Almanya'ya geldiğimden beri çok şey öğrenmiştim: insanların gerçek yüzlerini görmüştüm, gerçek dostluğun ne demek olduğunu anlamıştım ve aşkın ne kadar güçlü olduğunu çözmüştüm... Belki aşkın ne demek olduğunu hâlâ bilmiyorum ama bir gün öğreneceğimden eminim. Demir, Can ve Ege: onlar birbirlerinden çok farklı, hep farklı sevdiler beni. Ama bunu hiç fark edemedim -tabii Demir dışında- hep korktum. Neyden korktuğumu kendim bile bilmezken. Bana onlar tarafından duyulan bu sevgi, adil değil. Çünkü benden daha iyi olan, güzel, akıllı olan kızlar var. Onlar hak ediyor bu sevgiyi ama maalesef hiç göremiyorlar, hissedemiyorlar. Bu onların suçu değil, elbette bir gün aşkı tadacaklardır. Merve'ye gelince, aslında onu anlıyorum. İrem'in anlatıklarına göre oda o kızlardan, hiç sevgi görmemiş kızlardan, kendine dikkat çekmek için herkesle yatmaya başladı. O sadece yolunu şaşırdı. O ne kadar da nerdeyse tanıştığı her erkekle yatmış olsada içinde masum. O sevilmek istiyor. Gerçek aşkı hissetmek istiyor. Sevmek ve sevilmek, önemli olan bunlar değil mi zaten?
Kıskançlık, Merve'yi canavara çevirdi. Ben onu en yakın arkadaşım olarak görürken o bana bir erkek yüzünden sırt çevirdi, bunlada kalmamış sırtımdan bıçaklamıştı. Merve'yle dostluğumuz hiçbir zaman tam olarak tamir olamayacak ama zaman her şeyin ilacıdır derler, eh, umarım öyledir.
Seda ve Deniz mutluluklarına kavuştular, artık hiç ayrılmayacaklar. Hepimiz böyle olacağını biliyoruz. İki insan birbirlerini bulduysa onların ayırmak imkansızdır bence.
Seda, onu anlatmaya çalışsam kelimeler yetmez. Garip birisi, ama onu kardeşim gibi seviyorum bana asla sırt çevirmeyeceğini biliyorum. Güven deseler direk olarak Seda diye atılırım çünkü ona sonuna kadar güveniyorum. Dostluklar bunun içindir zaten, güven.
Deniz'e gelsek nereden başlayacağımı bilmiyorum. 'Abim o benim uleeyn' diye bağırıp bütün herkes duysun istiyorum, gerçi yapmadığım bir şey değil, Deniz abimdi. Öz abim ben onun kardeşiydim öz kardeşi. Üç yıl boyunca kendi ailemde yaşamadığıma inanamıyorum. Anneme anlattığımda Deniz'in abim olduğunu haykırdığımda göz yaşlarıyla boğulmuştu, babam da ilk kez gözlerimin önünde hüngür hüngür ağlamıştı. Deniz'in annesi ve babası -yani benimde öz babam ve annem- benim sakat kalacağımı sanıp beni hastanede bırakmışlardı, Deniz'e de benim öldüğümü söylemişlerdi. Bunu neden yaptıklarına anlam veremiyorum. Ama yinede kızgın değilim, sonuçta onları bulmuştum! Bu sevinci hiçbir kızgınlık geçemez. Şimdi fark ettimde Deniz abimse Seda da yengem mi oluyor? Düşündükçe gülüyorum.
İrem ve Özgür desek aşk böcekleri gibiler, belki evlenmeye hazır değiller sadece. Çocuk onlar daha, ruhları çocuk. 'Evlenmek' diye kavram yok onlarda, şimdilik.
İrem, manyak ikizim desem doğru olur. Her türlü çılgınlıkları, saçmalamaları, muhteşem gülmeyle bağırma arasında kalmış gülmesi her zaman kafamın içinde yankılanacak. Benim için endişelenmesi ona sarılma isteği uyandırıyor her seferinde. Mükemmel bir dost değil mi de sizce?
Özgür, ikinci abim ve pizza hastası. Her ona sorduğum bir şeyi gidip Deniz'e sormamı söylemesi, başından beri biliyordu sanki Deniz'in abim olduğunu ama öyle olmadığını hepimiz biliyoruz, hissediyor çocuk der susarım. Bir pizza yemeye gitmez miyiz Özgür'e? Gidelim bence çünkü ben gidiyorum.
Ece'ye gelirsek ne diyeceğimi bilemiyorum, Merve onu bitirdi. Gerçek anlamda bitirdi. Ece'yi intikam alması için o kadar zorlamış ki artık psikolojik destek görüyor, kendinde değil, gördüğü herkesten nefret ediyor. Bir kişi hariç tabii, Kağan. Onu deli gibi seviyor sırf Kağan için iyileşmek istiyor. Kağan ona her zaman destek olacaktır, sevgi sonuçta. 'İnsana her şeyi yaptırıyor.' demişti bana en son konuştuğumuzda. Artık korkmuyorum Kağan yada Güven'den. Herkes hata yapar, yeterki geç olmadan hatalarının farkına varsınlar. Geç olmadan özür dilemeği bilmeliler. Güven ve Kağan özür dilemesini iyi biliyorlar. Hala tam olarak affetmiş değilim, belki de aynı Merve gibi onları tam olarak affedemeyeceğim sadece zamana ihtiyacım var. Zaman her şeyin ilacıdır ya, iyileştirsin yaramı, korkumu, çığlıklarımı, göz yaşlarımı... Bana saldırdıkları anın her saniyesi aklımda hala. Fakat affetmek istiyorum, bu onların suçu değildi. Emirlere uymak zorundaydırlar onlar da uydular, onları anlıyorum. Bende olsam aynını yapardım. Niye bile bile kendi canımı yakıyım başka insanın canını yakarak kurtulabiliyorsam?
Ezgi, hatırlıyor musunuz bilemiyeceğim ama Seda'yı öldürmeye kalkan psikopat desem sanırım hatırlarsınız. On sekiz yaşından büyük olduğu için 10 yıl ceza aldı. Daha fazlasını hak ediyor aslında. Deniz'e manyak gibi aşık olduğu için kendi cezasını kendisi verdi. Aptalın tekiydi. Aşk gözünü kör etmişti.
Can, korkak desek doğru kelime olur sanırım. Bana olan sevgisini bir türlü itiraf edememişti. Belkide Ege onunla dalga geçip itiraf etmesini söylemese hiç itiraf etmeyecekti. Can bana açılmak yerine benle arkadaş olmayı tercih etti. Bu nasıl bir şeydir? Kendi kendini bitirdi. Onu anlayamıyorum, değişik bir insan. İçine kapanık, böyle olmak kötü demiyorum ama neden hiç söylemedi? Neden? Can'ı anlatmaya çalışırken bile sorular soruyorum, onu hiç tanıyamamışım. Ancak mükemmel bir hayatının olacağını biliyorum, kendine uygun birini bulacak ve mutlu olacaklar. Sonra yıllar sonra beni arayıp 'yıllar geçti hiç sormuyorsun' diyecek ve karısıyla tanıştıracak. Sonra da eskileri hatırlayıp hüzünleneceğiz. A Thousand Years şarkısı aklımızdan hiç çıkmayacağı kesin. Ona ne kadar teşekkür etsem az, aslında niye teşekkür ettiğimi bile bilmiyorum, galiba sadece hayatımda onun gibi insan tanıdığım için mutluyum. Umarım o da beni tanıdığı için mutludur.
Demir, ilk aşkım. Bana azıcık da olsa sevmeyi öğreten kişi. Onu sevemedim, sevdiğimi sandım ama sevgi değilmiş. Duygularıyla oynadığım için hala pişmanım. Bu kadar şey yaşadıktan sonra mutlu olmayı hak ediyor. İçinden gülmesi gerekiyor artık. Benden daha iyisini hak ediyor. O, çok güzel seviyor. Belkide en çok o beni sevdi. Her şeye rağmen beni korudu. Ege beni kaçırdığında ve beni kurtaramadığında çok kızmıştım fakat şimdi ne kadar bencil olduğumu anlıyorum. O elinden geleni yapmıştı, ben ise şımarık bir çocuk gibi ondan nefret etmiştim. Ama şu an gerçekten mutlu Yonca diye bir kızla çıkıyor, kızda onu çok seviyor. Kız bana gerçekten çok benziyor ve bu içimin burkulmasına neden oluyor. Ama mutlu, gerçekten mutlu. Ve ben etrafındaki herkesin mutlu olmasını istiyorum. Çünkü onlar mutlu olunca bende mutlu oluyorum.
Ege, küçük kız kardeşi için her şeyi göze aldı. Katil bile oldu. Onu anlayabiliyorum desem tam bir saçmalık olur çünkü anlayamıyorum sonuçta Deniz'in abim olduğu yeni öğrendim ve onun için neler yapabileceğim hakkında hiçbir bilgim yok. Ama şunu biliyorum ki, bende aynen Ege gibi Deniz için katil olurum. Ege'nin bana yaptıklarını affedecek değilim tabiiki belki o olmasa tüm bunlar olmayacaktı fakat zorunlu kaldığı için bir şey diyemiyorum içten içe onu anlayabiliyorum. Kardeşi için gerekli parayı yatırdı bu günlerde, her şey iyi olursa kardeşi yarın ameliya girecek ve iyileşecek. Hastalığının ne olduğunu söylemiyor bizde sormuyoruz. Fakat hepimiz iyi olacağına inanıyoruz. Kardeşi iyileşince Ege'de iyi olacak ve normal hayatına dönecek. Yine Berlin'de yaşayacaklar ve eminim ki onları ziyaret etmeye gideriz. Değil mi?
Hayat her zaman zordur, bunu herkes bilir. Ama önemli olan ne kadar zorluk varsa hepsinin üstesinden gelebilmek ve mutlu olmak. Çoğu insan daha zengin olmak, mükemmel bir hayat yaşamak için doğmuş gibiler. Şunu söyliyeyim hiç kimsenin hayatı mükemmel değildir zaten mükemmel hayatı parayla satın alamazsın, belki istediğin her eşya senin olabilir ama bu eşyalar gerçek mutluluğun değildir. Mutluluğunu parada arayan insanlar var, onlara acıyorum. Hiçbir zaman bulamayacaklarını bir türlü anlamıyorlar ve kazmaya devam ediyor daha da dibe batıyorlar. Mutlu olduklarını sanıyorlar. Para için yaşayan insana baktıkça yüzlerine gülmemek için kendimi zor tutuyorum. Ben mutluluğumu buldum, en azından çoğunu. Geriye bir tek aşk kaldı. O da gelecektir. Ne zaman geleceği hakkında bir fikrim yok ama gelecek çünkü insan bir şeyi çok isterse o şeyi alır. Öyle değil mi?
|Gelecek bölüm final yapacağım|
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İnanılmaz Yaz
Teen FictionSevmeyi bilmeyen kız. Gerçek aşkın ne demek olduğunu anlamayan saf bir kız. Bu dünya için fazla masum. Ama artık gerçek aşkını bulmak istiyor. O duyguyu tadabilmek istiyor. Üç erkek, üç gizem, üç bela. Hepsi birbirinden kötü: Katil, polis, kötü çocu...