11. BÖLÜM
ÇABUK GEL MEHMET!
"İnanamıyorum! Bu kadar şeyi dün akşam mı yaşadınız yani? Yok artık!" Emel, okulun kafeteryasında bağırmaya başlamıştı.
Ayda ona olanları anlatırken genç kız şaşkınlığını ve düştüğü hayreti gizleyemiyordu. "Neredeyse nikah memuru eksikmiş diyeceğim Ayda yani!" Sakin olmaya çalışıyordu...
Aynı saatlerde, öğle yemeğini yemek için sözleşen, Mehmet ile Murat da aynı konudan bahsediyorlardı ve Murat'ın tepkisi de Emel'den çok farklı değildi. "Yuh abicim yahu! Olmaz böyle şey... Ya Mehmet, şaka falan yapmıyorsun değil mi? Oğlum bu ne? Yani siz şimdi evlilik arifesindesiniz öyle mi?"
"Sen dalga geç tabii... Büyükbabam Ayda'yı çok sevdi. Diğerleri de öyle. Ben de anlaşalım dedim. Ne var yani? Alt tarafı iş yapacağız birlikte." Mehmet iştahı hiç olmadığı halde yemek yemeye zorluyordu kendini. Bir yandan da bu kadar sene evlilikten köşe bucak kaçmış biri olarak, nasıl bu kadar rahat olduğunu anlamaya çalışıyordu. Sonuçta o da evlenecekti günün birinde ama hiç bu kadar plansız, programsız ve ani olacağını düşünmemişti... Hissettiği bu rahatlığı bir türlü sindiremiyordu.
"İş? Mehmet! Karın olacak kızın ne kadar güzel ve çekici olduğunu görmüyor musun? Bu nasıl iş olabilir ki? Aklım almıyor doğrusu. Hem senin gibi bir erkek onu korumak için yanında olmayacak, dışarıdaki aç kurtlara ziyafet sofrası kuracak ha? Sen bunu 'İş' diye benim külahıma anlat kardeşim..."
Murat, Mehmet'in can damarlarını çok iyi bilirdi. Ve şimdi onları zonklatacak ve kanatacak şekilde zorluyordu.
"Soyadımı taşıdığı sürece kimseyle görüşemez. Ona söyledim bunu."
"Ne dedi? Oğlum kız daha yirmi yaşında. Kim bilir kimler takılacak peşine?"
"Kimseler takılmayacak peşine! Ben onu Afrika'dan da, Avustralya'dan da kontrol etmeyi bilirim."
"Tabii ya. Ben nasıl düşünemedim 007! İş diyorsun oğlum, sen sahip çıkmazsan elbet bir çıkan olacaktır. Bunu düşünsen iyi olur. Hem o zavallı Okan'ı bile harcayacaktın bu kız yüzünden. Nasıl bırakıp gideceksin taa Afrika'lara ya?"
"Bayağı... Gideceğim... Bunun altında başka bir şey arama Murat! Yok çünkü. Sadece büyükbabam ölmeden onu az da olsa mutlu edecek, kendi işimize bakacağız... O kadar!"
Murat, inanmaz gözlerle arkadaşına bakarak, çatalını masaya attı. "Bahse girerim en fazla bir ay sonra kıskançlıktan manyağa bağlayacaksın! Ben eğer seni tanıyorsam, budur kardeşim."
"Uzatma... Ne kıskanacağım o cadıyı be? İş diyorum iş..." Çatalını fırlatma sırası Mehmet'e gelmişti. En yakın arkadaşına kızmıştı bu yorumlarından dolayı... Yanılmış mıydı acaba dün gece Ayda'ya 'Beni, benden iyi tanır' derken?
Diğer tarafta Ayda da Emel'i sakinleştirmeye çalışıyor, onun itirazlarını dinliyordu. Zaten dün geceden beri sadece bu konu vardı aklında. Henüz babasına ya da annesine telefon etmeye cesaret edememişti. Çok sıkılmıştı genç kız.
"Ya... Offf... Emel. Ben zaten yeterince şaşkın ve tedirginim. Bir de sen şimdi... İnsan arkadaşına moral verir. Ne bileyim, endişelenmemesini söyler falan. Ne bu şimdi?"
Biricik dert ve suç ortağı Emel bile inanamıyordu bu olanlara. Ayda'dan pek de farklı değildi. Kahvelerini alarak bahçeye çıktılar. İştahları kalmamıştı artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYCADISI
RomanceAycadısı...Masumiyetin Altın Çağı'dır... Karşılaşmadır... Çünkü;kendi kendileriyle savaşan ve aşkı inkar eden,hayatta bambaşka yerlerde olmayı hedefleyen iki zeki, çekici,başarılı ve sosyal insanın aynı apartmanda altlı üstlü komşu olmasıyla baş...