Dostluk

65 8 0
                                    

                                                                                                                                                            Dostluk

Farklı, daha az hüzünlü ve belki de güzel geçen bir gece olmuştu. Onu takip eden günde Elif eve gelmişti. Dersi öğleden sonra olduğu için rahattı. Mert'in evi onlara en fazla on beş dakikalık uzaklıktaydı. Bu iyi olmuştu. Mert'in desteği, onun geri çeviremeyeceği ölçüde kıymetliydi. Bunu dün gece daha iyi anlamıştı.

Siteye gireli birkaç dakika olmuştu. Öncesine nazaran daha fazla teselli bulmuş adımlarla eve doğru ilerliyordu. Apartmanın önüne geldiğinde kapıdan Gizem'in kendisine doğru geldiğini fark etti. Ancak genç kız henüz onu fark etmemişti.

Elif Gizem'in kendisini fark etmesini bekledi. Adımlarını yavaşlattı ve gözlerini ona sabitledi. Genç kız onu fark ettiğinde öncelikle duraksadı. Okuldan kaçan bir öğrencinin öğretmenine yakalandığı an yüzünde beliren utanç ve korku vardı gözlerinde. Yosun rengi gözlerin bir süredir kendisine baktığını anlaması kısa sürmüştü. Bir an dili dolandı. Konuşmayı unutmuşçasına kekeledi:

"Gü..günaydın...Nasılsın?"Neden bunu daha önce sormamıştı ki? Mahcubiyet duygusu kalbini acıttı.

"Son bir haftadır bir şey değişmedi." Elif'in ifadesi soğuktu. Ama gözleri alev alev bakıyordu. Annesinden sonra Gizem'in ilgisizliği..bu gerçekten ağır olmuştu onun için.

"Ben..."Elif'in ona böyle bakmasına dayanamıyordu." Ben özür dilerim Elif." dedi genç kız. Sonunda başarmıştı. Kendisini en yakın arkadaşına apartman önünde mi ifade edecekti? Bir anlık hata onları nerelere sürüklemişi böyle?

"Ne için?"

"Yanında değildim."

"Sorun değil. Buna mecbur değilsin."

"Olamadım...Yanına gelemedim."

Elif cevap vermedi. Karşılaştıklarından beri gözlerini yeni kaçırdı. Derin bir nefes aldı. Ona kendi içinden kızabilirdi evet. Ancak, neden yanımda değildin, diyerek onu sorguya çekmeye hakkı yoktu. Yine de Gizem buna ihtiyaç duymadan kendisini ifade etmeye koyuldu:

"O cafede sana bakan gözlerim..kine bulanmış sesim. Belki de nefretim...En önemlisi tanıyamadığım kendim. Ben..ben gelemezdim Elif. Anla beni. Henüz kendimi affedememişken bir de gelip senden özür dileyemezdim. Teselli ise hiç edemezdim."

"Bazen yanında olmak yeter insanın. Bunu bana sen söylemiştin."

"Evet." diyebildi birkaç dakikanın ardından. Hayır düşünmemişti söyleyip söylemediğini. Sadece konuşamamıştı işte.

"İnsanlar hata yaparlar Gizem. Belki senin bana yaptığın hatayı ben tetiklemişimdir kim bilir." Alınmamıştı Elif. Gücenmemişti Gizem'e o günkü tavrından ötürü. Belki o an tehlikeli bir hal alıp kendisine zarar vermeye çalışmıştı. Onu üzmeye çalışmıştı. Ancak Gizem'i tanıyordu. Hislerini bilecek, duygularını tartacak ölçüde tanıyordu onu. Ne olursa olsun kendisini önemsediğinden adı gibi emindi.

Sakin adımlarla Gizem'in yanından geçti. Usulca birkaç merdiven çıktı. Arkasını dönmeden son kelimesini etti:"Her şeye rağmen sen benim en yakın dostumsun Gizem. Bu değişmeyecek. Değişmesini istemiyorum."

Gizem'le ayaküstü de olsa konuşmak iyi gelmişti ona. Teselli edici sözler duymasa da sesini işitmek güzeldi. Mert'ten aldığı güce bir yenisi ekleyip eve çıkmıştı. Ayrıca kuzeni ona yalnız kalmayı yasaklamıştı. Yalnızlığın ona huzur verdiğini düşünse de Mert haklıydı. Tek başına kalmak sadece düşünüp daha fazla acı çekmesine yol açıyordu.

Onu gevşeten sıcak bir duşun ardından hızla hazırlandı. Saçlarını çabucak kuruttu. Şuan için hasta olmak en son isteyeceği şeydi. Dışarıdaki güneşe aldanmadı. Kalın, örgülü, sarı boğazlı kazağını, açık renk, İspanyol paça bluciniyle tamamladı. At kuyruğu şeklinde topladığı saçlarının perçemleri sağ ve sol tarafından serbestti. Kendisine özenmek son bir haftadır olduğu gibi bugün de içinden gelmiyordu. Gözüne kalem dahi çekmeden okulun yolunu tuttu.

Aklında bin bir türlü şey varken dersi dinlemek her şeyden zor oluyordu. Yine de hocanın sözlerini, hemen onun ardından kendi içinden tekrarlayarak derse konsantre olmaya çalışmıştı. Arkadaşlarının tekliflerini her zaman olduğu gibi yine geri çevirdi. Kantine dahi inmedi. Henüz dersteyken bugünün planını yapmıştı kafasından. Bu gün yetimhaneye gidecekti. Murat artık hayatında olmayabilirdi. Ancak genç adamın hayatına kazandırdıkları hala yerini koruyordu...

Annesi son halinden bir şey kaybetmeden akşam yemeğinde, Elif'e yaşattığı hayal kırıklıklarına bir yenisi eklemişti. Genç kız da annesi gibi hiçbir şey söylemedi. Masayı beraber topladıktan sonra birkaç saat odasına çekilip kafasını dersleriyle meşgul etti. Bir ara annesi onu meyve yemek için yanına çağırsa da konuşmaktan yine uzaktı.

Gözlerine dahi bakmaktan çekiniyordu artık. Elif annesini tanımakta zorlanıyordu. Onun adına endişeleniyordu da üstelik. Kendisine göre mantıklı bir sebebi vardı annesinin. Murat'a bu denli güvendiği için o da pişman olmalıydı. Yaşadığı mahcubiyet bu yüzden olmalıydı. Gözleri bu yüzden derin, yorgun ve utangaç olmalıydı...

Bir sonraki gün Elif'in dersi yoktu. Ancak evde tek başına kalmak da istemiyordu. Mert dün sabah iki günlüğüne şehir dışına çıkmıştı. Yarın sabah dönecekti. Gizem'i aramaya ise hala hazır değildi. Daha doğrusu Gizem'in kendisinin yanında olmaya hazır olduğundan emin değildi.

Uzunca düşündükten sonra kütüphane gitmeye karar vermişti. Belki yalnızlığını kalabalıkla paylaşmak daha az acı verirdi. Hem teziyle ilgili tam gün epey bir aşama kaydederdi.

Akşamüzeri eve dönerken yorgun olduğunu hissediyordu. Murat sanki tüm kitap aralarına saklanmışçasına, her sayfayı çevirdiğinde aklında belirdi. Hayatına demir atmışçasına inatçıydı gitmekte. Genç kız bir türlü kovamıyordu onu.

Eve geldiğinde kapıyı ona Gizem açtı. Bu uzun zamandır yaşamadığı bir sürprizdi. Şaşırdı. Gizem'in artık daha samimi ve sıcak baktığına şahit oldu. Bu onu rahatlattı. Hayatında bir ilişkinin yoluna girdiğini görmeye ihtiyacı vardı. Bu en yakın arkadaşıyla olan ilişkisi olunca keyfi daha da arttı.

Birbirlerine uzunca sarıldılar. Sanki aylarca, hatta yıllarca görüşmüyormuşçasına özlem doluydular.

"Hoş geldin." dedi Elif. Sadece evi kastetmediği açıktı. Dostluklarının üzerindeki tozları beraberce üflediler sanki:

"Hoş bulduk."

Adı Aşk OlsunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin