2 gündür Ateş'in yüzünü görmemek için odamdan çıkmıyordum. Burcu, hergün gelip zorla birşeyler yediriyor sonra gidiyordu. Geceleri uyumakta zorlanıyor, kitap okuyarak güneşin doğmasını bekliyordum. Ona bu kadar yakınken, gökyüzüne olduğum kadar uzak olmaya çalışıyordum. Hayattı bu. İnsan isteyince neler başarabiliyordu. Elbet bende başaracaktım onu unutmayı ve gidecektim bu evden.
Nefret değildi ona hissettiğim duygunun adı. Farklı birşeydi bu. Hala ölümüne seviyordum bu adamı ama yaptıklarını unutamıyordum, affedemiyordum. Bitmiştik biz. Sonu gelmişti bu hikayenin.
Burcuyla oturmuş, saçma sapan dergilere bakıyorduk. Ege ve Ateş bizi baş başa bırakmak için Ateş'in odasına çıkmışlardı. Burcu heyecanla elinde ki dergiyi gösterdi "Kumsal şu gelinliğin güzelliğine bakar mısın?" Dantel detayları bulunan sade ve hoş bir gelinlikti. Gözlerimi tekrar dergime çevirip mırıldandım "İlgimi çekmiyor bunlar. Nasıl olsa ihtiyacım olmayacak" elimde ki dergiyi çekip, bana doğru döndü "Yetmedimi bu kadar ayrılık Kumsal. Kendini affettirmek için çabalıyor, affet artık" sıkılmıştım artık. Günde 3 öğün aynı şeyleri söylüyordu. Ayağa kalktım "Hadi gel şu gereksizlere bir bakalım" ben merdivenlere yöneldiğimde, Burcu homurdanıyordu "Nil! Homurdanmayı kes" sinirlendiğini hissedebiliyordum. Ona Nil denmesini sevmiyordu "Bana şunu demeyi kes" merdivenleri çıkarken kıkırdadım "Neyi?" onu sinir etmek hoşuma gidiyordu "O ismi işte" kafamı iki yana sallayarak, kolumu omzuna attım "Tamam, tamam sinirlenme" gülmeye başlamıştık ikimizde.
Kapıyı birden açtığımızda, Burcu çığlık attı "Ay göt gördüm Kumsal!" Ateş, pencerenin kenarında duruyor, Ege de büyük ihtimalle üzerini değiştiriyordu. Burcu gözlerini kapatmıştı ama ben şaşkınlıktan olsa gerek Ege'nin siyah boxerına bakmaya devam ediyordum. Gözlerim biri tarafından kapatıldığında kendime geldim. Allahım biz nasıl bir zamanda gelmiştik böyle! "Kızım ne bakıyorsun milletin orasına burasına! Ege, sende giyin üstünü" Ateş beni geri çekip, kapıyı kapattığında, zorla gözümde ki elini çekip bağırdım "Sanane ya. İstediğim yere bakarım. Sanane!" sinirle üzerime geldim "Bakamazsın yoksa.." sustu. Kafamı sorarcasına iki yana salladım "Yoksa ne? Yine mi tokat atarsın" Burcu araya girdi "Ya bir susun. Daha az önce ki şoku atlatamadım ben" Burcu'nun kızarmış olan yanaklarına bakıp güldüm. Daha fazla utanmaması için birşeyler bulmam gerekiyordu "Hadi biz kahve yapalım" kolundan tutup merdivenlerden aşağı çekmeye başladım. Eğlenceli bir gün olacağa benziyordu. Benim için dalga malzemesi çıkmıştı zaten.
Mutfakta kahve yaparken, gözüm buzdolabında asılı olan fotoğrafımıza takıldı. Ateş ile arabanın kaportasına yaslanmıştık ve Ateş'in kolu benim omzumdaydı. Gülümsüyordum... Eski bir fotoğraftı. Mutluyduk o zamanlar, tek sorunum aldığım düşük notlar ve her seferinde fizik dersinden kalmamdı. Sonra aşk denen bela çıktı başıma, ne fizikten kalmamı dert ettim nede düşün notlarımı..
Burcu'nun telefon sesiyle düşüncelerden sıyrıldım. Bana bakıp gülümsedi "Abim arıyor" vicdanım kalbimi tokatlarken burukça gülümsedim ve kafamı salladım. Bahçeye çıkıp konuşmaya başladı. Onur'u kırmıştım ama bende kırılmıştım. İnsanları ne zaman kırmaktan çekinsem, ben kırılıyordum. Çekinmeden kırdığımda da kırılmıştım. Hayatın kanunu buydu sanırım. Her daim kırılıyorduk.
"Maviş yeng- amaan maviş kankim" Egeyle Ateş mutfağa girdiğinde gülümsedim "Efendim" gergince saçlarını karıştırdı "Şimdi sana birşey sorucam" Burcuyla ilgili olduğundan emindim. Ona olan bakışları dikkatimden kaçmamıştı. "Burcuyla ilgili mi?" gözlerini büyüttü "Yok canım ne alakası var" omuz silktim "Peki o zaman. Bende zaten Burcu'nun laleleri çok sevdiğini söylemeyecektim" gözleri parladı bir an "Kanki gibi kanki bee" kıkırdadım. Utandığından soramamıştı sorusunu. Birine karşı birşeyler hissetmek, aşık olmak utanılıcak birşey değildi. Ben Ege'nin aşkının masum olduğuna inanıyordum. Ege zaten küçük bir erkek çocuğundan farksızdı "Peki kızlara en çok ne yakışır" konuşmak için dudaklarımı araladım ama Ateş benden önce cevap verdi "Beyaz sütyen" gözlerimi Ateş'e çevirdiğimde muzip bir ifadeyle bana bakıyordu. Gözlerimi devirdim. "Sadece kendin ol Ege. Ondan birşey saklama"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahın Kokusu
Подростковая литератураYolum uzun, sırtımda ki yüküm ağırdı. Ben siyahı tekrar mavileştirmeye çalışan aptaldım. Üstü siyahla kapanmış bir mavi geri dönmezdi. Bu siyahın doğasına aykırıydı. Değdiği heryeri çekiyordu karanlığa. Ateş bana dokunduğundan beri çıkmıyordu üzerim...