Hayat Hikayeleri
"Neredeydin peki bu kadar zamandır? Neden aramadın beni?"
"Bunu yapmam lazımdı. İkimizin buna ihtiyacı vardı. Özellikle senin duygularının farkına varman gerekiyordu."
İki sevgili beraberliklerinin ilk anlarını onlar için daha önceden hazırlanan yerde kutluyorlardı. Hemen Elif'in resminin yapıldığı yerin sağ tarafıydı. Kardan büyük bir özenle temizlenmiş dikdörtgen şeklindeki alana iki tane puf koltuk ve üzerlerine battaniye konulmuştu. Ortalarını ise kırmızı şarap ve iki kadeh süsülüyordu. Karanlık iyice bastırmış, İstanbul'u esir alan kar ona inatla aydınlık adına uğraş veriyordu.
Elif elinde kadehiyle Murat'a sokulmuş, kokusunu içine çekerken hem onu dinliyor hem de müzik gibi gelen sesiyle boğazı izliyordu.
"Annem haklı çıktı."
"Anlamadım sevgilim?"
"Sen gelmeden hemen önce annemle konuştum. Duygularımın farkına varmamı sağlayan oydu. Ve senin beni baştan beri sevdiğini, beni duygularımla baş başa bırakıp düşünmemi sağlamak istediğini söyledi."
"Evet annen haklı. Bu süre zarfında Ankara'ya gittim. Kardeşimin ölüm yıldönümüydü. Mezarını ziyaret etmek için de Trabzon'a gittik. Ancak bu şekilde orada kalmayı başardım. Yoksa çoktan geri gelmiştim."
Elif Murat'ın göğsünden kalkıp onu görebilecek derecede oturdu. Gözlerinin içine bakıp elini yanağına koydu: "Bana kardeşini anlatır mısın? Eğer seni üzmeyecekse tabii."
"Evet. Hayatımdaki her şeyi bil istiyorum. O..1990 yılında doğmuştu. 12 ağustosta. İki bucuk yaşında olmasına rağmen senin kadar güzeldi. Sanki vücudu bu ölümün daha önceden habercisiymiş gibi erişemeyeceği yaşlardaki olgun güzelliğini takınmıştı ölümünün yaklaştığı son günlerde." Murat'ın sesi buz gibiydi. Hatırladıklarından, anlattıklarından acı çektiği her halinden belliydi. Gözleri tek bir noktaya bakıyordu donmuşçasına. Geçmişini orada görüp anlatıyor gibiydi bir bir.
"Ben henüz dört yaşındaydım o doğduğunda. Onun o kadar küçük oluşuna bir türlü anlam veremiyordum. Onu daha yakından görmek, ona dokunmak istiyordum ama izin yoktu. Onu hapsettikleri küvözün içinden çıkarmıyorlardı bir türlü. Kalbinde bir sorun var demişti doktorlar. Doğumsal kalp hastalığı diyorlardı kendi dillerinde. Bunun nadir görünen bir hastalık olduğunu ve neden meydana gelebileceğinin kesin bilinmediğini açıklamışlardı. Buna rağmen o hastalık benim kardeşimi bulmuştu.
Doktorlar rahat konuşuyorlardı. Kalpte çok ağır bir aykırılık olsa dahi bunun cerrahi girişimlerle düzeltilebileceğinden bahsediyorlardı. Hazal'ın hastalığını aşamalı bir tedavi ile halletmeye çalışacaklarını, okul dönemine gelmeden sağlığına kavuşması adına ellerinden gelen her şeyi yapacaklarını söylemişlerdi.
Ameliyat olmadan önce çeşitli ilaç tedavileri görmüş, doğru zamana ve yaşa geldiğine inandıklarında onu ameliyat etmeye karar vermişlerdi. Onu günler öncesinden hastaneye yatırıp oraya alışmasını sağlamaya çalışmıştık. Halbuki asıl evi hastaneydi onun. Biraz oynayıp yorulduğunda ve nefes alamadığında hemen hastaneye koşuyorduk. Hiçbir zaman korkmamıştı hastaneye gitmekten. O sanki benden daha büyük gibiydi. Benden daha büyük ve daha metanetli. Ameliyat odasına girerken bize el sallamıştı. Belki de ilk kez o zaman görmüştüm onun gözünde tutunan korkuyu ve endişeyi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adı Aşk Olsun
RomanceEğer aşkı yaşamayı öğretenimiz olsaydı, belki de çok uzaklarda saklanmazdı mutluluk. Hayat bazen bizlere türlü türlü zorluklar yaşatsa da apansız, tek bir hamlede yaşamımızın yönünü değiştiriverir ve bunu tabii ki aşkla yapar. Eğer aşkı yaşamaktan b...