Dudakları olmasa da, sesi gülümserdi benimle konuşurken. Birtek ben görürdüm sesinde ki gülümsemeyi, zaten bir tek bana gülümserdi sesi. Şimdi elimde birkaç fotoğraf ve hayal kırıkları... İçim de ki savaşta galip gelecek tarafın kalp olmasından korkuyorum. Kırılacağım, hissediyordum.
Ellerim cebimde yürüyordum sokaklarda. Nereden geldiğim yada nereye gittiğim belli değildi. Belli bir rotam yoktu. Hangi liman gözüme hoş görünürse, orada soluklanıyordum.
Uzun zaman sonra içimde, anneme olan özlem kendini gösteriyordu. Keşke.. Keşke okşayıp saçlarımı yanımda olduğunu hissettirseydi. Neden sevmedi ki beni? Kafamda dönüp dolaşan sorulara cevap bulmak imkansızdı yine..
Sahilde ki banklardan birine oturup, bitmekte olan sigaramdan derin bir nefes çektim. Her gece geliyordu bara ve uzaktan izliyordu beni. Zor oluyordu onu unutmak ama başarabilecek gücü buluyordum ruhumda. Kafamı geri atıp, yıldızlara baktım. Ayın ışığıyla parıldıyorlardı. Yanıma birinin oturduğunu hissettiğimde tepki vermedim. Aptalın biriydi mutlaka. "Bunu kendine sen yapıyorsun" dedi tanıdık ses. Hızlı bir şekilde kafamı kaldırıp yanımda oturan Onur'a baktım. Kafasını bana çevirip gülümsedi "Şuan mutsuzsan bunun sebebi sensin. En az benim kadar biliyordun onun nasıl bir adam olduğunu ama onu seçtin. Beni değil, onu seçtin" derin bir nefes alıp devam etti " Ulan 1 yıl boyunca yanımdaydın dokunmaya kıyamadım, o herif sana vurdu!" sesini yükseltti, kızgındı. Gözlerine duygusuzca baktım " En azından başkasının seçimleriyle yaşamadım. Kendi seçimimle üzüldüm ben" ayağa kalkıp bana elini uzattı "Henüz geç değil Kumsal. Gel benimle.."
*****
Boş bira şişelerini toplayıp, sigara molası için bar tezgahının arkasından ayrıldım. Arka sokağa çıkıp, bir sigara yaktım. Eskisinden daha çok içer olmuştum. Dert miydi sebep olan yoksa zevk mi? Onur'un söyledikleri saatlerdir beynimde dönüp duruyordu 'Şuan mutsuzsan bunun sebebi sensin'..
Haklıydı.. Kimsenin suçu yoktu. Herşeyin sorumlusu bendim. Kendimi verdiğim kararlarla mutsuz eden bendim.İnsanlara beni üzebilecek kadar değer veren bendim. Kimseye kızmaya hakkım yoktu. Ben aptallığımın cezasını çekiyordum. Onur, bana ne yaşatırsa yaşatsın acı çekiyordu. Sevdiği kadının başkasını sevişini görüyordu. Onu orada bırakıp gitmek içimde istemediğim yaralara neden olmuştu.
"O seni sevmemişti ki hiç" babamın sesi yine kafamda yankılandı. Uzun zamandır yaşadığım buydu. Kafamın içinde bağırıyor, ona cevap vermem için beni zorluyordu. Sigaramdan derin bir nefes çekip mırıldandım "Kapat çeneni" bir kahkaha sesi yankılandı beynimde "Gerçekler acıtır kızım ama gerçektir işte. Sen onun sürtüğünden başka birşey değilsin" dişlerim sinirle birbirine kenetlendi. Gözlerimi kapatıp hafif hafif esen rüzgarı hapsettim bedenime. Ona cevap vermek istemiyordum "Hadi ama babana cevap ver" sinirle bağırdım "Sen benim babam değilsin. Gerçek bile değilsin!" gözyaşlarım çeneme doğru bir yol izlerken, koluma dokunan elle irkilerek bir iki adım geriledim.
Gözkapaklarımı araladığımda gördüğüm görüntü, çığlık atarak kaçma hissi yaratıyordu. Enes'in endişeli bakışları gözlerimdeydi. Ateş ise, Enes'in kolumda ki eline sinirle bakıyordu. O an, sadece birine sarılmak istedim. Kafamda ki sesi, birinin kalp atışları doldursun istedim..
Bu isteğimi bastıramadan, kendimi Enes'in kollarında buldum. Kulağımı dayayıp göğsüne kalp atışlarına odaklandım. İri eller saçlarımı okşuyordu "İyimisin?" kafamı salladım. Kahkahası yankılandı boş sokakta "Deli olduğunu farketmiştim ama kendi kendine konuşacak kadar olduğunu bilmiyordum" cevap vermek yerine sessiz kalmayı hissettim. Kollarımı belinden ayırıp, geriledim. Ateş'e çevirdi mavi gözlerini "Senin kızın olduğu çok belli" Ateş'in kızı... Buydu işte. Herkes Ateş'in kızı olduğumu düşünüyordu. Ben onun kızı değil, canavarıydım. Kendi elleriyle yarattığı, sonunu yazacak canavar.
Kötü olan şuydu ki, ben ona kıyamayan canavardım. Bir yanım kollarında uyumayı arzularken, diğer yanım suratına sağlam bir yumruk geçirmek istiyordu.
Ateş gülümserken bağırdım "Ben kimsenin kızı değilim!" Enes beklemiyor olmalı ki, kaşlarını çattı "Sen iyi değilsin Kumsal" gözlerimi Ateş'e çevirdim "O benim hayatımdan çıkmadığı sürece, iyi falan olmayacağım" Ateş adımlarını hızlandırıp kolumdan tuttu ve beni kendiyle birlikte sürüklemeye başladı. "Bırak beni!" kolum acıyla uyuşuyordu. Ateş tepkisizce arabaya ilerliyordu. "Nereye götürüyorsun bırak beni!" Ateş durup bana döndüğünde, hızımı alamayıp kollarının arasında buldum kendimi. Burunlarımız birbirine değdiğinde, gülümseyerek fısıldadı "Seni tekrar kaçırıyorum"
*****
Uykuya hasret kalmış bedenimi karanlıktan ayırmakta zorlanıyordum. Gözlerimi zorlukla aralayıp etrafıma baktım. Ateş'in evinde ki odamdı burası. İlk geldiğim zamanlarda ki gibi mavi ve beyazlarla doluydu. Etrafımı incelerken aynada ki not dikkatimi çekti. Yataktan kalkıp, notu elime aldım. 'Sakın kaçmaya çalışma ufaklık' notu avuç içimde buruşturup, makyaj masamın üzerine bıraktım. Yatağa geri dönüp, sırtımı başlığa yasladım ve bacaklarımı kendime çekip başımı yasladım. Bu evde olmak, ona bu kadar yakında olmak istemiyordum artık.
Kapı açıldığında tepki vermedim. Burcu'nun sesini duyduğumda kafamı kaldırdım "Neden kaçıyorsun bizden Kumsal. Hadi Ateş'i anladım. Neden bizden kaçıyorsun?" gözlerinden damlalar düşen arkadaşıma sarıldım. Tek kelime edemiyordum. Korkmuştum. Herkesden, herşeyden korkup yalnızlığa sığınmıştım "Abim gitti" dedi iç çekerek "Sende gitme" sorulacak bir ton soru varken, ben yine sessizliği seçtim. Abinin gitmesinin sebebi benim diyemedim. Dilim varmadı söylemeye. Omuzumda hıçkırıklara boğulan arkadaşımın saçlarını okşadım "Herşey yoluna girecek. Yada yol sana girecek" yarı umut dolu sözler çıktı dudaklarımdan. Ben umudumu kaybetmişken ona umut vaadedemezdim ki.
Ben hiçtim. Ben kimseydim. Benim yolum yoktu. Benim hayatım yoktu.
Benden ayrılıp gözyaşlarını sildi "Gitmem gerek" endişeyle baktım. Ateşle yalnız kalma düşüncesi ürkütmüştü "Gitmesen?" gülümsedi hüzünlü bir şekilde "Geleceğim merak etme" kafamda ki milyon tane düşünceyle beni baş başa bırakarak çıktı odadan. Yalnızlığa gömülmek için, kafamı yastığa koydum.
"Birşeyler yemelisin" ne zaman gelmişti? Ne kadar süredir buradaydı? "İstemiyorum" canım hiçbirşey istemiyordu. İnadımdan değildi. Son birkaç haftadır, zorla yediğim birkaç lokmayla ayaktaydım. Bol bol sigara içiyor, kafamda ki sesi susturmaya çalışıyordum. Babamın sesi karabasan gibi çökmüştü üzerime. Bardağın boş tarafını işaret edip kahkahalarla gülüyordu babam. Gecelerce susması için yalvardığım oluyordu ama susmuyordu.
"Yemelisin" sinirle doğruldum "İstemiyorum dedim! Anlamıyor musun?" elinde ki tepsiyi kenara bıraktı ve kaşlarını çattı. "Birşey yiyene kadar, bu odada tek başına oturursun" omuz silktim "Senin yüzünü görmektense" sinirle kapıdan çıkarken bende yalnızlığıma geri döndüm. O istemediği sürece gidemeyecektim biliyordum ama bu sefer o isteyecekti. Bu evden onun isteğiyle çıkacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahın Kokusu
Teen FictionYolum uzun, sırtımda ki yüküm ağırdı. Ben siyahı tekrar mavileştirmeye çalışan aptaldım. Üstü siyahla kapanmış bir mavi geri dönmezdi. Bu siyahın doğasına aykırıydı. Değdiği heryeri çekiyordu karanlığa. Ateş bana dokunduğundan beri çıkmıyordu üzerim...