៛ 2 ៛ bay ukala

833 65 15
                                    

       Multimedya ; Restorant

Club A Steak house restorantı, insanların çok uğradığı bir yerdi ve çoğu zaman yoğun olurdu. Hatta bazı çalışanların mesaileri gece yarılarına kadar sürerdi. Bugün yeni avımız buraya gelecek ve toplantısını burada yapacaktı. Uzunca masalar kurulmuş, herşey en ince ayrıntısına kadar özenle hazırlanmıştı ki masadakileri yerleştiren garsonlar en az 3 kere gelip eksik var mı diye kontrol ediyorlardı.

Kapının önünde neredeyse 100'ü aşkın koruma vardı ve dışarıdan bakan burada önemli biri olduğunu zannedebilirdi. Onlara göre öyleydi, değerli bir iş adamı olan Bay Brandan Evans burada bulunacak, en değerli iş verenleriyle toplantı yapacaktı. Koruma sayısına göz attım tekrar, kendini koruma altına aldığına göre peşinde olanları biliyordu ve önlem alıyordu. Eminim ki tek başına dışarı çıksa da kendini koruyabilirdi. Kalıbına bakılırsa boş durmuyordu.

"Bay Evans'ın özel menüsü." diye bağırdım Vanessa'ya. Geldiğim ilk gün beni karşılayan oydu, daha doğrusu bu işe alınmamı sağlayan kişi. Patronu ikna edene kadar atmadığım takla kalmamıştı. En sonunda da öğrenci olduğum ve paraya ihtiyacım olduğu için acıyıp işe almıştı beni. Ama beni neden aldığını biliyordum, bugünün geleceğini ve elemana ihtiyacı olduğunu biliyordu. Beni bulmuşken de kaçırmak istemedi. Kendini düşünen ve günün sonunda kazandığı parayı hile ile dağıtan sinsi bir patron!  Burada ki alacağım maaş hiç önemli değildi, görevim bittikten sonra alacağımın yanından bile geçemezdi çünkü.

"Lydia! Bu tepsiyi dikkatli bir şekilde Bay Evans'ın önüne koyuyorsun tamam mı? Çok dikkat et. Bay Evans buranın devamlı müşterisidir. Bir aksilik çıkarsa patrona boşuna o kadar dil döktüm demektir." Vanessa yeşil gözleri endişeyle kıstı.

"Tamam sakin ol. İlk defa garsonluk yapmıyorum. Sen tepsiyi bana ver gerisine karışma." diyerek göz kırptım. İlk defa garsonluk yapanlar da benim taktiğimi mi uyguluyor acaba?

Tereddüt ederek tepsiyi bana verdi. Bir müddet baktıktan sonra diğer siparişleri getirmek için mutfağa gitti. Derin bir nefes alıp mutfaktan çıktım ve salonun başına geldim. Elimde ki tepsiyi özenle tutarak duvar kenarından masaya baktım. Masanın en ucunda Brandan vardı ve etrafında orta yaşlı adamlar çevrilmişti. Hareketli bir konuşma vardı. Yaşlı adamlarla ne iş yaptığını merak ettim, adamlar önünde ki yemekleri zor yiyip nefes almaya çalışıyorken ne iş yapıyorlardı? Başımı iki yana salladım. Odaklan! Göster kendini, yaşlılar bu sefer yedikleri için değil de fazla adrenalin ve korkudan gitsinler!

İçeriye girdiğim de sakin adımlarla Brandan'a yaklaştım. Bakışlarım ara ara önümde ki tepsiden ona kaydı, sağ tarafında oturan orta yaşlı adam ile muhabbet ediyordu. Bir iki adım kala ayağımı diğer ayağıma doladım ve tepsiyi üzerine düşürdüm. Bütün sesler anında kesilirken yankılanan tek ses düşen tabağın sesiydi. Bu neydi şimdi? Hemen elimle tabağa vurup durdurdum. Sesszilik hükümdarlığını eline alarak ortama yayıldı. Sakin olarak alt dudağımı dişlerimin arasına alıp başımı kaldırmadan yüzüne bakmaya çalıştım.

Kırmızı şarabın tamamı beyaz gömleğine bulaşmıştı, göğsünün ortasında yayılan kırmızılık aşağılara kadar iniyordu yavaşça. Güzel döktüm. İçimden kendime tebrik mesajları gönderirken alttan ona bakmaya devam ettim, yüzünde hiç bir ifade yoktu. Sadece derin nefesler alıp veriyordu. Kızdı. Yavaşça başını bana çevirdiğinde göz göze geldik. Masmavi gözleri gecenin karanlığına özenip koyulaştı ve bir anda gündüzümü gece edip beni içine hapsetti.

Bu Ben Değilim (bitti)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin