Herkese merhaba :) Zaten yazmakta zorlanıyorum biraz destek olsanızda yazmak için çabalasam :) Yorum ve oy bekliyorum :)
Arabada o kadar gergindim ki. Okulu ekecektik ve bu ailemin umurunda değildi. Belki de Denizin babasına değişikliğin iyi geleceğini düşünmüştürler. Bu konuyu zihnimden uzaklaştırıp kendimi orayı çok özlediğime inandırmaya çalıştım.
Kapıyı açtıktan sonra baktığım her yerde anılarımın canlanması ilk defa bu kadar güzel geliyordu. Şu saçma korkaklığımın gereksizliğiyle kendime kızarken etrafa bakınmaya devam ettim.
Az ileride arabadan eşya taşıyan Deniz ve babası Levent amcayı gördüm. Ve hemen ardından aslında daha önce görmem gereken ama gözlerim sadece Denizi aradığı için yeni gördüğüm Aslı'yı gördüm. Bana el sallıyordu ve sanırım diğer hareketinin de anlamı buraya geldi. Aklımı tam ona veremiyordum çünkü gözlerimi Denizden Aslıya çekmek için büyük gayret göstermem gerekmişti.
Orada sadece Denizi izlemek istesem de buna müsaade edilmeyeceğinden Aslıya doğru yürümeye başladım. Başımı öne doğru eymiş bu yoldan her geçişimde yaptığım gibi taşları izlemeye başladım. Ayağımın altına hareketlenmiş olan taşlar hep çok hoşuma giderdi ve sanırım bunu özlediğime, burayı çok özlediğime inanmaya başladım.
Başımı kaldırdığım sırada bana gülümseyerek bakan Denizi gördüm. Yüzüme gülümsemem yayılırken kendimi onun etkisinden kurtarmak için kafamı sağa sola salladım ve eğdim. Tekrar taşlarıma bakmaya döndüğümde Deniz ve Aslının yanına varmama az kalmıştı ki arkadan annemin seslenmesiyle durdum ve yüzümü ona çevirdim.
Aramızdaki mesafeyi de göz önünde bulundurarak "Efendim?" diye bağırdım. Biliyorum belki dışarıdan böyle efendim diye bağırmak komik oluyor ama bunu hep yaptıktan sonra farkına varıyorum. Onun yerine hangi kelimeyi kullanacağımı kestiremiyorum ki.
"Hemen eve gel" diye bağırdığında oflamak istesem de yoldaki konuşmamızı hatırlayıp ağzını yumdum.
Arkamı dönüp "Sonra görüşürüz" anlamına gelen bir hareketle bağırmadan söyledim. Önüme döndüm ve koşarak eve gittim.
"Bu oda parlayana kadar odadan çıkman yasak Ela Hanım" diyen anneme somurtup durdum. Kapıyı çarpıp çıktığında kendimi tozlanmış yatağa atmamak için zor tuttum.
Hemen işe başlamanın faydalı olacağından ilk önce balkon kapısını açıp yerdeki halıyı aldım ve balkon demirliklerinden silkeleyip orada bıraktım.
Evde herkes temizlik aşamasındayken -herkes dediğim annem ile ben- eğer elektrik süpürgesi annemin eline önce geçerse odamı defalarca toplasam bile hala sıramın gelmeyeceğini bildiğimden hızlıca odadan çıktım ve elektrik süpürgesini ilk kapmanın mutluluğuyla odama girip kapıyı kapattım.
Sevgili süpürge odada beni izlerken bende toparlamaya ve annemin az önce bıraktığı toz bezleriyle toz almaya başladım. Aynı zamanda getirdiğim bilgisayarımdan açtığım hareketli bir şarkıyla temizlikle kendimi eğlendirmeye çalışıyordum.
Odanın toplandığından, tozlarının alındığından ve tam olarak yerleştiğimden elim olduktan sonra süpürgeyi prize taktım ve süpürmeye başladım. Her yerin bittiğinden emin olduktan sonra fişi çekip süpürgenin düğmesine bakarak kablonun toplanmasını her zamanki gibi mal mal bakarak izledim. Çok enteresan bir şeymiş gibi her seferinde izlemek.. Hımm nasıl desem.. Kendimi geri zekâlı gibi hissediyorum.
Süpürgeyi aldığım yere bıraktıktan sonra viladayı alıp odama götürdüm. Ama önce balkonu yıkamam gerektiğini hatırlayarak bir kova su ihtiyacı ile odadan geri çıktım. Bir kova suyu ve çalı süpürgemi alarak balkona geldiğimde önce terliklerimi yıkattırdım. Ardından balkonumdaki demir sandalyeleri ve masayı yıkadıktan sonra hem tozu gitmiş eşyalarıma karşı olan sevinçle hem de suyun bitmiş olduğuna karşı olan hüznümde odadan dışarı attım kendimi.
Tekrar bir kova suyla balkona geldiğimde belimi dikeltmeye çalıştım ama o kadar ağrıyordu ki acıyla yüzümü tutuşturdum ve geçmesini bekledim. Gözlerimi karşıya diktiğimde kendi balkonunda oturmuş beni izleyen Denizi gördüm. Kaşlarımı çatarken bu balkonlarda yaptığımız kâğıttan uçak yarışımızı hatırlayarak yumuşadım ve gülümsedim. Kafası karışmış bir şekilde bana bakarken omuz silkip işime geri döndüm.
Beni izliyor olması şuan umurumda değildi. Bu işin bitmesini istiyordum. Bir kova suyla balkon taşlarımı parıldattıktan sonra kovayı ve çalı süpürgeyi alarak odadan çıktım.
Evde büyük uğraşlar sonucu bulduğum paspasla balkona geri döndüğümde suyu da güzelce çektirdim ve sandalyelerle masanın yerini değiştirdim.
Odama geçip masa örtüsünü ve sandalye minderlerini yatağın altındaki bazada bulduktan sonra bazayı indirmeden temiz çarşafı, yastık kılıfını ve pikeyi de çıkardım.
Masa örtüsü ve minderleri kaparak balkona koştum ve onları da yerlerine yerleştirdikten sonra Deniz orada mı diye kafamı kaldırdım ama sadece balkonu yıkamakta olan Aslıyı gördüm. Tüm yazlık işinin ona kalmış olmasına üzüldüm. Eğer daha iyi birisi olsaydım kesinlikle yardıma giderdim. Ama maalesef o kadar melek değilim.
Pas pası kaptıktan sonra balkonun telini de çekerek odanın işine son noktayı koymaya karar verdim. Yerleri viladaladıktan sonra yatağımın üstündeki halımı alıp yere serdim. Yatağın bir tarafında duran çıkarılmış eski çarşafı ve diğerlerini alıp kirli kutusuna ilerledim. Bunlardan kurtulduktan sonra odaya dönüp kalanları yerlerine götürdüm.
Son kalan işimi yapmak için odaya döndüğümde çarşafımı sermekte olan Denizi gördüm. Nasıl geldiğini sormayacaktım, çünkü biliyordum.
"Sen devam et sosisim ben duş alsam iyi olacak" diyerek gerekli eşyaları alıp onu dinlemeden banyoya girdim.
Duşumu almış ve rahatlamış olarak odaya girdiğimde yatağımı umduğum gibi buldum, düzeltilmiş.
Sırıtarak başımı önüme eğdim, başımdaki havluyla saçlarımı biraz daha sıktım ve havluyu yatakta bırakarak balkona ilerledim.
Teli açıp balkona çıktıktan sonra başını masaya yaslamış olan Deniz kafasını masadan kaldırıp "Acayip yoruldum" dediğinde kıkırdayarak "Senin kadar kimse yorulmuş olamaz. Balkondan diğer balkona atlamak hobin olduğu için bunu yorgunluğundan şikâyet etmemelisin" diyerek onu cıkcıkladım.
Gülümseyerek "Beni yoran senin şu yeşil çarşafındı" diye yakındığında "Ah tabi çok zor olmuş olmadı" dedim ciddi olmaya çalışarak.
Gülerek "Beni burada görmeyi özlemiş olduğunu umuyorum Meleğim" dedi oturduğu yerde biraz daha yayılarak.
Gülümsemem üst doruklara ulaşmıştı ve bende sandalyemde biraz daha aşağıya kaydım. Cevap verme gereksini duymadan onu ve dışarıyı izlemeye başladım.
Buraya gelmekte tereddüt etmek yaptığım en büyük aptallıktı. Aynı şekilde kafemizde öyle. Kendi aptallıklarımı yok sayarak bana bakan Denize diktim gözlerimi.
Bu anın bozulmaması için her şeyimi verebilirim. Çünkü sadece sesiyle bile tüm yaralarımı sarabilen bir adamdan bahsediyoruz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayallerim Kadar Büyük
RomanceAlnımdakinin sen olduğuna o kadar eminim ki; başkalarını umursamıyorum. Sensin işte… Kaderim de sensin… Ben senim... Beni sen yönlendiriyorsun... <3