Öğleden sonraki dersler gayet sıkıcıydı ve sabahın bu denli güzel olması öğleden sonrayı sıkıcı yapmaya yetiyordu. Denizi anlayamıyordum ve Azraya kalsa kollarına atlamalıydım.
Son derse girmeme kararıyla kantine yöneldim. Azrayı burada beklemek mantıklıydı. Bir ödevinden dolayı çıkışa kadar bizim binaya gelememişti. Onunla konuşmak ve evde sadece ödevlerimi yapmak istiyordum.
Düşünmeye dalmışken birinin gözlerimi kapatmasıyla irkildim. Bu kokuyu biliyordum.
“Deniz?” dedim düz bir sesle.
“Nasıl bildin? Geldiğimi görmüş olma ihtimalin sıfır” dedi gülerek.
“İçime doğmuş olmalı” dedim gözlerimi kaçırarak.
Ellerini oturduğumuz masada vurup sinirimi bozmaya başlamıştı. 5 dakikadır sus pus oturuyorduk. Yüzüne bile bakmıyordum ve sıkıldığını vurarak gösteriyordu.
“ Şunu keser misin?” dedim gözlerimi ona dikerek.
“ Neyi?” dedi salağa yatarak.
“Vurmayı keser misin? Çok sinir bozucu”
“Sen de öylesin”
“Öyle mi o zaman uzaklaş benden”
Gülümsedi ve “ Böyle olarak beni daha da kendine bağlıyorsun bilmem farkında mısın?” dedi sesini incelterek. Ne yalan söyleyeyim bu durumdan acayip etkilenmiştim. Söylediği sözlere odaklanamamıştım sadece sesiydi beni hayattan koparan.
“Pardon anlamadım” dedim dürüstçe.
“Bunda anlamayacak bir şey yok, Davranışlarında, bakışında, her şeyinle beni kendine çekiyorsun, istesem de uzaklaşamıyorum” dedi ciddileşerek.
“Bunu konuşmamız çok saçma benim gitmem gerek” dedim ve hızla toparlanmaya başladım.
“Tamam, zaten bir ders seni bekleyeceğim için kantine gelmiştim. Çıkabiliriz” dedi ve yanımdan yürümeye devam etti.
“Seninle gelmiyorum” dedim durarak.
“Geliyorsun”
“Azrayı bekleyeceğim” dedim bıkkınlıkla. Biraz daha konuşursa beni ikna ederdi.
“Beraber bekleyebiliriz” Gülümsedi. Kahretsin gülme.
“Gerek yok. Kendim dönebilirim.”
“Gerek var. Seni bir yere götürecektim”
“Başka zaman artık” dedim gülümseyerek.
“Bugün olmak zorunda yoksa gece gelir seni kaçırır gene götürürüm” dedi tek kaşını kaldırarak. Tehdit ediyordu bide.
“Nereye?” dedim merakıma yenik düşerek.
“Sürpriz” dedi gülümseyerek ve biraz duraksayıp devam etti.
“Bu tamam mı demek oluyor?” Yüz ifadesini yiyebilirdim.
“Zorunda mıyız?” Aslında içten içe çok istiyordum ama, ama işte.
“Kesinlikle” dedi isteklice.
“Ama Azrayı beklemek zorundayım” dedim, beni anlamasını istiyordum.
“Tamam, arabada beklemeye ne dersin?”
“Olabilir” dedim çırpınmayı bırakarak.
“Bayanlar önden” dedi otopark tarafını göstererek. Önden yürümeye başladım. Anında bana yetişip kolunu omzuma atarak “ Dersi neden ektin bakalım?” dedi.
“Canım sıkıldı ve girmedim bu kadar. Peki ya sen?” dedim kolu omzumda heyecanlı bir şekilde yürürken.
“Aynen, bu sabahın güzelliğinden sonra sarmadı çok” dedi iç çekerek.
“İçimimi okudun?” dedim duraksayarak. Aynı şeyleri düşünüyorduk. Bu çok başkaydı.
“Sende mi aynı şeyi düşündün?” dedi gülümseyerek.
“Araban ne tarafta?” dedim etrafa bakınarak. En sonunda kafamı yere eğmiştim.
Bana yaklaşarak ona bakmamı sağladı ve “Sabahki kahvaltıdan çok memnun kaldın yani” dedi gülerek.
“Arabayı sormuştum ama?” dedim gülümseyerek.
“Bunu öğrendiğim iyi oldu. Senin hakkında bir şeyler öğrenmek harika” dedi araba konusunu görmezden gelerek.
“Araba?” dedim tekrardan.
“Kendimle konuşuyormuş gibi hissediyorum, artık takacak mısın yoksa salağa yatmaya devam mı?” dedi gülerek.
“Yoruldum bende” dedim kahkaha atarak. Benim gülmem üzerine gülmeye başladı. Kolunu tekrar omzuma atarak kalbimin daha hızlı atmasını sağladı ve beni araba doğru yönlendirmeye başladı. Konuşmuyorduk ama deli gibi sırıtıyorduk. Yani en azından ben öyleydim. Ama Denizinde gülümsediğinden emindim.
Arabada müziklerini kurcalarken beni izliyordu. Normalde rahatsız olurdum ama artık rahatsız olmuyordum. Sanırım alışıyordum. Bana bakmasına…
En sonunda bir müzikte durmaya karar verdim. Beş dakikadır bazıları sevdiğim müzikler olmasına rağmen değiştiriyordum. Müzik tarzını çözmeye çalışıyordum. Tam benzemese de bazıları benziyordu.
Bir müzikte durup arkama yaslandıktan sonra “Sonunda birini beğendin” dedi.
“Yok, aslında aralarında beğendiklerim vardı ama müzik tarzını anlamaya çalıştım” dedim dürüstçe. Ne zamandır bu kadar dürüsttüm bilmiyorum.
“Anlayabildin mi bari?” dedi gülerek.
“Tam çözemedim aslında” dedim üzgünce.
“Direk sorabilirdin, beş dakika yorulmamış olurdun”
“Zamanla da öğrenebilirim. Sormama gerek yok” dedim gülümseyerek.
“Ben sormak istiyorum”
“Neyi? Müzik tarzımı mı? Çok da farkımız…” derken sözümü kesti.
“Yok, hayır onu sormadan da öğrenebilirim. Daha başka şeyler”
“Mesela?”
“Bir oyunla yapabiliriz” dedi gülerek.
“Anlamadım” dedim anlamayarak. Yüzümde salak bir ifade olduğundan emindim.
“Anlamadığın zamanlardaki dürüstlüğüne ve ifadene hastayım” dedi gözlerime bakarak. Oo bu bir iltifat mıydı yoksa hakaret mi?
“Bunda da iltifat mıydı hakaret miydi anlayamadım” dedim kahkaha atarak.
“Emin ol iltifattı” Kızarabilirdim şuan. Rüzgâr? Pencereler bile kapalı şapşal ne rüzgârından bahsediyorsun?
“Beni şaşırtıyorsun” dedim dürüstçe.
“Ayrıca sadece anlayamadığında değil bazen kendine hâkim olamayıp dürüst oluşuna bayılıyorum” dedi gülümseyerek.
“Bu kadar yeter ama?” dedim sitemle.
“Oyuna ne diyorsun?” dedi konuyu değiştirerek. Son derece işime gelmişti.
“Anlayamamıştım ben”
“Soru soracağım ve cevapladıktan sonra sen sorma hakkı kazanacaksın. Sonra ben vesaire” dediğinde anlamışçasına başımı salladım.
“Cevaplamazsam?” dedim merakla.
“Kaybedersin. Kaybeden cezasını çeker” dedi muzipçe.
Gözlerimi devirip “haydi başlayalım” dedim. Hevesli değildim ama neler soracağını merak ediyordum.
“Basitten zora doğru olsun ama değil mi?” dediğinde gülümsedim. Basitten zora mı? Apaçık oyunu uzatmaya çalışıyordu. Gözlerimi tekrardan devirme isteğimi yok sayıp oyuna odaklanmaya çalıştım.
Lütfen yorum ve vote :) :) :)
![](https://img.wattpad.com/cover/3127965-288-k480880.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayallerim Kadar Büyük
Любовные романыAlnımdakinin sen olduğuna o kadar eminim ki; başkalarını umursamıyorum. Sensin işte… Kaderim de sensin… Ben senim... Beni sen yönlendiriyorsun... <3