19. BÖLÜM
AİLESİ AYDA'YA AŞIK OLMUŞTU! TIPKI...
Beşiktaş'ın en güzel manzaralı evlerinden birinde, Alptekin ve Kalender aileleri neşeli ve sıcak bir masada, derin ve içten bir sohbet eşliğinde akşam yemeği yiyorlardı.
Seher Hanım bu tür yemekli davetleri için yardıma çağırdığı Fatma'yı, içecekleri tazelemesi konusunda uyardı. Fatma ,Ayda'ya daha çok da Mehmet'e bakakalmıştı. Gözlerine inanamıyordu bir türlü. Ele avuca sığmayan, kimseleri beğenmeyen Ayda, demek bu yakışıklıyla evleniverecekti ha? Fırsat buldukça genç adam hakkında belgesel çekecekmiş gibi inceleme yapıyor, onun ağzından çıkanları aklına not ediyordu.
Onun bu ısrarcı halini fark eden Ayda, kaşlarını çatarak genç kadının bakışlarını yakalamaya ve onu sessizce uyarmaya çalıştıysa da başarılı olamadı. Fatma onu görmemezlikten gelmeyi tercih ederek Mehmet'i incelemeye devam ediyordu.
Genç kızın kaşlarını çatarak, dik dik Fatma'ya baktığını yakalayan Mehmet, Ayda ile göz göze gelir gelmez şakacı bir tavırla sırıtarak, göz kırptı. Ne yapsın kadın? Yakışıklıya bakmak sevaptı!
"Fatoş Ablacım yardım edeyim ben sana!" diyerek, asık suratıyla ayağa kalktı Ayda. Masadaki boşalan bir kaç tabağı alarak, servisi yenilemek bahanesiyle mutfağa yöneldi. Başıyla Fatma'ya işaret ederek, 'Follow me!' dedi sessiz harflerle. Neşeyle ve işveyle kıkırdayarak ve şakacı tavrından ödün vermeden onu takip etti genç kadın. Mehmet'e bakarak gözlerini devirmişti. Genç adam bu neşeli kadına gülümsemeden edemedi. Aynı göz kırpma hareketini ona da yaptı. Kadının mutfak yolunda bastırmaya çalıştığı kahkahasını duydu sonra.
"Ya... Ne diye öyle bakıyorsun Fatoş Abla?" diye çıkıştı Ayda mutfağa sırıtarak giren kadına.
"Nasıl bakıyorum şekerim?" kıkırdıyordu şimdi genç kadın.
"Amma da inceledin ha! Adam da kendini Hint kumaşı falan zannedecek sayende!"
"Vallahi aynen öyle şekerim. Tam bulunmaz Hint kumaşı Mehmet Bey. Kız durdun durdun... Aferin sana." diye takıldı Fatma. Bir koluyla da Ayda'nın koluna vurmuştu hafifçe.
"Abartma. O değil... Benim bulunmaz olan! Ama görünüşe göre gözünden vurulan turna Mehmet, öyle mi? Aşkolsun sana. Yıllardır tanışıyoruz şu haline bak! Daha bir iki saat önce tanıdığın adama sattın beni be!"
"Kız ne satıcam seni ben! Yakışıklı, başarılı, zengin, ailesi harika. Daha ne istiyorsun cadı?" derken Fatma kahkahasını bastırmıyordu artık. Kıkır kıkırdı. Tombul, neşeli ve gülümseyen gözlere sahip kadın, sırıtarak devam etti "Ah benim tatlı cadımm... Ay utanırmış da..."
Mutfakta temiz servis tabakları hazırlayan Fatma ve Ayda, arkalarından gelen ve konuşmalarını duyduğu her halinden belli olan Mehmet'in, "Cadılığı konusunda hemfikiriz! Sevdim seni Fatoş Abla!" diyen şakacı sesi ile irkildi. Onun da elinde içi boşalmış bardaklar vardı.
Şaşkınlıktan ve genç adamın yakışıklı gülümsemesinden dolayı afallayan Fatma utancını gizlemeye çalışarak, "Aman. Estağfurullah Mehmet Bey. Yanlış anlamayın sakın. Ayda elimde büyüdü sayılır. Dört yaşından beri tanıyorum ben onu. Ondan yani... Şaka." diyerek işine verdi tüm dikkatini.
Mehmet'in kocaman cüssesiyle girdiği mutfak artık 'Mehmet' kokuyordu. Ayda içine çekti şahane odunsu kokuyu. Genç adama da kızgın gözlerle bakmayı ihmal etmedi. Dalga geçilecek zaman değildi bu zaman. Ne yapmaya çalışıyordu ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYCADISI
RomanceAycadısı...Masumiyetin Altın Çağı'dır... Karşılaşmadır... Çünkü;kendi kendileriyle savaşan ve aşkı inkar eden,hayatta bambaşka yerlerde olmayı hedefleyen iki zeki, çekici,başarılı ve sosyal insanın aynı apartmanda altlı üstlü komşu olmasıyla baş...