Richard şaşkınca ne yapacağına karar veremezken, Brandan'ın öfkeli gözleri beni aynadan bir an olsun terk etmemişti. Her duruma sinirlenen bir yapıya sahipti. Bunu az zamanda da olsa anlamıştım. Bakışları beni delip geçecek gibi bakıyordu.
Başımı omzumun üzerinden çevirip Richard'a bakış attım. Kendimi erkekleri oltasına düşürmeye çalışan kızlar gibi hissediyordum. Ama bu durum tamamen farkliydi. Kaşlarımla sırtımı işaret ettim. Şaşkın gözleri sırtımda dolaştıktan sonra bana baktı.
"Pe...peki." dedi yutkunarak. Bana doğru adım atacağı sırada asansör durdu ve kapılar açıldı.
"Richard, dışarı çık. Hemen." dedi Brandan dişlerini sıkarak.
"A...ama efendim-"
"Sana çık dedim." dedi gürleyerek. Yerimde sıçrayıp Brandan'a döndüm. Mavi gözlerinde ki hırçın dalgalar taşmak için vakit kolluyordu. Korkmadım desem yalan olurdu. O kadar kızgın bakıyordu ki Richard'ın yerinde olmak istemezdim. Gerçi benim olacağım hala meçhul orası ayrı.
Richard son kez bana baktıktan sonra duran asansördendi dışarı çıktı. Kapılar kapandıktan sonra ikimiz kalmıştık. Nefes bile alamıyordum. Sırtı hala bana dönüktü ve kaslarının gerildiği gömleğinden belli oluyordu. Huzursuzca yerimde kıpırdandım ve ceketi yukarı çekip tamamen giyindim.
Brandan biranda bana dönüp beni duvarla kendi arasına aldı. Sırtımın aniden aynaya çarpmasıyla yüzümü buruşturdum. Bunu yapması gerekmiyordu. "Bir daha çalışanlarımla bu denli samimiyet içine düşmeyeceksin." Bakışlarında bariz belli olan tiksinti duygusu beni germişti.
Gözlerine baktım. Az önce dediklerini umarım yalnış duymuşumdur. Beni damgaladığı şey çok ağır birşeydi. Bunu hak edecek ne yapmıştım ki? Yardım istemiştim sadece. Jack'den isteseydim beklemeden yapardı.
"Bay Evans." dedim gözlerimden sinir fışkırırken. "Beni ne ile suçladığınıza dikkat edin. Çalışanlarınızla hiçbir samimiyet içerisinde değilim. Biriyle samimiyet içine girmek istesem, bu sizin çalışanlarınız olmaz. İnanın bana."
Beni duvarla arasına biraz daha sıkıştırıp, yüzünü yaklaştırdı. Sıcak nefesi yüzüme çarpıyordu. Bakışlarımı zorda olsa gözlerinde tutmaya çalıştım.
"Kiminle ne halt ettiğin beni ilgilendirmez. Ama yanımda çalışanlarımın akıllarının başında olmasını isterim, başka yerlerde değil. Bilmem anlatabildim mi?" dedi Brandan.
Şaşkınlıktan ağzım o şeklini almıştı. "Bay Evans.." dedim. Cidden ben bu cümleyi duyacak kadar ne yapmıştım?
Yüzüne gerçekten yakıştığını düşündüğüm serseri sırıtışını takınarak konuşmaya başladı. "Bak Lydia, çekici bir vücudun olmasa da sen bir kadınsın. Bu da demek oluyor ki yanımda çalışan diğer çalışanlarımın altını çiziyorum, onlar erkek, onlardan yardım isteyemezsin. Erkek oldukları için seni arzulayabilirler. Onlarla aranda bu denli bir ilişki olman prosedürlerime aykırı." dedi.
Uzun cümlesini bitirdiğinde bana bakmaya devam etti. "Hah! Çok yardıma ihtiyacın olduğunda bana söyle. Sanırım ben halledebilirim." dedi.
Daha demin serseri sırıtışının ona yakıştığını mı söylemiştim. Ah! Lanet olsun! O sırıtışı yüzünde dağıtmak istiyordum. Piç kurusu!
Gözlerimi açıp kapadım ve aldığım derin nefesin ardından "Teşekkürler Bay Evans. Erkekler hakkında kısa bir seminere tabi tuttunuz beni. Ama atladığınız birşey var. Böyle bir durumda sizden de yardım talep edemem. Sonuçta sizde bir erkeksiniz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bu Ben Değilim (bitti)
Teen Fiction07.09.2017 Sizce Aşk,bütün engelleri aşabilir mi? Yada herşeyden vazgeçtirebilir mi? FBI'da ajan olan Katherina Swan aslında usta bir hırsızdı.Görev için gittiği yerlerde büyük bir ustalıkla herşeyi sorunsuz bir şekilde yapabiliyordu. Peki,tüm numar...