Sabah yüzüme vuran güneş ışığı beni uyandırdığında hala Barış'la sarmaş dolaştık. Hemen kendime geldim ve onu uyandırmadan üzerimdeki elini çekmeye çalıştım. Tam diğer tarafa kayacakken eliyle belimden yakalayıp tekrar beni kendine yapıştırdı.
Barış: Kaçma..
Uyanık mıydı? Uykusunda mı konuşuyordu? El yordamıyla komidinden telefonumu buldum ve saate baktım. Ne uyumuşuz be! Saat 11 olmuş. Tekrar gitmeye çalıştım ama bu sefer çok sıkı tutuyordu.
Güneş: Barıış?
Barış: Hmm?
Güneş: Öğlen oldu hadi uyan artık.
Barış: Uyanırsam gidersin.
Güneş: Gitmem. Kalk hadi.
Barış: Söz ver.
Güneş: Söz.
Bıkkınlıkla söz verdim ve anında gözleri açıldı. Sonra dikleşip bana doğru eğildi.
Barış: Gitmiyorsun yani.
Güneş: Ya ne saçmalıyorsun? Nereye gidebilirim ki?
Barış: Onu demiyorum. Yatakta.. Benimle kalacaksın yani?
Güneş: Ne? Ne kalması ya? Saat 11 diyorum.
Barış: Söz verdin Güneş!
Güneş: Çocuk musun sen ya? Söz verdim ama bunun için değil.
Barış: Ben bunun için söz istedim ama.
Güneş: Off! Ben açım kahvaltı edelim hadi.
Barış: Bir şartla.
Güneş: Ne?
Barış: Öpücem.
Güneş: Tamam ama yanaktan.
Barış: Tamam.
Ben yanağımı ona doğru uzattım ama o aniden dudaklarıma yapıştı. Ben onu itmeye çalışırken o kaslı ve çıplak kollarıyla beni daha da sıkıştırıyordu. Ben karşılık vermeyince daha da tutkulu öptü ve en sonunda ağzıma gelen kan tadıyla dudağımı kanattığını anladım. O da fark edince benden uzaklaşmadan dudağımdan akan kanı emdi. Iyy iğrenç resmen emdi!
Sonunda beni rahat bırakınca ona sinirli bir bakış atıp ayağa kalktım ve banyoya gidip ağzımı yıkadım ve derim soyulana kadar temizledim havluyla. Aynaya baktığımda daha da şişen kıpkırmızı dudaklarımı gördüm. Ben böyle dışarı falan çıkmam ne kadar ayıp! İstemeye istemeye banyodan çıktığımda o da yatakta ellerini başının arkasına koymuş bana bakarak sırıtıyordu. Sapık! Öldürücü bakışlar atarak valizimden bir şort ve askılı bir tişört alıp tekrar banyoya geçtim. Üzerimi giyinip çıktığımda hala aynı pozisyondaydı ama bu sefer o da üstünü değiştirmişti.Barış: Ben doydum ama, istersen yine de kahvaltı edebiliriz.
Güneş: Yok. İstemiyorum.
Kaşları çatıldı ve yatakta doğruldu.
Barış: Saçmalama. Kahvaltı edicez.
Güneş: Şu halime bak, çok utanıyorum.
Barış: Ne var halinde?
Güneş: Dudaklarımı görmüyor musun!
Barış: Görüyorum. Çok güzeller. Bir daha öpeyim mi?
Güneş: Barış! Bak sinirlendirme beni!
Kafasına attığım yastığı havada yakalayıp sırıtmaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zorla Güzellik
Novela JuvenilAnnesi ve tek varlığı olan evi için oyuncu Barış Ateşoğlu ile evlenmek zorunda kalan genç ve güzel doktor Güneş Uymaz'ın hikayesi. ****** Genç Adam: Dede, sana yalan falan söylemiyorum. İşte sevgilim.. yanıma gelip göğsümden ismime baktı Genç Adam:...