Kalp atmayı bir şekilde başarıyordu acılara rağmen. Arada teklese de, kırılsa da, yıkılsa da devam ediyordu. 20 yaşındayım, 60 yıla sığacak acılarım var. Geriye dönüp bakıyorum hayatıma. Kayda değer mutluluklarım yok. Kayıplarım var, hatalarım var. Büyük hatalarım. Çocukluğumun verdiği rahatlıktan belki de. Bir yıl öncesi benim için çocukluğum. 1 yıl öncesine kadar çocuktum. Ateş tekrar hayatıma girene kadar çocuktum. Verdiğim kararlar çocukçaydı, davranışlarım çocukçaydı. Ateş'in kollarında büyüdüm. Şimdi acıların verdiği olgunluktayım. Bir şeyleri farkındayım ve verdiğim kararlarla saygı duyulacak mertebedeyim.
Acılarımla konuşuyorum. Acılarıma gülümsüyorum. İçimde ki dağın yıkılmasına neden olacak kahkahalar atıyorum. Aptal diyorum acılarıma. Aptalsın beni yıkabileceğini mi sanıyorsun? Ben ne Romeo ve Juliet'in ne de Leyla ve Mecnun'un çocuğuyum. Ben aşkla doğmadım, aşkla büyümedim. Külkedisi masalında ki balkabağıyım. Ben kötü insanların kafasında ki sesim. Korkunun ta kendisiyim ve biliyorum ki korku denen histe korkuyor. Korkmayan insan yoktur demek saçma. Korkmayan varlık yoktur. Bazı anlar gelir ki, korkudan titrersin. İçini saran o tuhaf his nefessiz kalmana neden alır. Elin kalbine gider istemsizce.
Benim yaşadığım gibi.. Bir elim Ateş'in elinde diğer elim kalbimde. Korkuyorum. Anlaşılması güç değil. Arkamda iki dostum, yanımda aşık olduğum adam. Ece'nin kahkahasını duyduğumda kaşlarımı çatarak ona döndüm
''Neyden korktunuz siz? Ne olab- Oha bu Ateş değil mi!!'' Burcu koluna vurdu Ece'nin
''Bağır bağır gerizekalı! Hatta abimi ara öyle bağır!'' Ece kapıyı işaret etti
''Kapıya bakıcak mısın?'' cevap veremedim. Bu gün, şu an burada ölmeliydim. Daha çaresiz bir durumda kalamazdım. Ateş elimi sıkıca kavradı. Parmaklarının parmaklarıma kenetlenmesiyle gözlerine baktım. Açık kahverengi gözleri ışıktan olsa gerek, bal rengine dönüşmüştü. Gülümsedi, ömre bedeldi gülümsemesi. Cesaretle kapıya uzattım elimi. Kapıyı açtığımda, karşı komşumuz Necla teyzeyi görmek derin bir nefes almamızı sağladı. Burcunun mırıldandığı kelimeler kahkaha atma isteği uyandırdı
''Uğursuz karı'' Necla teyze Ateş'in elinde olan elime baktığında elimi çektim. Gülümseyerek baktım kırışıklıkların ardından parlayan gözlerine
''Necla Sultan, noldu bu saate?'' huysuz yaşlı bir kadındı. Yalnızlığındandı tüm huysuzluğu. Fazla yalnızlık yaşamış bir insan olarak görebiliyordum ben onun sıcacık kalbini. Farkında değildi kimse ama biliyordum. Onda anne şefkati vardı. Kaşlarıyla Ateş'i işaret etti
''Bu sarı kafayı size girerken görünce. Bir bakayım dedim'' Ateş kaşlarını çattı
''Sarı kafa?'' gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Ah be Necla Sultan. Senin karşında bir tetikçi var
''Hee sarı kafa. Zoruna mı gitti evladım'' Ateş'e baktığımda gözleri yaşlı kadındaydı. Omzuna elimi koyarak Necla teyzeye bir adım attım.
''Nişanlım sultanım. Yurt dışından yeni döndü'' yüzü aydınlandı bir anda. Mutlu oldu
''Bende o Onur denen meymenetsiz adamla aranızda birşey var sanıyorum. Nişanlın var demek''omuzlarımı düşürüp tek kaşımı kaldırdım
''Allah korusun'' gülümseyerek Ateş'e baktı
''Hoşgeldin sarı kafa. Neyse kızım size iyi geceler'' evine girip kapıyı kapattığında içeriden duyulan kahkaha sesleri bizi dinlediklerinin işaretiydi. Ateş'in omuzundan elimi çektim ve kapıyı kapattım
''Hadi içeri sarı kafa'' gülümsedi
''İçeri geçelim NİŞANLIM!'' son kelimeyi bastırarak söylemişti
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahın Kokusu
Teen FictionYolum uzun, sırtımda ki yüküm ağırdı. Ben siyahı tekrar mavileştirmeye çalışan aptaldım. Üstü siyahla kapanmış bir mavi geri dönmezdi. Bu siyahın doğasına aykırıydı. Değdiği heryeri çekiyordu karanlığa. Ateş bana dokunduğundan beri çıkmıyordu üzerim...