Eklem yerlerimden iplerle bağlanmış kukla gibiyim son günlerde.Karan neyi nasıl isterse öyle yapıyorum. Hiç böyle hayal etmemiştim evliliği. Küçük sıcak bir ev, mutlu bir ailem olacaktı. Öyleydi hep aklımda ki evlilik. Bilmiyorum.. Belki de sıcacık bir aileye düşmediğimdendi bu hayalim. Sevmezdim kız çocuklarını. Bu yüzden hep erkek çocuğumun olacağına inanırdım. Kız çocukları narin gelirdi bana. Ben kırılmıştım. Hayatım camdan bir vazo gibi insanların ellerinden gelip geçmiş, yıpranmıştı. İnsanların eline bir camdan vazo vermemek için bir kız çocuğuna annelik etmek istemiyordum. Oysa kırmakta, toplamakta, acıya yer vermemekte annenin elindeydi.
Bebeğimin cinsiyetini öğrenmeme sadece haftalar kalmıştı. Fakat içimde heyecan yoktu. Karan'ın durumu gittikçe kötüleşiyordu. Uzaklaşıyorduk. Bir şeyler saklıyordu. Geceleri kabus görüyordu. Vicdandı bu. Son bir kaç gündür Ateş'le konuşma isteğiyle dolup taşıyordum. Filiz Hanımın söylediğine göre Ateş'te gerçekleri öğrenmişti.
Bir an içimden gelen istekle aldım telefonu elime. Ateş'in ezbere bildiğim numarasını tuşlayıp bekledim. Doğru muydu? Karan'ın nasıl hissedeceğini düşündüm. O benim için herşeye göğüs geriyordu. Ben onun için küçük bir şeyin üstesinden gelmeyecek miydim?
Telefonu kulağıma götürüp beklemeye başladım. Sesini duyduğum anda telefonu karşı duvara fırlatacakmış gibi hissediyordum.
"Ne var?" Klasik Ateş dedim kendi kendime. Bilmediği bir numara aradığında hep böyle açardı.
"Benim. Kumsal.."
"Kumsal? Bir sorun mu var?" Birden yumuşayan ses tonuyla gergince dudağımı ısırdım. Yapmalı mıydım?
"Konuşmamız gerek. Eve gelebilir misin?" Karan birazdan evde olurdu ve onları bir araya getirmek ne kadar doğruydu bilmiyordum ama konuşmalılardı.
"Geliyorum." Telefon yüzüme kapatıldığında televizyona odaklandım tekrar. Birkaç dakika geçmişti ki telefonumun zil sesiyle doldu oda. Ezel'in ismini gördüğümde gülümsedim. Sanırım.. Bana iyi gelecek bir şey bulmuştum.
"Kaçak?" Sesimde ki heyecan gözle görülebilir derecedeydi. Düğünden hemen sonra ortadan tekrar kaybolmuştu. Yüz yüze görüşememiştik ama ara sıra arıyordu.
"Nasılsınız bakalım güzellik? İyi mi ufaklık?"
"İyiyiz biz. Sen nasılsın?"
"Seni gördüğümde daha iyi olacağım." Kaşlarımı çattım.
"Neredesin ki?"
"Evdeyim şu an ama yarın orada olacağım." Mutlu bir gülümseme sarıldı dudaklarıma. "Birlikte zaman geçirelim mutlaka."
"Eski günlerde ki gibi.." diye mırıldandım o an.
"Eski günlerde ki gibi.." dedi karşıda ki ses. "Arayacağım seni." Telefon kapatıldığında, bir kaç anı geldi gözlerimin önüne. Lise yıllarımızdan birkaç anı.. Hergün beni evden alırdı okula giderken.
"Hadi be kızım. Ağaç oldum." Kapıyı kapatırken, ayakkabımın bağlanmamış bağcıklarına bakıyordum.
"Geldim ya. Her sabah elimi ayağıma dolaştırıyorsun." Kolumdan tutup, yola doğru çekti.
"Yürü hadi! Hem.. Rahatsızsanız eğer hanımefendi, bundan sonra okula tek başınıza gidebilirsiniz." Yan yana yürürken, bir sessizlik sardı ikimizide. Birbirimizden ayrı kalmak istemiyorduk. "Dün gece uyuyabildin mi?" Kafamı iki yana salladım.
"Babamı aradım yine. Konuşamadım." Son sözü söylediğimi hissettim o an. İkimizinde acısı aynıydı. Birbirimize benziyorduk. Uzun bir sessizlikten sonra okula yaklaşırken dün geceyi anlatmak istedim. "Dün gece.. Babam telefonu kapattıktan sonra bir kadın canlandı gözümde. Sol göğsü delik deşik, bir küvetin içinde yatıyor. Kesmiş bileklerini ama bilekleri değil, kalbi kanıyor. O kadın kim sence?" Güldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahın Kokusu
Teen FictionYolum uzun, sırtımda ki yüküm ağırdı. Ben siyahı tekrar mavileştirmeye çalışan aptaldım. Üstü siyahla kapanmış bir mavi geri dönmezdi. Bu siyahın doğasına aykırıydı. Değdiği heryeri çekiyordu karanlığa. Ateş bana dokunduğundan beri çıkmıyordu üzerim...