Meltem'in köpeğiydi ve benim köpeklerle işim olmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ajan Akademisi (TAMAMLANDI)
Teen Fictionİki Ajan akademisinin bazı nedenlerden dolayı birleşmesi ile öğrencilerin bütün düzeni alt üst olur. Kavgalar çoğalır ve rekabetler artar. Bunun yanında birde, aşk karmaşası ve kıskançlıklar da ortaya çıkınca, bütün sırlar ortaya dökülür...