Sıradan bir hastane yolu. Radyoda sevdiğim bir şarkı çalıyor. Hastane otoparkına olabildiğince hızlı bir şekilde arabayı parkedip emniyet kemerimi çıkardım. Çantamı tek omzuma atıp arabadan indim.
Hastaneye girdiğimde burnuma artık alıştığım hastane kokusu geldi. Kendi katıma çıkıp tanıdık kimseyle karşılaşmadan odama geçtim. Oda havasız kalmıştı biraz. İlk işim pencereye yönelip manzarayı izlemek oldu. Pencereyi açıp sabahın temiz havasını ciğerlerime doldurdum.
Ben Duygu. Çocuk Doktoru Duygu YALIN. İki senedir bu hastanede en yakın arkadaşım Aylin'le birlikte çalışıyorum. Kardeşim desem daha doğru olur.
Kapının tıklamasıyla yüzümü kapıya çevirdim. Asistanım güler yüzüyle başını uzatmış, adeta içime pozitif enerji bırakmıştı. Sabah kahvemi masaya bırakıp sessizce odadan çıktı. Masadaki kahveden bir yudum aldım. Yumuşak içimi hoşuma gitmişti. Bir yandan kahvemi yudumlayıp bir yandan da maillerimi kontrol ettim. Kahvem bitince odadan çıkıp ilk hastamın yanına doğru yol aldım. Tanıdığım sima beni kapıda bekliyordu.
-"Günaydın Meriç. Nasılsın?"
-"İyi."
-"Sadece iyi mi? Muhtemelen üç gün sonra hastaneden çıkacaksın. Bence daha mutlu olmalısın."
-"Tamam o zaman çoook iyiyim." Meriç'in saçlarını karıştırıp yatağına yatmasına yardımcı oldum. Steteskop yardımıyla kalbini dinledim. Birkaç rutin kontrol sonunda şükür ki her şeyin normalliğiyle derin bir oh çektim. Çıkmamaları için hiçbir sebep yoktu. Yine de tedbir amaçlı birkaç gün daha burada kalması gerekiyordu.
-"Hemşire hanım her şey normal görünüyor. Yine de emin olmak için EKG istiyorum."
-"Peki hocam."
Meriç'e şekerini uzatıp odadan çıktım. Odamdan çıkmadan önce mutlaka önlüğümün cebine hastalarıma vermek için şeker veya çikolata koyardım.
Asistanım Gamze'nin kucağındaki dosyaları görünce istemsizce "hadi bakalım" cümlesi döküldü dudaklarımdan. Dosyalar epey çoktu. İncelerken biraz yorulmuştum açıkçası. Odadan çıkıp dinlenme odasına doğru yürüdüm. Bir anda başım dönmüş ve birine çarpmıştım. Sanırım açlıktandı. Kahvaltı yapmadan evden çıkmıştım. Başımı yerden kaldırıp kime çarptığıma baktığımda erkek olduğunu görünce geri çekilip gözlerimi yere eğdim. Adam da geri çekildi ve özür dileyip hızlıca uzaklaştı.
Sanki tanıyordum. Kalbim hızlıca çarpıyordu. En son bu kadar çarptığında lise son sınıftaydım. Bizim sınıfa yeni gelen birine aşık olunca böyle hızlı çarpmıştı. Her neyse...
!Aşık olmak yok Duygu. Sen sadece Umut'u seveceksin. Başkasını sevmek, aşık olmak Yasak!
İç sesimle az önceki olayı unuttum. Dinlenme odasına girip kahve makinesinden bol sütlü şekersiz kahvemi alıp koltuğa geçtim. Masanın üzerindeki dergilerden birini sırf vakit geçsin diye incelemeye başladım. Dergide geçen ay yazdığım makale vardı. Çocuklar ve Ameliyat. Bu makaleyi Meriç'e bakarak yani onu örnek olarak yazmıştım.
Dergiyi kapatıp arkama yaslandım. Kahvemden bir yudum daha aldım ki acil çağrıyı haber eden hastane telefonum çaldı. 36 numaralı oda. Meriç... Hızlıca Meriç'in odasına vardım.
Kalbi durmuş. Neyse ki hemşirelerin ilk müdahalesiyle tekrar çalışmış. İçimden bir oh çekip simülatöre baktım. Her şey normaldi. Neden böyle olduğunu sormak için annesinin yanına gittim.
°°°
Annesi odadan su almak için çıkmış. Meriç de o ara uyanıp annesini göremeyince korkmuş. Ve olan olmuş işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pamuk Şekeri (Düzenleniyor)
EspiritualYazardan Mesaj: Instagram'da gördüğüm bir yorum üzerine tekrar düzenleyip yayınlama kararı aldım. Hikayede olabildiğince genel hatları bozmadan, tutarsızlıkları düzeltip saçmalıkları ortadan kaldırmaya çalışıyorum :) Sekiz dokuz sene önce yazılmış b...