Sahilden eve dönünce Umut yorgunluktan uyumuştu. Bende uykum olmadığı için mutfağa girmiştim. Ve dört saattir mutfaktaydım. Saate baktığımda gece ikiye geliyordu. Arkamı dönmemle ağzım "o" şeklini alması bir olmuştu. Masanın tamamı pasta, börek, tatlı, kurabiye dolmuştu. Sıkıntıdan ne yaptığımı hiç farketmemiştim. E ne yapacağım bu kadar pastayı?
-"Hatun döktürmüşsün de kime, neye döktürdün bu kadar?" Umut'un sesiyle korktum doğrusu.
-"Canım sıkıldı. Bende mutfağa girdim. Bir döndüm, arkamda bunlar var. Yapacak bir şey yok. Apartmana dağıtırım bende."
Sabah kalkar kalkmaz ilk işim bu olacaktı. Zaten yarın haftasonu olduğu için evdeydik ikimiz de. Pastaları buzdolabına, kurabiyeleri saklama kaplarına koyup kapaklarını kapattım. Uykulu eşim tekrar uyumuştu. E tabi gecenin ikisi. Bende mutfakta işimi bitirip üzerimdeki unlu kıyafetlerimi çıkardım. Pijamalarımı giyip kendimi hızla yatağa attım.
-"Duygu... uykum var...bugün olmaz" Demek istediği fesat düşünceyi anladığımda Umut'a koskocaman bir göz devirdim. Saçlarından öpüp:
-"İyi uykular canımın içi..." diye fısıldadım. Bende gözlerimi kapattım. O tatlı rüyalar bana da gelir bu gece inşAllah. Hayal dünyamı süsleyen umutlarım, hayallerimin arasına gelir inşAllah. Bekliyorum sizi tatlı rüyalar...
°°°
Uyanmama sebep olan telefonun kulak gıcırdatan sesiydi. Sabah sabah kim acaba? Hayr olsun...Komodinin üzerindeki telefonuma uzandım. Kimin olduğuna bakmadan aramayı cevapladım.
-"Efendim..."
-"Duygu! Hâlâ uyanmadın mı? Öğle oldu can!"
Saatime bakıp telefondaki kişinin doğru söyleyip söylemediğini kontrol ettim. E daha dokuz ki...
-"Siz kimsiniz?"
-"E yuh Duygu! Sen hâlâ uyuyorsun demek ki. Neyse ben sonra ararım."
-"Tamam..." diyip aramayı sonlandırdım. Uykuma tekrar dönmek istiyorum ben... Tam bilincim kapandı diyeceğim yine biri beni tatlı uykumdan ayırdı.
-"Pamuk şekeri, uyan artık bakalım. Saat on ikiyi geçti."
-"Ya hep uyanmam için böyle söylüyorsunuz. Saat daha dokuz..."
İnce örtüyü kafama kadar çektim. Rüyamda ne güzel deniz kenarındaydım. Üzerimdeki örtünün çekilmesiyle kendimi çıplak kalmış biri gibi ayaklarımı kendime çektim.
-"Ya Umut!"
-"Hatun kalk sende artık. Sıkıldım ben. Hadi kahvaltı edelim."
-"Umut niye erken kalktın? Tatilin tadını çıkar işte!"
-"Erken mi? Saat neredeyse bir olacak pamuk şekeri."
Kolumu tekrar göz hizama getirdim. Ben az önce saate tersten mi baktım? Saat dokuz değil, bire çeyrek var! (12.45)
Yataktan fırladığım gibi banyoya koştum. Saçlarımı dağınık topuz yapıp yüzümü yıkadım. Üzerime de eşofmanlarımı giyip mutfağa koştum. Umut aç olmalıydı... Diyeceğim, masa donatılmış bile.
-"Sıkıntıdan kahvaltı hazırladım. Her hafta sonu böyle olacaksa seninle işimiz var pamuk şekeri."
Muzipçe sırıtan Umut'a yalancı ama gerçeğe yakın bir sinirli bakış attım.
-"Beğenemediniz mi Umut Bey!"
-"E yani, idare eder ama daha iyisi olsa fena olmazdı."
Ellerimi belime koyup kaşlarımı çatabildiğim kadar çattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pamuk Şekeri (Düzenleniyor)
EspiritualYazardan Mesaj: Instagram'da gördüğüm bir yorum üzerine tekrar düzenleyip yayınlama kararı aldım. Hikayede olabildiğince genel hatları bozmadan, tutarsızlıkları düzeltip saçmalıkları ortadan kaldırmaya çalışıyorum :) Sekiz dokuz sene önce yazılmış b...