៛ 29 ៛ iş yemeği

352 32 29
                                    

venusbad adlı kişiye ithaf edildi.

Uyuşan bedenimi rahatlatmak için gerindim. Kollarım yukarı kaldırdım ve gözlerimi yumarak esnedim. Koltuk sandığımdan rahattı. Ayaklarımı kıvırarak gözlerimi açtım. Beyaz tavanla karşı karşıya bakışırken gördüğüm rüya geldi aklıma. Bitmek bilmeyen olaylar durmadan kendini tekrar ediyordu.

Yetimhaneden ayrılırken Alaric beni doktora götürmüştü. Beden sağlığım da bir sorun yoktu. Sorun, ruhsal sağlığımdaydı. Yaşadıklarım kolay şeyler değildi. Unutmaya çalışsam da bilinçaltıma korku olarak yerleşen anılar, kabus olarak geri dönüyordu bana.

Psikoloğa gittiğim zaman konuşmak için çok zorlanmıştım. Delirdiğimi falan zannetmeyin. Sadece konuşamıyordum işte... Neredeyse bir aydır yaşadıklarımı anlatmamıştım. Anlatamamıştım. Gördüklerim konusunda Rayn beni zorlamıştı hep kimseye bahsetmeme konusunda. Belki hala beni zorladığını düşünüyorumdur.

Derin bir nefes alarak koltukta doğruldum. Koltuk? Kaşlarımı çatarak doğrulduğum yatağa baktım. Ben ne ara buraya gelmiştim? Dün akşam koltukta yattığımı hatırlıyordum. Ah! Lanet olsun! Ben uyurken Brandan beni buraya taşımış olmalıydı. Ne kibar bir davranış!

İşin acı tarafıysa beni bu halde görmesin diye ne kadar çabalasam da boşa çıkmıştı. Ellerimle yüzümü ovuşturduğum sırada odanın kapısı açıldı. Brandan elindeki su şişesinden yudumlayarak içeri girdi. Odanın kapısı kapandığın da bakışlarımız çarpıştı.

Elinde ki su şişesini bitirdikten sonra koltuğun yanında bulunan sehbanın üzerine koydu. "Yarım saat sonra butikten kıyafetler gelecek. Akşam için kıyafet seçersin." dedi banyoya giderken. Kapıyı açıp gözden kaybolduğun da az önce durduğu yerde ki boşluğa bakıyordum.

"Doğru ya akşam yemeği." diye mırıldandım. Her işi yapmış bir insan olarak yemekli toplantıya katılmamam oldukça ironikti. Biliyorum. Ama ne yapacağımı bilmiyordum. Yataktan kalktım ve kıyafetlerimi giydim.

Yatağı topladığım da Brandan hala banyodan çıkmamıştı. Bunu fırsat bilip etrafa göz gezdirdim. Bilgi edinebileceğim herhangi birşey bulabilirdim. Koltuğun yanında bulunan, sehbanın üzerinde ki tablete kaydı bakışlarım. Ciğer görmüş kedi gibi sevinirken, sehbaya yaklaşıp tableti elime aldım.

Arada kapıyı kontrol ederek tableti açtım. Şifre olduğunu gördüm. İçimde yanan ateşe, buzlu su serpilmişti adeta. Tableti yavaşça aynı yere koydum. Yine elimde sıfır bilgi vardı ve ben çok bunalmıştım. Küçük bir ipucu dahi olmadık sonuçlar oluşturabilirdi. Tek güvencem kağıttı ve içimden bir ses onun sayesinde biraz da olsa yol katedeceğimi söylüyordu.

Önüme gelen saçlarımı geriye doğru attım. Masanın üstünde bulunan dergileri elime alarak yatağın üzerine bağdaş kurarak oturdum. Elbiseler gelene kadar can sıkıntımı giderebilirdim. Cebimden telefonumu çıkarttım. Müzik dinlesem ses banyoya kadar gider miydi? Brandan rahatsız olur muydu? Gerçi onun sağı solu belli olmazdı.

Dudaklarımı büzerek yan tarafıma baktığım da komodinin üstünde kulaklık olduğunu gördüm. Yaşasın zengin otelleri! Gülümseyerek alt dudağımı dişledim. Bugün her istediğim oluyordu. Ne gün ama! Kulaklığı aldım ve telefonuma takıp dergilere gömüldüm.

*

Haftanın rüküşlerine bakarken, kulağımda ki kulaklığın sertçe çekilmesiyle başımı kaldırdım. Brandan giyinmiş bir vaziyette bana bakıyordu. Küçük ayrıntıyı hatırlatmaya gerek var mıydı? Kaşları, olduğundan da çatıktı ve bana öldürücü bakışlar atıyordu. "Lydia! Sen ne yapıyorsun?" dedi tıslayarak.

Bu Ben Değilim (bitti)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin