Kaşlarını çattı ve dediklerimi idrak etmeye çalıştı.
"Boşanmak mı?"
"E-evet."
"Saçmalama, şu an iyi değilsin. Tamam bak ben gidiyim biraz düşün. Hatta otele gidiyim bi kaç gün Gülsüm anne gelsin yanına olur mu? Bak biz, biz birbirimizi seviyoruz. Bunun aşamayacağı hiçbir şey yok."Bu beklediğim tavrına karşılık gözlerimi bıkkınlıkla pencereye çevirdim.
"Barış ben iyiyim. Sevmek sevilmek güzel şey ama bi de hayatım gerçekleri var. Bu kocaman bir yalandı, yaşandı ve bitti. Parayı ödeyeceğim en geç gelecek seneye doğru elinde olur. Dedenin ikimize veya bana bıraktığı herşeyden de çekiliyorum. Onlar senin hakkın."
"Ne diyorsun sen ya? Güneş kendine gel! Bana mal paylaşımından mı bahsediyorsun? Biz ayrılmıyoruz, senden boşanmıyorum. Ne istersen de, ne istersen yap ama birbirimizden ayrılmayacağız."
Bunu söyledikten sonra kapıyı çarpıp çıktı. Şimdi sanki yaramın üstüne yeni bi bıçak saplayıp, kan kaybından ölmem için beni tek başıma bırakmıştı.
BARIŞTAN
Sinirimi yatıştırmak için ne yapacağımı bilemiyorum. Onu evde asla yalnız bırakamazdım. Nasıl böyle konuşur? Nasıl ayrılalım der? Nasıl bunu bize yapabilir? Beni asla, benim onu sevdiğim gibi sevemeyecek olması bütün sözlerinin sebebiydi. Üstümü çıkarıp bahçedeki havuza attım kendimi. Yatak odasının balkon kapısından bir gölge geçtiğini gördüm. Beni kontrol etti ama belli etmek istemiyordu. Neden? Bunu ben de anlamıyorum. Neden bu gurur? Neden bu vazgeçmeye meyillilik? Neden bu kaçış? Ne olursa olsun onu asla bırakmam, bırakamam. O benim her şeyim, ben onun olmasam da.
Yarım saat sonra havuzdan çıktığımda kızgınlığımdan geriye sadece kırgınlığım kalmıştı. Eve girdim ama yanına gitmek istemediğim için yatak odasına geçmedim. Bir duş alıp diğer odadaki kıyafetlerimden bişeyler giydim. İşler beni bekliyordu ama benim Güneşten önemli işim yoktu. Çok mu sert tepki verdim diye düşünmeye başladım. Sonuçta bu ruh haliyle her ne derse desin haklıydı. Keşke böyle davranmasaydım. Ben pişmanlığımla ilgili düşünürken yatak odasının kapısı açıldı ve Güneş göründü.
"İyi misin? Bişey mi oldu?
"Yok yok iyiyim ben. Su içecektim sadece."
"Sen yat ben getiririm."
"Alırım ben."
"Güneş içeri geç, ben getiririm."
"Ben alabilirim."
"Alabileceğini biliyorum! Senin yerine bişey yapmama ne zaman izin vereceksin?"
"Hala sudan mı bahsediyoruz?"
"Hayır Güneş, bizden bahsediyoruz. Neden bu kadar uzaktasın? Neden bişeyleri benimle yaşamaktansa kendi kendine yaşıyorsun? Neden sadece mutluyken birlikteyiz? Ben böyle zamanlarda da birlikte olmak istiyorum, sana iyi gelmek istiyorum. Neden izin vermiyorsun?"
"Ben mi kendi kendime yaşıyorum? Asıl sen sürekli beni kendi kendime bırakıyorsun. Bişeyler yapıyorsun, benim iyiliğim için belki evet ama sen böyle yapınca ben iyi olmuyorum. Benim için bişeyler yapmanı istemiyorum ben. Benimle bişeyler yapmanı istiyorum. Suyu sen getirme, birlikte alalım ya da alırken seninle geliyim demek çok mu zor?"
O böyle söyleyince uzun bir süre ne diyeceğimi bilemedim. Benim cevap vermediğimi görünce merdivenlere yöneldi. Şimdi dengesini kaybeder bişey olur diye önüne geçtim. Ne yaptığımı anlamasına fırsat vermeden kucağıma aldım. Günler sonra ilk defa belli belirsiz de olsa gülümsedi.
"Şimdi oldu mu küçük hanım?"
Cevap vermese de aklından geçenleri anladım. Merdivenleri inip onu salondaki koltuğa bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zorla Güzellik
Novela JuvenilAnnesi ve tek varlığı olan evi için oyuncu Barış Ateşoğlu ile evlenmek zorunda kalan genç ve güzel doktor Güneş Uymaz'ın hikayesi. ****** Genç Adam: Dede, sana yalan falan söylemiyorum. İşte sevgilim.. yanıma gelip göğsümden ismime baktı Genç Adam:...