៛ 4 ៛ orman kokusu

622 61 14
                                    

       Multimedya ; Katherina Swan

 Kahrolsun telefon alarmları! Neden sesi bu kadar çok açıktı ki? Kafamı yastığın içine gömdüm, dün gece sabaha karşı eve geldiğimizde madden ve manen yorgundum, telefonu ayarlaması için Josh'a vermiştim bende. Sağolsun beni kırmayıp telefonun sesini Rock grubu sevenler için ayarlamıştı. Bende çok severdim onları ama sabahları da cin çarpmış gibi uyanmak istemezdim.

Başımı yastıktan kaldırmadan komodinin üzerinde ki telefonu sinirle duvara fırlattım. Sonra da bu telefonun şirketten olduğu aklıma geldi. Hışımla yataktan kalkıp duvarın dibine çöktüm. Telefonu elime alıp ekranına baktım. Rahatlayarak derin bir nefes verdim. Çarpmanın etkisiyle kapanmış ve ekranı çatlamıştı.

Sorun değildi, bu telefonu Josh'a verip onunkini alacaktım. Zaten agresif olduğu için her görevde en az iki telefon değiştiriyordu. En az iki dedim. Dikkat edin!
Telefonu yatağa atıp banyoya girdim. İşlerimi hallettikten sonra elimi yüzümü yıkadım. Aynada saçlarıma bakıp iç geçirdim ve duşa kabine yöneldim. Çabuk yağlanan saçlara sahiptim ne yazık ki!

 Banyodan çıktıktan sonra iç çamaşırlarımı giyip saçlarımı kuruttum. Düz olan saçlarım iki dakika da kuruyordu her zaman ve bu benim en büyük rahatlığımdı. Mavi kot pantolon giyip üzerime askılı siyah badimi giydim. Kitaplarımı ve deri ceketimi aldıktan sonra yatağa atlayıp telefonu aldım ve aşağıya indim.

"Josh?"diye bağırdım merdivenden inerken.

"Efendim?" Ağzı mı doluydu? Hiç şaşırmadım.

Mutfağa girip "Bu telefonu seninkiyle değiştirebilir miyiz?" dedim. Telefonu masaya bırakıp dolaptan bardak aldıktan sonra buzdolabına yöneldim. Şişeden suyu bardağa boşaltıp içmeye başladım.

"Senin telefonuna ne oldu?" Elindeki sandviçi masyaya bırakıp cebinden telefonunu çıkardı ve masaya koydu.

"Kırıldı." diyerek omuz silktim, bardağı tezgaha koyduktan sonra masaya yönelip telefonu aldım.

"Bana mı özenmeye başladın yoksa?" İki telefonun da arkasını açıp simlerini değiştirdim. Gülümseyerek ona baktım. "İdeolim değilsin" dedim.

Elinde ki sandiviçi ağzına tıkıp elini kalbinin üzerine koydu. "Kırıyorsun."

"Sende çabuk kırılma." diyerek ensesine vurdum ve mutfaktan çıkıp evden dışarı çıktım.  Bu çocuk olmazsa ne yapardım bilmiyordum. Hayatıma adeta neşe katıp yalnız olmadığımı hatırlatıyordu bana. Bir de Jane vardıIşıl Işıl gözleriyle insana hayat enerjisi veren arkadaşım. İnsanların sınırlı sayıda da olsa hayatında böyle insanların olması güzel bir şey, sana kendini değerli olduğunu ve arkanı kollamaman gerektiğini hatırlatıyor.

Caddeye çıktığımda taksiye atlayıp şirketin adresini verdim. Umarım ilk seferki gibi geç kalmamışımdır. Taksiden indikten sonra durağa yaklaşıp kapısına baktım. Geçen seferin aksine bugün onu durakta bekleyip gözlemleyecektim. Kapıda henüz bir hareketlilik yoktu.

Çok geçmeden korumalar kapıda belirdi. Brandan çıktığında hızlı adımlarla merdivenden inmeye başladı. Basamakları inerken kendinden emin duruşundan emin vermiyordu, siyah vazgeçilmez rengiyle karalara bürünmüş ve bana kargaları anımsatmıştı. Güldüm, adamı resmen kargalara benzetmiştim. Öyleydi, yalnız, yenilmez ve sevilen belki sevilmeyen.

Parmaklarımın ucunda yükseldim, önümde ki insanlardan ne yaptığını göremiyordum. Arabaya mı binmişti? O sırada karşımdan iki kişi koşarak geliyordu. Gözleri benim üstümdeydi. Lanet olsun! Kim olduğumu öğrenmiş olamazdı. Beni yakalamak için peşimden adam mı tuttu? Hemde haberi yokmuş gibi?

Bu Ben Değilim (bitti)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin