Yalnızlık acımasızdır, karanlıktır. O kadar etkisi altına alır ki seni, hep yalnız kalacağını sanırsın ama biri gelir, herşey olur sana. Mutluluk olur, huzur olur. Sonra birden kayıp gider ellerinden. Ellerini tutmuyor diye elleri, cebinden çıkarmazsın. En son onunla yürüdüğün yollardan geçemezsin. Tekrar karanlığına gömülürsün.
***
Değişen davranışları canımı sıkıyordu. Beni öpebilecek kadar yakınlaşan, aynı zamanda geri çekilen de oyken bana karşı davranışları değişmişti. Gerekmedikçe konuşmuyorduk. Yüzüme bakmıyordu. Benimde bu durumdan şikayetim yoktu ama bana sanki yanında durmayı ben istiyormuşum gibi davranması sinir bozucuydu. Kaçma ihtimalime karşı kapıyı kilitliyor, anahtarı yanından ayırmıyordu.. Odamdayken sürekli kontrol ediyordu.Şuan ise akşam yemeği için masadaydık. Hiç olmadığım kadar yorgun hissediyordum. Yorulmuştum. Tabağımla oynarken üzerimde hissettiğim sert bakışlar beni zorluyordu. Ben normal biriydim. Benim hayatımda kitaplarım vardı. Gece gündüz demeden içerdim ama normaldim. Yaşadığım acılar vardı herkes gibi. Tek fark ben tek başımaydım bu acılarla ve beni güçlendiren acılardı. Çatal ve bıçağı sertçe bıraktım.
''Ben dinleneceğim. İyi geceler.'' birşey söylemesine izin vermeden merdivenlerden yukarı çıktım. Odamın önüne geldiğimde biri beni içeri itti. İtilmenin etkisiyle bir iki adım sendelesemde düşmedim. Arkamı döndüğümde, ateş saçan açık kahverengi gözlerle karşılaştım. Ateş sinirle üzerime geliyordu. Aramızda mesafe bıraktı ve çatık kaşlarıyla gözlerime baktı. Belinden çıkardığı silahı alnıma dayadı. Gözlerimi gözlerinden ayırmıyordum. Korkuyordum ama belli etmiyordum. Tetiği çektiğinde gözlerimi kapattım. Gözkapaklarıma işlenmişcesine, her zaman ki gibi gözlerimin önüne gelen mavi gözler korkumu alıyordu benden. Her zaman gülümseyerek bakan gözler yine gülümsüyordu. Gülümsemekten gözleri kısılıyor ve bu o mavi gözlere çok yakışıyordu. Abime gülümsemek çok yakışıyordu. Sessiz çığlıklarımla ölüyordum. Alnımda namlunun soğukluğu, gözlerimde özlemin kırıntıları vardı. Gözlerim yanmaya başlamıştı ama ağlamıyordum. Gözlerimi kapatmış öylece bekliyordum, beynimi parçalayacak kurşunu. Alnımda ki namlunun yerini sıcak bir gövde aldığında hıçkırdım.
''Beni öldürecektin.'' kollarını daha sıkı sardı narin ve güçsüz bedenime.
''Sinirliydim. Ne yaptığımı bilmiyordum.'' acı çeken ses tonu umurumda dahi değildi.
''Beni öldürecektin.'' Beynimde dönüp duran kelimeler izinsiz çıkıyordu dudaklarımdan. Zaten o bir katildi ne bekleyebilirdim ki!
''Evet ama yapamadım. Sen öylece karşımda dururken yapamadım.'' ağlamıyordum ama hıçkırıyordum. Belkide gözyaşlarımı içime akıtıyordum.
'' Daha denememe bile izin vermeden, beni öldürecektin.'' kaslı kollar altında tepki vermiyordum. Kendime geldiğimde kollarından sıyrıldım. ''Benimki de aptallık. Ne bekliyordum ki?'' odadan çıkıp kendimi banyoya attım. Kapıyı kilitleyip duvara yaslandım. Ateş'in kapıyı yumruklaması umurumda değildi.
''Kumsal aç kapıyı konuşalım.'' sesleri duymazdan gelip seri hareketlerle üzerimdekileri çıkardım ve soğuk suyun beni sakinleştirmesine izin verdim. Herşey akıp gidiyordu sanki. Acılar, üzüntüler, mutsuzluklar.. Herşey soğuk suya karışıp gidiyordu, kayboluyordu. Gözyaşlarım bile. Neden ağlıyordum. Bir katilin elindeydim ve beni öldürmeye çalıştı diye mi. Hayır, ben kaybettiklerime ağlıyordum ve vücuduma değen soğuk su bunu gizliyordu.
***
Uykunun kollarından beni sıyıran, belimdeki güçlü kollar ve o tanıdık sesti. Ateş, bana sarılmış bir şekilde duymayacağımı düşünerek benimle konuşuyordu.
''Seni ilk gördüğüm gün, seni öldürmem gerekiyordu ama yapamadım. Mavi gözlerin buna engel oldu Kumsal. O kadar güzel bakıyordun ki görmemek mümkün değildi seni. Defalarca öldürmek için yaklaştım sana ama sen ölmeyi değil sevilmeyi hak ediyordun. Bu kız beni sever dedim kendime. Sözümün hala arkasındayım. Kokun Kumsal.. Kokun, bana güç veriyor. Kaybolduğum karanlıktan çekip çıkarıyor.'' o sevgi bekleyen bir çocuktu sadece. Korkup annesine sığınan bir çocuktan farkı yoktu kollarımda. Kollarını belimden çekmesine izin vermeden ona döndüm. Uyumadığımı görünce şaşırsa da belli etmedi. Kafasını göğsüme yasladı ve devam etti ''Sevmelisin beni. Sevmeliyiz birbirimizi. Hak etmiyorum belki ama istiyorum.'' göğsümde yatan adam bir katil değildi. Sevilmek isteyen bir çocuktu. Ellerim saçlarına gitti. Kumral saçlarının arasında dolaşan parmaklarım onu rahatlatıyordu, hissetmiştim. ''Sana sarılıp uyuyabilir miyim?'' ikilemde kalmadan sardım kollarımı ona.
''Uyu Ateş, ben burdayım.'' kafasını belli belirsiz salladı.
''İyi geceler Kumsal.'' düzenli nefes alışverişinden uyuduğunu anlamıştım. Bir annenin bebeğine yaklaşıp, zarar vermekten korkarcasına öpmesi gibi saçlarına küçük bir öpücük bıraktım ve fısıldadım;
''İyi geceler katilim.'' Hiç sevilmemiş bir adama sevmeyi nasıl öğretebilirdim. Duyguları vardı artık bundan emindim ama zordu. O hiç sevilmemişti her halinden belliydi. Kokusu ve sıcaklığı beni uykunun eşiğine getirmişti. Şu an bitmemeliydi. O hep masum kalmalıydı.
***
Yataktaki hareketlilikle gözlerimi açtım. Ateş telaşlı bir şekilde telefonla konuşuyordu. Ne konuştuğunu duyamıyordum ama telaşlıydı. Uyandığımı gördüğünde sert yüz hatlarıyla telefonu kapatıp yanıma geldi.
''Günaydın ufaklık. Benim çıkmam gerekiyor sana sandviç hazırladım.'' deyip yatağın yanındaki sandviçi gösterdi '' Uslu uslu beni bekle.'' sanki çocukla konuşuyormuş gibi davranıyordu. Cebinden çıkardığı telefonu uzattı ''Birşey olursa ara. Sana güveniyorum o yüzden bu telefonu veriyorum. Numaram kayıtlı.'' kafamı salladım.
''Başka emriniz efendim?'' gülümsedi ve alnımdan öptü.
''Uslu dur'' kapıdan çıktıktan sonra yalnızlığımla baş başa kalmıştım. Yatağın yanında ki sandviçi ve portakal suyunu alıp yavaş yavaş yemeye başladım. Dün gece kafama silah dayayan adamla bu sabah ki adam aynı kişi değildi sanki. Farklı davranıyordu. Gözlerinden bir çok duygu geçiyordu. Gün geçtikçe değişiyordu ve bu benim hoşuma gitmeye başlıyordu. Ona karşı hissettiğim tek şey acıma duygusuydu. Benden daha kötü durumdaydı, yalnızdı. Sığınacak kimsesi yoktu. İki yalnız insanın yolları birleşince yalnızlık kalkmıştı ortadan. Korkum ona alışmaktı. Burada sonsuza kadar kalmayacaktım sonuçta. Bir gün gidecektim ve ikimizde yalnızlığımıza geri dönecektik. O kaldığı yerde devam edecekti, bende yoluma gidecektim. Telefona gelen mesaj sesiyle düşüncelerden sıyrıldım. Kendini 'Yakışıklı' olarak kaydeden bir katilim vardı. Hemen ismini değiştirip 'Katilimiz' yaptım. Bence bu ona daha çok yakışmıştı. Mesaja girdiğimde gözlerimi devirmeden edemedim.
Gönderen: Katilimiz
+Umarım kaçmaya çalışmazsın.
-Eminim bunun için önlem almışsındır.
+Kendini boşuna yormaman için uyarıyorum zaten :)
-Kimi öldürmeye gittiniz Ateş Arslan?
+ Belki sevgilimin yanındayım bilemezsin :)
-İyi eğlenceler Ateş. Bu arada pencereden atlasam birkaç kırıkla çok rahat kaçabilirim :)
+Sakın Kumsal. Kötü olur. Şirketteyim çıkıyorum şimdi.
-Bekliyorum. Gelirken çikolata al.
+Demek çikolata seviyorsun. Bunu öğrendiğim iyi oldu :)
-Bir onu bilmiyordun zaten onu da öğrendin.
+Seninle ilgili herşeyi öğrenecegim.
Şuan beni kaçıran adamla evli çiftler gibi mesajlaşıyorduk.
-Evli çiftlere döndük iyice.
+ Arslan soyadı sana çok yakışır.
-Bunaldım. Çabuk gel.
+ Geliyorum sabret.
Cevap verme gereği bile duymadan telefonu yatağa attım. Arslan soyadı bana yakışırmış. Bu da iyice kaptırdı kendini. Neden kaçmaya çalışmıyordum ki? Beni bulacağını biliyordum çünkü. Kaçacağım, sığınacağım, yardım isteyeceğim kimsem yoktu ve bende kaderime boyun eğiyordum. Olacakları merakla bekliyordum. Kapının açılma sesinden sonra Ateş odaya tüm ihtişamıyla girdi. Gülümsemesinden moralinin iyi olduğu belliydi fakat benim gözlerim istediğim çikolatayı arıyordu. Çikolatayı arkasından çıkarıp salladığında, babasının getirdiği çikolataya sevinen bir çocuk edasıyla gülümsedim. Gözlerimin parladığına emindim ama o beni öldürmek istemişti. Bu kadar kolay affetmemeliydim. Hatta affetmemeliydim. Beni bu kadar etkisi altına almasına izin vermemeliydim. Yüzümdeki gülümseme soldu. Kafamı iki yana salladım.
''Sana dair hiçbir şeyi istemiyorum!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahın Kokusu
Teen FictionYolum uzun, sırtımda ki yüküm ağırdı. Ben siyahı tekrar mavileştirmeye çalışan aptaldım. Üstü siyahla kapanmış bir mavi geri dönmezdi. Bu siyahın doğasına aykırıydı. Değdiği heryeri çekiyordu karanlığa. Ateş bana dokunduğundan beri çıkmıyordu üzerim...