Gece koşudan sonra ne yorulmuşum? Zorla da olsa yataktan kalktım. Yüzümü yıkayıp abdest aldım. Namaz kıyafetlerimi giyip sabah namazımı kıldım. Kahvaltı yapmak istemediğim için hastaneye doğru yola çıktım.
Odama girip hastane önlüğümü giydikten sonra çekmecemdeki çikolatalerdan bir tane aldım. Enerji için. Odamın ışığını yakmamıştım. Karanlıkta oturmak en iyisi. Aslında karanlık değil. Loş bir ortam.
Kapı açıldı. Ama giren kişinin yüzünü farketmedim. Giren kişi de beni farketmedi. Elime taştan olan kalemliğimi aldım. İçindeki kalemleri her akşam giderken kilitli çekmeceme koyardım. Yani içi boştu. İçeri giren kişinin arkasında bekledim. Kapıdan dışarı bakıyordu. Sanki etrafı kolaçan ediyor gibi. Daha sonra içeri girdi ve arkasını dönmesiyle çığlığı bastım.
-"Kimsin sen!!!"
-"Şişşş sakin ol Duygu. Benim... Umut..."
-"Ne işin var odamda gizli gizli?"
-"Gizli gizli mi? Hiç de bile."
-"Ne işin vardı o zaman?"
-"H-hiiiiç sen geldin mi diye bakayım dedim?"
-"İyi tamam öyle olsun."
Işığı açtım. Üzerinden hastane önlüğü yoktu. Sanırım yeni gelmiş. Koltuğa oturdu. Bende kendi masama geçtim.
!Soğuk davran Duygu!
-"Seni dinliyorum."
-"Hayır bir şey demeye gelmedim. Sadece günaydın diyecektim."
-"Sana da günaydın."
-"Ben gideyim o zaman."
-"İyi o zaman."
-"Görüşürüz."
Umut'a neden bu kadar soğuk davrandığımı sorgulayan iç sesime hemen cevap verdim.
<Hem dinen samimi davranmak uygun değil, hem de eğer farklı düşünceleri varsa bile kendimi ağırdan satmam lazım. Ben senelerce bekleyeyim, ilk karşılaşmamızda da aşkııım Umuut diyip kollarına mı atlayayım. Mecazen yani. Yok öyle dünya.>
Masamdan kalkıp kafeteryaya doğru yürüdüm. Hafif kahvaltılıklar alıp masaya oturdum. Kahvaltımı ediyordum ki karşımdaki sandalyenin çekilmesiyle başımı kaldırdım.
-"Günaydın Duygu..."
Yine niye geldi bu Burak! Konuşmadan kahvaltıma geri döndüm. Kahvaltımı ediyordum ki çatal olan elimi tuttu.
-"Ne yapıyorsun sen! Çek o ellerini üzerimden!"
-"Duygu sadece samimiyet kurmak istiyorum."
-"Ben istemiyorum! Git kendine samimi kurabileceğin daha iyi insanlar bul!"
-"Ama ben seninle kurmak istiyorum. Belki de samimiyetten de ilerisi..."
-"Duydun onu! Şimdi terket bu masayı!"
-"Umut..."
Umut gelince Burak ayağa kalktı. Umut'un omzuna çarpıp gitti. Karşımdaki sandalyeye bu sefer Umut oturdu. Kahvaltımı bitirdiğim için masadan sessizce kalktım. Soğuk bir şekilde:
-"Afiyet olsun." dedim
-"Teşekkür ederim. Bir teşekkür borçlusun sanırım bana."
-"Ben öyle düşünmüyorum ama yine de SAĞOL!" dedim son kelimeyi bastırarak. Sinirli değildim, sadece dümdüz, duygusuz, olabildiğince mesafeliydim. Hızlıca masadan uzaklaştım. Ama Umut'u gelmiş olmasıyla heyecanlanıp panik haliyle bir sandalyenin ayağına takılıp yere düştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pamuk Şekeri (Düzenleniyor)
EspiritualYazardan Mesaj: Instagram'da gördüğüm bir yorum üzerine tekrar düzenleyip yayınlama kararı aldım. Hikayede olabildiğince genel hatları bozmadan, tutarsızlıkları düzeltip saçmalıkları ortadan kaldırmaya çalışıyorum :) Sekiz dokuz sene önce yazılmış b...