Adımı duyduğumda silahı elime aldım. Rakiplerim gibi tedirgin değil de seri hareketlerle silahı doğrultup hedefime odaklandım. Sayım başladığında tetiği çekip ard arda üç kere ateş ettim. Hedef tam isabet. Her zaman ki gibi.
Silahı masaya koyup kulaklığı kulağımdan çıkardım. Hafif uğuldayan kulaklarıma sesler derinden geliyordu. Yavaş yavaş uğultu gidip yerini gürültüye bıraktı.
"Bayanlar! Atışlarınız için sizi tebrik ediyorum. Jack, mankenleri yaklaştırır mısın?"
Takım elbiseli adam mankenleri tek tek yaklaştırdı. Rosalie, mankeni 2 kere kalbinden, 1 kere de ıskalayıp kolunu sıyırmıştı. Emily ise 3 kere başından vurmaya çalışmış ancak 1 tanesini tutturmuştu. Vuruş yerleri direk ölmelerine neden olacak yerlerdi. Eğer becerebilselerdi.
Silah kullanmasını bildikleri tutuşlarındam belliydi. Sadece tek kusurları heyecanlandıklarını yada korktuklarını belli etmemeleri gerektiğini öğrenmemeleriydi.
"Evet bayanlar. Sırayla neden atışlarınızı belli bölgelerde seçtiğinizi açıklayın." dedi Bay Reed.
Tüm bakışlar ilk numarada olan Rosalie'ye döndü. "Bayım benim canımı acıtmış biri nefes dahi alamaz. Ölmeli o yüzden. Kalbini hedef aldım." dedi.
Mantıklı açıklama yapmıştı. Ama benim için net değildi. Bay Reed başını salladı ve gözleriyle Emily'i işaret etti. "Peki sen Emily? Sebebini açıkla."
"Benim canımı yakan kimse ölmeli. Zaten canımı yakmakla hayatının yanlışını yapmıştı." dedi ve aptal sarışınlığına yaraşır bir kahkaha attı. Daha fazla bu saçmalığa katlanacabileceğimi zannetmiyordum.
Bay Reed gülümseyip bana döndü. "Lydia peku sen? Senin sebebin ne?" Tamamen ona döndüm. "Şayet benim canımı yakmışsa; onu öldürmek olmaz. Çünkü ölüm benim için ceza değil mükafat olur karşımdaki için. O yüzden Bay Reed ben hayatı boyunca unutamayacağı bir hediye veririm ki öyle de yaptım. Bir erkeğin can noktası " hedef aldığım yeri silahımla göstererek tebessüm ettim. "Umarım açıklayıcı olmuştur.
Bay Reed'in suratında hızlıca bir şaşkınlık sonrada tebessüm geçti. Buna mana yüklemekle kafamı yoramayacaktım. Elindeki not defterine bir şeyler karaladıktan sonra kapıya yöneldi.
"Bayanlar, 4. kata çıkıp bekleyebilirsiniz. Biz sizlere aldığımız kararı yarım saat içinde açıklayacağız." Asansöre doğru yöneldim. Yanındakilerde bana ayak uydurdu. Sanki konuşmama yemini yapmışız gibi üçümüzün ağzını bıçak açmıyordu. Benim de işime geliyordu doğrusu.
Asansör kata geldiğimizi belirten sesi çıkarınca kapının açılmasıyla bekleme koltuklarına yöneldim. Yarım saat dolmuş olmalı ki yanımdaki odanın kapısı açıldı. Orada bir oda olduğundan bile habersizdim.
Bay Reed odadan dışarı çıktı ve Rosalie'yi yanına çağırdı. Birlikte içeri girdiler. 2 dakika sürmemişti ki girdiği gibi çıktı. Suratı sirke satıyordu. Yüzümde korku ve hayal kırıklığı vardı. Sanırım işe alınmamıştı.
Odadan Emily çağrıldı. Onunda girmesiyle çıkması bir oldu. Onun suratında Rosalie'nin dışında öfke hakimdi. Bana bakan gözleri zehirli ok fırlatabilseydi kör olmuştum. Tanrı Aşkına! İçeride ölüm fermanımı imzalanıyordu. Giden yüzü düşmüş dışarı çıkıyordu.
Sıra bana geldi derken Bay Reed elinde dosyayla yanıma geldi. Ben içeri çağrılmayı beklerken o gelmişti. Bir dosyaya birde ona baktım. Bay Reed ne demek istediğimi anlamış olacak ki açıklama yapmaya başladı.
"Bayan Lydia. Tebrik ederim. İşe alındınız." Şaşırmış mıydım? Hayır. Olması gereken buydu.
Dosyayı alarak "Teşekkürler Bay Reed. Peki bu dosyada ne var?" dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bu Ben Değilim (bitti)
Teen Fiction07.09.2017 Sizce Aşk,bütün engelleri aşabilir mi? Yada herşeyden vazgeçtirebilir mi? FBI'da ajan olan Katherina Swan aslında usta bir hırsızdı.Görev için gittiği yerlerde büyük bir ustalıkla herşeyi sorunsuz bir şekilde yapabiliyordu. Peki,tüm numar...