-"Merhaba Burak(!)" Kafa dinlemeye geldiğim yerde şansıma Burak Bey'le karşılaştım iyi mi(!)
-"Merhaba. Geçmiş olsun. Çabuk toparlamışsın."
-"Hastanede yatmak bana göre değil."
-"Ee..." Öff böyle erkeklerden de nefret ederim. Kısa ve öz konuşacak ya.
-"Öyle işte. Sen ne yapıyorsun burada?"
-"Seni izliyorum..." Bu bana cidden asılıyor. Terbiyesiz.
-"Terbiyeni takın ve defol buradan!"
Bunu ben söylemedim.
-"Ne işin var senin burada?"<Duygu>
-"Gidiyoruz Duygu!"<Umut>
-"Ben hayatımdaki kararları verme konusunda özgürüm!"<Duygu>
-"Kolundan tutup sürüklemek istemiyorum Duygu!"<Umut>
İnce düşünceli sevdiğim... Harama girmek istemiyor...
-"Hayır!"<Duygu>
-"Evet!"<Umut>
-"Sana ne ondan?"<Burak>
-"Asıl sana ne! Senin yakınlığın ne ki ona öyle bir şey söyleyebiliyorsun?"<Umut>
-"Senin yakınlığın ne ki de onu öylece götürebiliyorsun?"<Burak>
Kaç Duygu kaç! Arabaya koşup hızlıca bindim. Gaza kökleyip muzip bir kahkaha attım. Dikiz aynasından arkama baktım. İkisi de burnundan soluyordu.
Hastaneye döndüm. Dönmese miydim..?
-"Sen dışarda ne arıyorsun kızım?"
-"Baba işim vardı iki dakika."
-"Biz ne güne duruyoruz burada!"
Off sıkıntı bastı. Dinlemediğimi görünce de babam söylenmeyi bıraktı. Odama girip dolabımdaki yedek kıyafetlerimi giydim. Beyaz önlüğümü de üzerime geçirip masaya oturdum. Tam derin bir oh çekmiştim ki Umut odaya daldı.
-"Duygu Allah aşkına sen ne yapmaya çalışıyorsun?! Daha tam iyileşmemişken hastaneden kaçmak nedir? Sen bir doktorsun üstelik! Bizi ne kadar endişelendirdiğinden haberin var mı? Günlerce perişan olduk burada. Senin yaptığın tamamen bencillik."
Ne diyeceğimi bilememiştim. Resmen çocuk gibi azarlanıyordum. Haklıydı da. Ama huyum kurusun böyle de huysuz biriydim, kabul ediyorum. Suçumu kabullenmek yerine daha da üste çıkardım ben. Umursamazca bir yüz ifadesi takındım.
-"Seni ne ilgilendirir Umut! Bana bağıramazsın tamam mı! Karşında çocuk yok. Ben kendi kararlarımı kendim alabilirim. Doğru benim doğrum, yanlış benim yanlışım."
-"Duygu saçmalıyorsun gerçekten. Sana daha fazla lafım yok. Teşekkür edip samimiyet göstereceğine daha beter soğuk yapıyorsun. Ben gerçekten seni anlamıyorum." Umut cümlesini bitirir bitirmez kırgın, sinirli bir bakış atıp kapıyı çarparak odadan çıktı. İşte bu sefer çok ileri gitmiştim. Üzüldüm. O kimdi benim için.. Sevdiğim adam, yıllarca beklediğim, hayalini sevdiğim adam. Bu muydu hak ettiği muamele...
Asık bir suratla masamdaki dosyaları kontrol edip hastalarımın yanına gittim. Biraz çalışıp kafa dağıtmalıydım. Önce o harabe yerden gelen çocukları kontrol edecektim. Kayıt listesini alıp ilk odaya doğru yürüdüm. Kapıyı çalıp içeri girdim. Umut, benim odamdan çıkıp çocukların yanına gelmiş olmalıydı. Sözünün eriymiş, kuzularımla ilgileniyordu gerçekten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pamuk Şekeri (Düzenleniyor)
EspiritualYazardan Mesaj: Instagram'da gördüğüm bir yorum üzerine tekrar düzenleyip yayınlama kararı aldım. Hikayede olabildiğince genel hatları bozmadan, tutarsızlıkları düzeltip saçmalıkları ortadan kaldırmaya çalışıyorum :) Sekiz dokuz sene önce yazılmış b...