Hızla arabalarımıza binmiştik.
Bir süre bu şekilde gittikten sonra bahçeli harika bir ev karşımıza çıkmıştı.-Eğer bu VİRÜS olmasaydı biraz zor oturacağımız bir eve geldik arkadaşlar.
Volkan abinin bu sözü üzerine kahkahalarla eve girdik.
Volkan abi çocukken durumları çok kötüymüş. Daha sonra biraz biraz durumları iyileşmeye başlamış. Babası vefat ettikten sonra onun mirası annesiyle Volkan abiye kalmış. Daha sonra annesi de ölünce Volkan abi kalan parayla kendine küçük bir ev almış... Hızla evin içine girdik. Silahlarımızı içeriye doğrultmuştuk.
Evin üst katına çıkmaya başladığımızda bir şangırtı koptu.
Hızla silahlarımız elimizde yukarı yöneldik.
Bir kadın elindeki silahı bize doğrultmuş bakıyordu. Şaşkındı. İri yeşil gözleri büyümüştü. Üzerindeki deri montun kollarını dirseğine kadar sıyırmış içinde de haki yeşil bir tişört vardı. Altındaki siyah deri taytının paçaları yukarı çıkmıştı.
Doğal kahverengi özensizce topuz toplanmış saçının bir parçasını kulağının arkasına atarken babam konuşmaya başladı.-Kimsiniz? Kadın tedirgince yutkunarak:
-Benim bir grubum vardı. Ama bize ihanet ettiler... Arkadaşlarımızı diri diri zombilerin içine attılar. Bende kaçarken vuruldum.Kadın sırtındaki yarayı gösterdi. Yaraya biraz yaklaşarak:
-Sakin olun. Sadece sıyırmış. Dedim.
-Siz kimsiniz? Diye sordu kadın. Volkan abi:
-Şöyle bir oturun. Her şeyi anlatalım.Kadına en başından her şeyi anlatıp kendimizi tanıtmıştık. Volkan abi lafını bitirince:
-Benim adım da Melek. Dedi kadın. Babam:
-Tanıştığımıza memnun olduk. Bizim gruba katılın. Gerçi artık güvenli bir bölgemiz yok ama... Kadın isteklice:
-Olsun. Bir grupla olmak en doğrusu. Dedi. Ben:
-Peki grup lideriniz nasıl biriydi?
-O şerefsiz mi? Görebileceğin en kötü insandır. Adı Enes olan bir it işte...Herkes aniden aynı düşünceye kapılmıştı. Tarife bakılırsa bu Enes abiydi...