Tanışma
"Sanırım bu böreğin tarifine ihtiyacım var. Lezzetini kolay kolay unutacağımı sanmıyorum. Ellerinize sağlık."
"Afiyet olsun." Elif'in annesi sıcak bir gülümsemeyle karşılık vermişti Murat'ın kibarlığına." Bir reklam ajansında çalışıyormuşsun?"
"Evet yaklaşık bir bucuk yıl oldu. Açıkçası mezuniyetin hemen ardından işe girmem babamın sayesinde oldu. Ajansın müdürü babamın arkadaşıydı. Şuan ise yönetici statüsünde çalışıyorum."
"Çabuk terfi etmişsin tebrik ederim."
"Teşekkürler. Aslında amacım üniversite eğitimimi daha da ileriye taşımaktı. Fakat iş hayatına atılınca bunu sürekli erteledim. Şuan sahip olduğum imkanlardan memnun olduğum için de açıkçası bu benim için sadece bir hayal olarak kaldı."
"Askerliğini yaptın mı peki?"
"Evet. İşe girdikten altı ay sonra gittim. Bir nevi iş hayatımı garanti altına alıp ardından askerlik yapmayı tercih ettim. İş verenler bu konuda anlayışlı davranınca sene başında askere gittim ben de."
"Doğru bir tercih yapmışsın."
"Teşekkür ederim." Murat ilgisiz gibi görünmek istemiyordu: "Siz de bankada çalışıyorsunuz sanırım?"
"Evet. Gençken hayallerimi süsleyen bir meslekti. Ancak gişe memurluğu bana hep yorucu gelmişti. O yüzden eğitim sürecimi biraz uzun tutup bankaların iç işlerinde yer almak istedim. Belli bir yaşa gelince tabii bunun ne kadar fazla sorumluluk istediğini fark ettim. Ancak yine de vazgeçmedim çocukluk hayallerimden. Şuan yönetici olarak çalışıyorum ben de."
"Evet anlıyorum."
"Ah affedersiniz. Sanırım çalan telefon benim."
Elif'in annesi yatak odasında bulunan telefonu açmış konuşarak tekrar masaya doğru geliyordu.
"Bir saniye Müge'ciğim." Telefonu aşağı indirip eliyle mikrofon kısmını kapadıktan sonra, "Elif bu akşam için bir planımız var mı? Müge teyzen akşam için müsait olup olmadığımızı soruyor kızım?" dedi.
"Hayır anneciğim aklıma gelen bir şey yok."
Elif'in annesinin akşam için arkadaşlarıyla sözleşmesi Murat'ın işini kolaylaştırmıştı. Gerçekleştirmek istediği sürprizine bir adım daha yaklaşmıştı böylece.
"Pardon. Eğer sizin için sakıncası yoksa ve tabii Elif de müsaitse bu akşam kendisini yemeğe davet edebilir miyim?"Murat bir annesine bir de Elif'e bakarak konuşmuştu.
Kendi aralarında bakışan anne ve kız birkaç saniye düşündüler. Sessizliği bozan Elif'in annesi oldu." Benim için sakıncası yok Muratçığım. Birkaç arkadaş evde toplanıp kahve içeceğiz sadece. Hep yaparız. Elif sıkılır benim yanımda. Tabii yine de kendi bilir." deyip topu Elif'e atmıştı.
Genç kız evet demek için can atıyordu, ancak bir yandan da kendisini ağırdan satmak istiyordu. Cevabını bildiği bir soru sordu: "Nereye gideceğiz peki?"
"Eğer senin için de uygunsa ilk akşam yemeğimizi sana ben yapmak istiyorum."
Annesi Elif'e düşünmesi için zaman kazandırmak adına araya girmişti:"Ah yemek yapmayı da biliyorsun demek ki." Börek tarifini isterken ciddi olmalıydı.
Gizem suskun kalmaktan sıkıldığı için araya girdi: "Evet Meral teyze gerçekten çok güzel yapıyor hem de."
"Uzun yıllar yalnız kalmanın bir gerekliliği sanırım. Başımın çaresine bakıyorum diyelim." Genç adam mütevazılığı elden bırakmıyordu.
"Tamam benim için de sorun yok." dedi Elif. Gözlerinin içi gülümsüyordu.
Genç adam ona dudak uçuklatacak ölçüde çarpıcı bir gülümsemeyle karşılık vermişti.
"Gizem sen de bize katılmak ister misin?" Murat Gizem'in kalbini kazanmayı gerçekten iyi başarıyordu.
"Ah, teşekkür ederim canım çok naziksin. Ama ilk akşam yemeğinize maydanoz olmak istemem. Ayrıca Mesut'la uzun zamandır tiyatroya gitmek istiyorduk. Bu akşam gideceğiz. Biletleri aldık."
Yine kapalı balkonda, yağan kar eşliğinde keyifli bir muhabbetin ardından kahvaltılarını bitirdiler. Gizem ve Elif masayı kaldırırken Elif'in annesi Murat'la oturma odasına yöneldiler. Ardından Elif'i masayı kaldırdıktan sonra kahve yapıp yanlarına gelmesi yönünde öğütleyip kendisine zaman kazandırdı.
Murat'ı resimlere bakıp zaman geçirirken bulmuştu odada. Ardından kendisine yaklaştı ve onunla birlikte birkaç saniye resimlere baktı.
"Bir şey dikkatini çekti mi?"
"Gerçekten çok benziyorsunuz."
Kadının bahsettiği şey bu değildi:"Babası..Elif'in babasının hiç resmi yok."
"Şey ben..."
"Bir şey söylemene gerek yok Murat." Ses tonunu biraz düşürdü." Biz normal bir ayrılık sürecinden geçmedik. İsteyerek ayrıldık evet ancak konuşup anlaşarak alınmış bir karar değil bu. O hayatımızdan tamamen çıktı."
"Elif..o bana henüz bu konulardan bahsetmedi."
Hafifçe tebessüm etti kadın." Evet şaşırmadım. O kolay kolay bu konuları konuşmaz. Ben de konuşmam. Sadece haberinin olup olmadığını merak ettim. Ama merak etme ve üzülme. Elif sana gerçekten değer veriyor. Mutlaka sana bu konuda içini dökecektir."
"Sadece ayrı olduğunuzu biliyorum." dedi genç adam yalan söyleyerek. Arkadaşlarıyla Elif'in, dolayısıyla onun özel hayatını konuştuğunu söyleyemezdi ona.
"O bu konuda çok hassas Murat. Sen çok duyarlı bir insansın. Lütfen beni yanlış anlama. Anne olarak endişe duyuyorum hepsi bu. Onun hep yanında ol. O..o biraz farklıdır. Bazı şeyleri içine atar ve belli bir zamandan sonra patlar. Ona karşı hep ılımlı ol ne olur. Onun bir yanının eksik olduğunu hiç unutma. O eksik yanı sen ol demiyorum. Sadece hep yanında ol. Ona değer verdiğini hissettir."
"Sizi çok iyi anlıyorum inanın. Çünkü o yaşlarda ben de bir kayıp yaşadım. Bir yanının eksik olmasının ne demek olduğunu ben de çok iyi bilirim."
"Yoksa senin de mi? . ."
"Hayır annem ve babam ayrı değiller. Kardeşim..iki bucuk yaşındayken öldü. Ben henüz altı bucuk yaşındayken."
"Ah..gerçekten çok üzüldüm. Başın sağ olsun. Neden peki?"
"Doğumsal kalp hastalığı vardı."
"Bir kez daha başın sağ olsun. Bu gerçekten çok büyük ve farklı bir acı."
"Siz neden ayaktasınız bakalım?"Odaya elinde tepsi ile giren Elif neşeyle onlara seslendi.
Sesin geldiği yöne arkaları dönük olan Murat ve Meral, genç kızın mutluluk saçan sesiyle tüm hüzünlerinden arınmış, az önce konuşulan konuları unutmuşlardı.
"Resimlere bakıyorduk canım. Çocukken de çok tatlıymışsın."
"Teşekkür ederim. Hadi oturun da kahvelerimizi içelim."
Sadece birbirlerinin gözlerinin içine nasıl baktıkları önemliydi Meral için. Ne neşeyle sohbet ediyor oluşları, ne de attıkları kahkahalar...Yan yana oturan bu iki insanın gerçek aşkı yaşadığı gözlerinden okunuyordu, sadece gözlerinden.
Hayatın insanlara ne yaşatırsa yaşatsın sonunda bir ödül sunduğunun bir kez daha farkına varmıştı. Murat ve Elif birbirlerinin armağanıydı. Tıpkı Elif'in kendisine verilen bir armağan oluğu gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adı Aşk Olsun
عاطفيةEğer aşkı yaşamayı öğretenimiz olsaydı, belki de çok uzaklarda saklanmazdı mutluluk. Hayat bazen bizlere türlü türlü zorluklar yaşatsa da apansız, tek bir hamlede yaşamımızın yönünü değiştiriverir ve bunu tabii ki aşkla yapar. Eğer aşkı yaşamaktan b...