1.BÖLÜM
ÇARPIŞMA!
Uyandığında geceyle gündüzü birbirinden ayıramadı Ayda. Öyle uzun zamandır bu durumdaydı ki... Gözlerini, hala uyumak ister gibi mahmurca kapatıp soluna döndü. Zihni uyanmıştı bir kere. İçindeki sıkıntı ve sabaha kadar ağlamanın yorgunluğuyla dün geceyi düşündü. Birden Mehmet Kalender geldi gözlerinin önüne, sıkıntıyla iç geçirip, derin bir "Offf..." çekti. Her ne kadar gözlerini sımsıkı kapasa da yeniden uyuyamadı... Ne yapacaktı? Nasıl bir planla hareket edecekti? Hiçbir fikri yoktu!
BİR YIL ÖNCE...
Ayda'nın İzmir'e gelişinin ilk yılıydı... Yirmi yaşında nihayet üniversiteyi kazanmış, uzun zamandır hayalini kurduğu özgür öğrenci yaşamına kavuşmuştu. Babası Umut Bey ve annesi Seher Hanım o kadar çok sevinmişlerdi ki Ayda'nın istediği bölüme girmesine, kızlarından daha hevesli olduklarını gizleyemediler... Ayda Tıp Fakültesini kazanmıştı...
Eee kimyager bir baba ile öğretmen bir anneye sahip olmanın avantajı... Gerçi ailesinden ve arkadaşlarından uzak kalmak onu yoracaktı ama eğitimi uğruna azıcık katlanacaktı özlem çekmeye... Bir dargın bir barışık olmaya alıştığı sevgilisi Serdar hakkında fazlaca endişelenmedi. Zira o da İzmir'de İnşaat Mühendisliği okuyordu.
İstanbul'da yaşamanın verdiği rahatlık, kendine olan güveni ve İzmir'e tatil için sık sık gidip gelmeleri, Ayda'nın neredeyse tüm çekincelerini yok ediyordu... Babasıyla birlikte okula kayıt için geldiklerinde İzmir'in en güzel semtlerinden biri olan Bornova'da 1+1 küçük bir öğrenci evi tuttular. Ev hem şık hem de konforluydu. Çamaşır makinesinden klimaya kadar birçok eşya vardı evde. Sadece kocaman, bazalı çift kişilik bir yatak aldılar. Eh İstanbul'daki evlerinde yatak odasında yaşadığı lüksü burada da yaşamalıydı. Öğrencilik hayatında hiçbir konuda yoksunluk çekmemesi babasının en büyük isteklerinden biriydi.
Umut Bey, her zaman kızıyla yakından ilgilenir ve onun sıkıntılarını keşfetmeye çalışırdı. Biricik kızına pek çok konuda anlayış gösterir, bu davranışıyla kendi kuşağının ana - babalarına kendince bir dille meydan okurdu. Ayda'sı onun için daima birinci plandaydı. Şu dünyada en çok kızına değer verirdi Umut Bey, kızı onun en yakın arkadaşıydı. Elli beş yaşına kadar attığı her adımı kızının geleceğine yönelik atmış, yıllarca çalıştığı fabrikalarda örnek yönetici olarak gösterilmiş ve bir rekora imza atarak hiçbir işyerinden kendi isteği dışında ayrılmamıştı. Uzun bir boya, kır saçlara, sağlığına dikkat edip arada bir spora da zaman ayırdığı belli olan bir fiziğe ve aynı kızında da olan kocaman siyah gözlere sahipti Umut Bey. Seher Hanım ise yıllarca ilkokullarda sınıf öğretmenliği yapmış, görgülü, düzeyli ve kibar bir kadındı. Ortalamanın epey üzerinde olan boyu, sarı saçları ve naifliğiyle, şimdilerde emekliliğinin tadını çıkaran, elli yaşında ve hala kocasına aşık bir hanımefendiydi.
Sevgili kızlarının okuluyla ilgili kayıt işlemleri tamamlanınca Umut Bey ve Seher Hanım, Ayda'ya tuttukları evi el birliğiyle yaşanılır hale getirip, içleri rahat bir şekilde kızlarını da alarak İstanbul'a döndüler. Artık geriye sayım başlamış, alışkın oldukları üçlü yaşamları tamamen yeni bir düzeneğe bürünmüştü. Aslında uzun yıllardır hayalini kurdukları Ayda'nın eğitim hayatı, bu hazırlıklardan sonra başlamış sayılırdı. Biraz sevinç, çokça hüzün ve biricik kızlarından mahrum kalacak olmanın yarattığı duygular, İstanbul Beşiktaş'taki evlerinde hissedilir biçimde yoğundu...
Ayda ise Göztepe'de oturan en yakın arkadaşı Selin ve diğer arkadaşları ile zaman geçiriyor, kendini yeni hayatına hazırlarken hiçbir ayrıntıyı ya da değer verdiği insanı atlamamaya özen göstererek veda turları atıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYCADISI
RomanceAycadısı...Masumiyetin Altın Çağı'dır... Karşılaşmadır... Çünkü;kendi kendileriyle savaşan ve aşkı inkar eden,hayatta bambaşka yerlerde olmayı hedefleyen iki zeki, çekici,başarılı ve sosyal insanın aynı apartmanda altlı üstlü komşu olmasıyla baş...