22. BÖLÜM
BENCE HERKES GİBİ DEĞİLSİN...
Ne zor şeydi, sevdiğin, merak ettiğin birinden haber beklemek. Mehmet gideli tam iki gün olmuştu. Hala bir haber yoktu. Aylin, henüz kendilerinin de haber alamadıklarını söylediğinde, Ayda'nın içine serin sular serpildi. Evdeki bilgisayarı ve cep telefonunu her an haber almaya hazır halde tutuyor, ne yaparsa yapsın yarım saatte bir maillerini kontrol ediyordu. Otobüste, derste, alışveriş yaparken...
Bu gece Aylin, onu Kalender Villası'na davet etmişti. Okul çıkışı beraberce gidecekler ve hafta sonunu villada geçireceklerdi. Önceleri genç kız kabul etmek istemese de yapayalnız ve içini kaplayan bu yoksunluk duygusundan bir iki günlüğüne de olsa kurtulabilmek ümidiyle kabul etmişti. Yedek giysilerini sırt çantasına koyup cuma günü okula öyle gitmiş ve ders bitiminde kantinde çay içerken, Aylin'i beklemeye başlamıştı.
Çayını yudumlarken, elindeki telefonun titremeye başlamasıyla heyecanla yerinden sıçradı Ayda. Bol haneli... Hayatında hiç görmediği uzunlukla numaralarla dolu arayan hattı tanımıyordu. Ama... Hissetmişti sanki. Arayan Mehmet'ti. Titremeye başlayan parmaklarıyla açtı telefonu,"Alo." derken, kalbi yerinden çıkmak üzereydi.
"Ayda. Mehmet ben!" diyen genç adamın sesini duyduğunda içi sevinçle doldu.
"Merhaba... İyi misin?" derken sesinin sakin çıkması için insanüstü bir çaba harcıyordu.
"İyiyim. Sen? Sen nasılsın? Okulda mısın?" Çok uzaktan ve cızırtılı geliyordu genç adamın sesi. Ama bir o kadar da ilgiliydi.
"Evet. Az sonra Aylin ile buluşup villaya gideceğiz. Buradaki herkes iyi."
"Güzel. Şu an Johannesburg'dayım. Yarın öğlen gibi Durban'a geçeceğim. Birkaç gün yani yerleşene kadar arayamayabilirim. Bizimkilere söylersin."
"Aileni de ara lütfen. Çok merak ettiler seni."
"Ya sen? Sen de çok merak ettin mi?"
Ne diyeceğini şaşırmıştı Ayda. Utanmış, dili tutulmaya başlamıştı. "Şey... Tabii... Herkes gibi." deyip, kekeleyerek konuşmaya çalışırken, onun telefonun diğer ucundan gülen sesini duydu.
"Herkes gibi diyorsun yani! Ama bak, ben sana herkes muamelesi yapmadım... Aramız iyi değil mi?" Şimdi de takılıyordu genç kıza.
"Evet."
"Küs de değiliz!"
"Değiliz!"
"Peki. Zamanım çok az. Bana bir şeyler söyle..." Mehmet'in ardından gelen makine ve insan sesleri oldukça kalabalık bir yerlerde olduğunu düşündürmüştü genç kıza.
"Şey... Nerede kalacaksınız? Sevda ile yani?" diye atıldı aklına ilk geleni söyleyen Ayda. Kıskançlık damarlarına yayılmaya başlamıştı bile. Hoş, aklından hiç çıkmıyordu ki!
"Şimdilik Johannesburg'da bir otelde. Michelangelo. Sonra, Durban'da kalacağımız eve geçeceğiz. Zamanı sana bildiririm."
"Siz... Yani ikiniz... Aynı evde mi kalacaksınız?"
"Evet!"
"Çok saçma!"
"Cape Town'da iki mühendis arkadaşla buluştuk. Dört kişi aynı evi paylaşacağız. Altı odalı bir ev. Küçük bir otel gibi. Ne o? Kıskandın mı?"
"Hımm... Şöyle söyleyeyim o zaman, Okan ile dünyanın diğer ucunda aynı evde kalsam... Ki ben ona karşı hiçbir şey hissetmiyorum!"
"Ne yani? Ben Sevda'ya... Yok artık! Hem sen ne Okan ile ne de o moronla öyle bir yerlere gidemezsin!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYCADISI
RomanceAycadısı...Masumiyetin Altın Çağı'dır... Karşılaşmadır... Çünkü;kendi kendileriyle savaşan ve aşkı inkar eden,hayatta bambaşka yerlerde olmayı hedefleyen iki zeki, çekici,başarılı ve sosyal insanın aynı apartmanda altlı üstlü komşu olmasıyla baş...