៛ 9 ៛ geçmişin izleri

455 45 5
                                    

       Bölüm Şarkısı ; Bruno Mars - It Will Rain

       Multimedya ; Katherina Swan

Odanın ortasında bulunan masanın karşısında ki tekli koltuklardan birinde oturuyordum. Josh yanımda oturmak yerine karşımda oturmayı tercih etmişti. Gerginlikten dolayı bacağım kendinden bağımsız bir şekilde titriyordu. Derin bir nefes alıp terleyen ellerimi kotuma sildim.

Bu göreve girmeyi istememiştim. Ne ile karşılaşacağımdan haberim yoktu. Çünkü genelde göreve başlamadan onunla ilgili en ince ayrıntısına kadar bilgi edinirdik. Şimdi ise sadece isim ve mirasın ne kadar değerli olduğu ile ilgili bilgiler verildi ve hemen işe başlamıştık.

Geri kalan bilgileri, internetten, dergilerden veya kılık değiştirip Brandan'ın bulunduğu ortamlara girerek öğrenmiştik. Bu işler tam bir ayımızı almıştı.

Çoğunda acımasız, gaddar, kirli işlerin peşinde olan olarak geçiyordu. Bunun yanı sıra bekar - evli demeden genç kız ve kadınların ' biricik beyaz atlı prensi ' olarak anılırdı. Aman ne güzel.!

Gerçi bende bu görevlerde olmasaydım belki de o kızlar gibi hayallere dalıp Brandan'la ilgili şeyler düşünebilirdim. Ne diyorum ben? Kendine gel Kath !

Başımı kaldırıp Josh'a baktığımda göz göze geldik. Sıkılmış gibi kaş göz işareti yapıp elini boğazına getirdi ve sıkıyormuş gibi yaptı. Gülmemek için dudağımı dişleyip kafamı başka yöne çevirdim.

Alaric odaya girdiğimizden beri 'önemli' telefon görüşmesini yapmak için odanın bir köşesine çekilmişti. Yarım saattir görüşmesini bitirmesini bekliyorduk. Biran önce burdan çıkmak istiyordum. Kapalı alanda duramama gibi fobim vardı. Kendimi savunmasız hissediyordum. Kendimden nefret ediyordum. En çok da bana bu acıyı yaşatanlardan.

Arthur o zamanlar daha gençti. Annemi okuldan tanıyordu ve anneme deliler gibi aşıktı. Ama annem babama aşık olduğu için Arthur'u pek takmazdı. Ondan korkmazdı. Bu durum her ne kadar onu sinirlendirse de sesini çıkarmayıp annemim peşinden koşmaya devam ederdi.

Bir zaman sonra babam ve annem evlendi. Bunu duyunca düğünlerine gidip hiçbirşey olmamış gibi katılmıştı. Annemde sorun çıkmadığını görünce rahatlamıştı. Bir müddet Arthur'dan ses çıkmamıştı.

Ben ve dört sene sonra kız kardeşim dünyaya gelmiştik. Herşey mükemmeldi. Hiçbir sorun yoktu. Kışları Amerika da kalıp yazın ise babamın götürdüğü yerlere giderdik. Evimizde hiçbir zaman ses eksik olmazdı. Kardeşim Kate'i bahçede koştururken kahkahalarımız yankılanırdı. Annem ve babam ise mutlulukla bizi izlerdi.

Birgün, bahçemizde ki erik ağacına tırmanmıştım. Annem biz küçükken anneannemin getirdiği fidanı dikmişti. Fidanı hep ben sulardım. Sonunda büyüyüp meyve verdiğinde koşturarak eve gidip anneme haber verdiğim günü dün gibi hatırlıyordum.

Ağaçtan Kate'e erik atıyordum ve o da eliyle yakalamaya çalışıp yanındaki poşete koyuyordu. Evden gelen çığlık sesiyle olduğum yerde dona kalmıştım. Annem gene elini mi yakmıştı yoksa ? Kate korku dolu gözlerle bir bana birde eve bakıyordu.

Babamın bağırışlarını duyduğumda basit birşey olmadığını anlamıştım. Yere inmek için ayağımla alt dala bastım. O sırada Kate, Anne ! diye bağırıp eve koşmuştu. Durması için arkasından seslensemde beni duymamıştı.

Hızlı davranıp diğer dala bastım ve mesafenin yüksek olmadığına emin olduktan sonra aşağıya atlayıp var gücümle eve koştum.

Evde görebildiğim kadarıyla on tane siyah giyinmiş adamlar vardı. Korkuyla etrafa bakındığımda ailemden tek bir iz yoktu. Yukarı çıkmak için hareketlendiğimde kimse beni durdurmamıştı.

Bu Ben Değilim (bitti)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin