4. BÖLÜM
BERBAT TESADÜFLER...
Şiş gözler, mor halkalar, asık bir surat... Ve işte karşımızda Ayda! Mutsuzdu. Huzursuzdu. Annesi ile babasını şimdiden deli gibi özlemişti. Karar verdi. Bu cuma akşamı İstanbul'a gidecekti. Bir aydan önce kendisini beklememelerini tembihlemişti ama ya kendi ihtiyaçları ne olacaktı? Büyüdüğünü, kendi başının çaresine bakabileceğini onlara ispatlamak zorundaydı. Peki daha ilk haftadan giderse bunu baltalamış olmayacak mıydı? Evet olacaktı! Ama ne çare ki gitmek, onların kollarında huzuru ve şefkati yaşamak, ipek böceği gibi nazlanmak, gülümsemeler alıp vermek ve bu son yaşananları unutmak istiyordu. Verdiği yeni ve kendisini doyulmaz mutluluklara götürecek kararından dolayı memnuniyet duydu.
Aceleyle üzerini değiştirip bulduğu ilk beyaz t-shirt'ü ve beyaz pantolonu giydi. Saçlarıyla fazla uğraşmadan, omuzlarından aşağı bıraktı onları. Gür ve bakımlı oldukları için fön mön gerekmiyordu. Siyah bir hırkayı beline bağlayıp, çantasından güneş gözlüğünü çıkarırken aynı anda spor ayakkabılarını geçirdi ayağına. Makyaj yapmadı. Sadeydi bugün. Saatini takarken, aldığı apartmandan erken çıkma kararı yüzünden kendini bir kez daha kutladı. Henüz şişkinliği inmemiş gözlerini kimsenin görmesini istemiyordu. Hiçbir sorunla karşılaşmadan apartmandan çıkıp, belediye otobüsünün kalkacağı durağa yürüdü.
Enerjisi yavaş yavaş yerine geliyor, içi dün gece kendisini terk eden yaşama sevinciyle yeniden doluyordu. Fakülte binasından içeri girerken adet haline getirdiği üzere kantine uğrayıp, kendine sertçe bir kahve aldı. Daha ders saatine yirmi dakika vardı. Bulduğu ilk masaya oturdu. Yavaş yavaş sabah mahmurluğunu atmaya çalışan, her biri Türkiye'nin başka yerlerinden gelmiş birçok genç sohbet edip şakalaşıyor, arada da etraflarını Ayda gibi ilgiyle inceliyorlardı. Çoğunun yeni olduğu belliydi. Bazılarında yapmacık gülüşler, bazılarında ise samimi sıcak bir hava vardı. Ayda zamanla birçoğu ile arkadaş olacağını, daha uzun süre burada, bu havayı soluyacağını düşündü. Gülümsedi kendi kendine...
Dersliğe girdiğinde artık erken geldiğini bildiği Emel'e de bir kahve almıştı. Sessizce arkadaşının yanına oturdu. Onu görünce yüzü aydınlanan Emel, neşe dolu bir 'Günaydın' şakıdı. En azından kendisine gülümseyerek ve sevgi dolu bakan sınıf arkadaşı Emel vardı. Mutlandı. O da Emel'in neşesine ve sıcak bakışlarına aynı duygularla karşılık verip gülümseyerek "Günaydın arkadaşım." dedi.
Hiç vakit kaybetmeyen Emel, "Dün gece ne oldu Allah aşkına? Ben hiçbir şey anlamadım. Murat, seninle Mehmet'in daha önceden tanıştığınızı düşünüyor. Arkadaşını hiç böyle görmediğini söyledi. Aslında çok kibarmış. Başarılı, genç, yakışıklı bir mimar olmuş ama adam olamamış dedim ben de içimden..." deyip merakını gidermeye ve dün gece ile ilgili dedikodu yapmaya başlamıştı.
Kızsal faaliyetlerde bulunmak ve o odunsudan bahsetmek istemeyen Ayda hafifçe omuzlarını silkip, "Amannn... Arkadaşım boş ver... Adamın belli ki sorunları var. Bana ne! Sana ne! Kendisi kaybetti. Bak biz harika, neşeli, kahkahası bol bir gece geçirdik. O bunlardan mahrum etti kendini. Değil mi? Haksız mıyım?" diyerek bu konudan fazlaca bahsetmek, özellikle o adamı mümkünse hiç hatırlamak istemediğini anlatmaya çalıştı. Konuyu biraz Emel'in üzerinde yoğunlaştırmaya karar vererek, "Hem söyle bakalım Alicannnn! Şu Murat ile ilgin ne? Ne kadar zamandır aşıksın ona?" diye pat diye soruverdi.
Önce şaşıran sonra aşamalı olarak kızarmaya başlayan Emel, "Bebekliğimden beri galiba!" dedi. Aynı anda iki genç kızın kahkahası çınladı sınıfta. Birkaç baş dönüp, merakla onlara baktı... Umurlarında değildi. Paylaştıkları ve daha uzun süre paylaşacakları arkadaş sırlarından ilki az önce ikisi arasında açığa çıkmıştı. Birlikte yenilen frambuazlı pastadan bile daha lezzetli gelen şey ise 'aşk' kelimesinin ağızda bıraktığı eşsiz tattı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYCADISI
RomansaAycadısı...Masumiyetin Altın Çağı'dır... Karşılaşmadır... Çünkü;kendi kendileriyle savaşan ve aşkı inkar eden,hayatta bambaşka yerlerde olmayı hedefleyen iki zeki, çekici,başarılı ve sosyal insanın aynı apartmanda altlı üstlü komşu olmasıyla baş...