6. BÖLÜM
TRAMİSU'NUN EŞSİZ TADI...
Cuma sabahı uyandığında Ayda, yorgun, mutsuz, huysuz ve güne başlamak için çok isteksizdi. İzmir'e geldiğinden beri yaşadıkları, hayatı boyunca yaşadıklarından daha baskın, daha yoğun ve daha hüzünlüydü. İyi ki Emel vardı. İyi ki Murat'la tanışmıştı. İyi ki... derken Mehmet geldi gözlerinin önüne, dün gece yatağında dönüp dururken, sürekli onu düşünmüş, gerçekten de arkadaşlarının dediği gibi kabalık ve haksızlık etmiş olabileceğini fark etmişti. Ama olsundu. O 'Odunsu Mehmet Paşa' da kendisine 'Eşek!' demişti. Ayda'nın ona söylediği her sözü sonuna kadar hak ettiğini düşünüyordu genç kız. Nedense, yaptıkları anlaşmaya sadık kalamıyorlar, mutlaka bir yerde, bir şekilde çakışıyorlardı. Ama buna daha fazla tahammül etmeyecekti. Gerekirse Murat'la bile arkadaşlığını kesecekti genç kız. Belki de taşınmalıyım diye geçirdi içinden. Bunları düşünürken Emel'i hatırladı. Şu kısacık zaman aralığında eşsiz bir dost edinmiş, eğitim hayatı boyunca kaybetmek istemeyeceği bir yol arkadaşına rastlamıştı. Neredeyse yıllardır en yakın arkadaşı olan Selin ile bile, artık aynı kefeye koyduğu Emel'i üzmemeli, onu incitmemeliydi. Bu düşüncelerle banyoya gidip giyinmek üzere hazırlanmaya başladı. Doğrusu bu gün içinden çok çirkin olmak geliyordu. Giysi dolabında bulduğu ilk kotu ve siyah geniş t-shirtü üzerine geçirdi. Bunları yaparken bile çok isteksizdi. Saçlarını ise başının üzerinde sımsıkı toplayarak olabildiğince sade ve bakımsız görünmeye çalıştı. Güzelliği ve albenisi ile bela mıknatısı olmaktan bıkmıştı. O odunsu Mehmet Paşa bile onu öpmeye kalkışmıştı.
Bunları düşünürken geç kaldığını fark eden genç kız, yatak odasının salona açılan kapısını araladığında salon da hala Mehmet'in kokusunun dolaştığını fark etti. Anlamsız bir şekilde gözleri dolan Ayda, kendine yaptığı küçük seyahat çantasını ve kitaplarını alarak, spor ayakkabılarını ayağına geçirip acele ile kapıdan çıktı. Asansöre bindiğinde, kabindeki aynada sabahtan beri hiç bakmadığı kendi yüzü ile göz göze gelen Ayda, birden irkilerek geri çekildi. Çünkü gözleri solgun yüzünden sonra, kısa kollu t-shirtünden görünen kollarına kaymıştı. Mosmordu genç kızın kolları... Serdar'ın kanatırcasına sıktığı kolları, anne ve babasının onu gördüğünde İzmir'e yollamaktan vazgeçecekleri kadar korkunç görünüyordu. İrkilerek kendi görüntüsünden uzaklaştı. Bu kollarla değil İstanbul'a gitmek, apartmandan bile çıkamazdı. Asansör zemin kata iner inmez tekrar yedinci katın düğmesine bastı. Kendi dairesinin olduğu kata çıkarken gözlerinin dolmasını engelleyemedi. Kendisini çok kirli ve lekelenmiş hissediyordu...
Ayda'nın kendi katına yaptığını düşündüğü yolculuğu ne yazık ki, asansörün çağrı düğmesine ondan önce basmış olan Mehmet'in dairesinin olduğu altıncı katta son buldu.
Sertçe açılan kabinin kapısından Mehmet'in kokusu ile birlikte iri vücudu girdi. Her ikisi de şaşırmış ve irkilmişti. Genç kız acele ile moraran kollarını kapatmaya çalışarak elleri ile kollarını tuttu. Fakat Mehmet ile göz göze geldiklerinde genç adam Ayda'nın ağlamaklı yüzünü görmüş ve yaptığı ani hareketten dolayı şüphelenmişti. Sağ elini uzatarak, genç kızın morlukları kapatmaya çalıştığı ellerinden birini kolundan çekmeye çalıştı. İnatla onun uzattığı elinden uzaklaşıp kendini olabildiğince geriye çeken Ayda, "Çek elini ne yapıyorsun? Dokunma bana!" diyerek genç adama çıkıştı.
"Sadece bakmak istiyorum. Yemeyeceğim korkma! İzin ver bakayım. Şimdi çek elini." Mehmet de en az Ayda kadar huzursuz ve bütün geceyi çalışarak geçirdiği için yorgun hissediyor, yeni bir güne bu cadıyla başlamak istemiyordu. Ama ne çare ki karşılaşmışlardı işte...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYCADISI
RomanceAycadısı...Masumiyetin Altın Çağı'dır... Karşılaşmadır... Çünkü;kendi kendileriyle savaşan ve aşkı inkar eden,hayatta bambaşka yerlerde olmayı hedefleyen iki zeki, çekici,başarılı ve sosyal insanın aynı apartmanda altlı üstlü komşu olmasıyla baş...