Uzun süren bakışmamızın ardından, bakışlarımı yan taraftaki bayana çevirdim. Alaric'in odasından çıkan adamı tam hatırlayamasam da kesinlikle bu adamın partiye gittiğimiz adam olduğuna kanaat getirdim. Ayrıca bu garip bakışlı adam Brandan'ın en yakın dostuydu.
"Sviline bakılırsa yeteneklisin. En iyi yerlerde kısa da olsa görev yapmışsın." Gülüp tekrardan kağıda baktı. Komik olan ne anlayamamıştım. Durup dururken gülmesi gergin olan sinirlerimi daha da germişti.
"Yanımda ki iki güzel bayan müsade ederse soruları ben yönelte bilir miyim?" İki bayana bakıp onaylarını aldıktan sonra bana döndü. Elindeki kağıtlara kısa bir bakış attı. Hareketleri doğal ve kendinden emindi. Sinirli olan bir insan onun karşısında ister istemez sakinleşebilirdi. Ama nedense bende aynı etkileri oluşturmuyordu.
Koltukta arkaya doğru yaslandı. "Küçüklüğünden beri silah kullandığın yazıyor. Ne kadar iyisin?" dedi.
"Hedefi şaşırmayacak kadar." dedim sandalyede hafifçe geriye kayarak. Küçükken babam bana silah kullanmayı öğretmişti. Bunun anlamsız olduğunu her söylediğimde bana kendimi korumam gerektiğini söylerdi. Tabi küçüklükte yaptığım çalışmalarla bir insanın karşısına geçip onu hedef alamazdım. Evlatlık alındığımda Alaric bu konuda da bizi yetiştirmişti.
Tekrardan kağıda baktı ve masaya gelişi güzel koydu. Koltuğunda sallanarak bana baktı. "Güzel. Dosyanda soracağım soruların cevapları var. Fazla üstelemeye gerek yok. Bu yüzden tek bir soru soracağım. Neden burası?"
Başımı kaldırıp yüzüne baktım. Bakışları sır verir gibi değilde, sırrı açıklamak ister gibi bakıyordu. Bir anlık olan bu bakış tekrar eski haline dönerken içime korku tohumlarını atmayı ihmal etmemişti.
Beni tanıma ihtimali düşüncesi, beynimde elektro şok etkisi yaratırken huzursuzca yerimde kıpırdandım. Böyle birşey olması imkansızdı. Beni tanıyamazdı. Yabancı kimliğimde, gerçek halimden eser yoktu çünkü. Kendisini sadece bir kere görmüştüm. O da partideydi ve üstelik kendi bile beni görmemişti.
Cevap vermediğimi hatırladığım da boğazımı temizledim. "Kendimde ki yetenekleri gördüğümde, başka yerlerde harcanmamak için burayı seçtim. Hem gözde hemde maaşı iyi." Sesimin gür ve emin çıkması rahatlamamı sağlamıştı.
Gülüp kafasını iki yana salladı. Yerinden kalkıp yanıma doğru geldi. Dediklerime inanmamış mıydı yoksa? Halbuki ben bile inanmıştım. Çünkü biliyordum ki insan kendi yalanına inanmadığı müddetçe karşısındakini kandıramazdı.
Önümde durup ellerini cebine koyduğunda başımı kaldırıp gözlerine baktım. Dudakları yana doğru kıvrılmış sevimli çukurları meydana çıkarmıştı. Kabul etmek gerekir ki bu adama gülmek çok yakışıyordu.
"Düşündüm de şu hedef şaşırmayacak kadar olan atışını görmek istiyorum ki şansına denemek için zamanın var."
"Tabiki de. Bunun için burdayım zaten. Ne zaman?" dedim.
"Şimdi ve poliganda."
Başımı sallayıp ayağa kalktım. Bana baktıktan sonra kendinden emin adımlarla kapıya doğru yöneldi. Dışardan sempatik görünebilirdi. Ben ise bu hareketlerini sempatik olarak adlandırmazdım. Birşey beni ona karşı itici hissettiriyordu. Ne olduğunu çözememiştim.
Yanımda hissettiğim hareketlilikle başımı çevirdim. İki bayanda yanımda belirmişti. Herhalde onlarda bizimle gelecekti. Yalnız kalmamamız daha iyi olmuştu. Saçmalama Kath! Onların gelmesi normal. Sonuçta mülakattasın.
Dışarı çıktığımızda Bay Reed ve iki kız daha bizi bekliyordu. Dikkatli bakışlarımı kızların üzerinde yoğunlaştırırken, birisinin benden önce odadan çıkan kız olduğunu anladım. Demek ki o da mülakatı kazanmıştı. Bay Reed bizi gördükten sonra asansöre doğru ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bu Ben Değilim (bitti)
Teen Fiction07.09.2017 Sizce Aşk,bütün engelleri aşabilir mi? Yada herşeyden vazgeçtirebilir mi? FBI'da ajan olan Katherina Swan aslında usta bir hırsızdı.Görev için gittiği yerlerde büyük bir ustalıkla herşeyi sorunsuz bir şekilde yapabiliyordu. Peki,tüm numar...