17. BÖLÜM
YA, BAŞKA BİRİLERİNE AŞIK OLURSAK?
Arabaya bindiklerinde saat gece yarısına yaklaşıyordu. Buraya gelmeden hemen önce girdikleri kahkaha krizi ne kadar da uzaktaydı şimdi. Ne Ayda'nın ne de Mehmet'in değil kahkaha atmaya, gülümsemeye bile hali ve isteği kalmamıştı. Neden hep böyle oluyordu? Sadece ikisi baş başa iken bir şekilde tartışmaları sonlanıyor, ama başka insanlar ve olaylar işin içine girdiğinde azılı iki düşman oluveriyorlardı.
Şu anda ikisi birden savaş baltalarını çıkarmış, önce kimin konuşmaya başlayacağı konusunda kendi kendileri ile iddiaya girmişlerdi.
Ayda kızgındı. Çünkü Mehmet'in çıkarlarına alet edildiğini düşünüyordu. Ne olursa olsun, Orhan Bey'in ve Sevda'nın planlarından haberdar edilmesi gerekirdi. Böylece fazlasıyla aptal durumuna da düşmemiş olurdu belki! Ya o Sevda'ya olan ilgisine ve kibar davranışlarına ne demeliydi? Gözlerini oyacaktı onun! Öfkeli bir sıkıntıyla iç geçirdi Ayda.
Mehmet kızgındı. Çünkü Ayda şirketteki en çapkın heriflerden ikisi ile sarmaş dolaş dans etmiş, Mehmet'ten her ne hikmetse esirgediği o şen kahkahalarını milletle paylaşmakta sakınca görmemişti. Üstelik onun bu duruma çok kızabileceğini bilerek. Uyarıları dikkate almadan! Boynunu kıracaktı onun! Öfkeyle yoğrulmuş soluğunu yanaklarını şişirerek dışarı verirken, sakinleşmek için kendini zorlamaya bile çalışmıyordu. Acısını çıkaracaktı bu gecenin. Ne pahasına olursa olsun! Ama önce şu cadının evine gideceklerdi. Sonra hesap görecekti.
İki inatçı keçi, İzmir'in şahane sahil şeridi boyunca hiç konuşmaya tenezzül etmeden akan trafikte yol aldılar. Arabanın radyosundan gelen hafif müzik dışında hiçbir şey duyulmuyordu. Birbirlerinin sabrını sınıyorlardı adeta. İlk konuşan kaybeden olacaktı.
Yirmi dakika sonra Menekşe Apartmanı'nın önündeydiler. Mehmet otoparka girdi. Bu gece evinde kalacaktı. Tabii şu cadıya haddini bildirdikten sonra. Aynı sessiz tavırlarla emniyet kemerlerini kilitlerinden ayırıp, aynı anda arabadan aşağı indiler.
Ayda, Mehmet'in bu gece kendi evinde kalacağını anlamıştı. Hızlı adımlarla, araçtan indiği gibi genç adama arkasını dönerek, ana girişe yöneldi. Hız konusunda ondan aşağı kalmayan Mehmet anında yanına gelmişti. Sertçe kapıyı açtı genç kıza. 'Bayanlar önden' hareketi yaparak önce Ayda'nın içeri girmesini sağladı. Teşekkür beklemiyordu. Ayda da zaten etmemişti. Anlaşılan etmeyecekti de.
Mehmet kendi kızdığı konuları biliyordu da bu cadı neden surat asıyordu, bir türlü anlamamıştı. Hiç de öyle suçluluk hisseder gibi durmuyor, Mehmet'e bakmamaya özen göstererek yoluna devam ediyordu. Aklı karıştı Mehmet'in. Bu cadıyı zıvanadan çıkaracak ne yapmış olabilirdi ki? Üstelik onun yaptıklarının yanında muhtemelen kendi yaptıkları devede kulak kalacaktı. Sakince asansöre bindiler.
Ona çaktırmadan yüzünü inceledi çabucak, Ayda üzgün müydü? Sanki yüzünde saklamaya çalıştığı bir hüzün yakalamıştı Mehmet. Ayda ısrarla Mehmet'e bakmıyor, Mehmet ise daha büyük bir ısrarla Ayda'nın bakışlarını yakalamaya çalışıyordu. Ne olmuştu bu kıza şimdi?
Yedinci kata, Ayda'nın evine geldiler. Asansörden inerek daireye yönelen Ayda, onun kendisine kızgın olduğu için hemen gideceğini düşünmüştü ama genç adam onu takip edince hiçbir şey söyleyemedi. Boğazına bir hıçkırık düğümlenmişti sanki. Ağlamak istiyordu. Nedenini bilmeden, bağırarak, doya doya ağlamak...
Titreyen elleri ile kapının kilidini açtı. İçeri girdiğinde genç adamın da arkasından geldiğini duyumsamıştı. Salonun tüm ışıklarını yaktı düğmeye dokunarak. Anahtarı vestiyere fırlatıp ayakkabılarını çıkardı ayağından. Yalınayak içeriye doğru yürüdü. Salondaki koltuğun üzerine çantasını ve ceketini attı. Arkası halen genç adama dönüktü. Ona bakarsa salya sümük ağlayacağından korkuyordu. Ne olur evine gitseydi? Ne olur hayatına girmeseydi? Ama artık çok geçti değil mi? Çok geç...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYCADISI
RomanceAycadısı...Masumiyetin Altın Çağı'dır... Karşılaşmadır... Çünkü;kendi kendileriyle savaşan ve aşkı inkar eden,hayatta bambaşka yerlerde olmayı hedefleyen iki zeki, çekici,başarılı ve sosyal insanın aynı apartmanda altlı üstlü komşu olmasıyla baş...