Başımızı kaldırıp birbirimize baktık. İkimizin de gözleri dolmuştu. Barış beni kollarıyla sarıp kendine çekti. Saçımı öperken ben de içimden geldiği gibi ağlıyordum. Dedenin öldüğünü duyduğumuzdan beri doğru düzgün konuşmamıştık. İkimizde üzüntümüzden ne yapacağımızı şaşırmış gibiydik. Barışın öğrendikleri, benim öğrendiklerimden çok daha ağırdı. Erene de gerçekten bir şey olmamış olması içime su serpmişti. Ah be dede, yine yapmışsın yapacağını..Barış: Hadi evimize gidelim.
Kafamı kaldırıp yüzüne baktım.
Güneş: İstersen biraz daha kalabiliriz.
Barış: Baksana, o istemiyor.
Başımla onayladım ve beraber kalkıp evin her tarafını kilitledik. Arabaya bindiğimizde midemin bulandığını hissettim ama şimdi zamanı değil. Yolda biraz ilerledik ve benim mide bulantım yine baş gösterdi.
Barış: İyi misin?
Ağzımı açmamak için başımı hayır anlamında salladım. Bir kafenin önünde durdu ve indik. Herkes Barışla ilgilenmeye başlayınca ben içeri kaçtım.
Güneş: Lavabonuzu kullanabilir miyim?
Orada duran adam anlayışla bakarak "Tabii Güneş Hanım buyrun." dedi. Sanırım buna asla alışamayacağım. Herkesin adımı bilmesi, adımı bilenlere olan samimiyetimi ve güvenimi öldürüyordu. İçeri geçip kendimi rahatlattıktan sonra başımı kaldırıp aynaya baktım. Sonra gözüm karnıma kaydı. Orda bişey var, bi bebek var. Bizim bebeğimiz var. Bakışlarım her ona çarptığında, gerçekler bi köşede durmuş bana selam veriyor gibi oluyorum. Sevmediğim bir adamla parası için evlendim, ona aşık oldum. Bu çok aşağılık değil mi? Yüzüm şişmiş ve kızarmıştı. Yüzüme su çarpıp kuruttum ve dışarı çıktım. Barış hala kendisiyle ilgilenenlerle konuşuyordu. Beni görünce onları bırakıp yanıma geldi. Kalabalıktan herkes "Başınız sağolsun" diyordu. Herkese tek tek teşekkür edip arabaya bindik. Önceden olsa bu ilgi beni rahatsız ederdi. Sonuçta benim hayatım ve herkesin bilmesi hoş değil. Ama şimdi kendimi onlara karşı minnet duygusu içinde hissediyorum. Eve gelince kapıdan girmeden Barış beni durdurdu ve elleriyle yüzümü kavradı.
Barış: Bu kadar yeter. Tek bir gözyaşı bile dökersen bozuşuruz. Gülümse.
Dediğini yapmaya çalıştım.
Barış: Böyle değil.
Daha içten gülümsemeye çalıştım.
Barış: Böyle de değil. Bak bana istemediğim şeyler yaptırma. İstediğim zaman ne kadar komik bi insan olduğumu bilirsin..
Bu sefer gerçekten güldüğümde ikna oldu.
Barış: Aynen böyle. Bebeğimizin daha fazla üzülmesini istemiyorum. Sen üzülünce o da üzülüyor. Böyle bişey hiç yaşanmamış gibi yapmaya çalışalım olur mu?
Başımla onayladım ve eve geçtik. Bu nasıl mükemmel bi adam böyle ya? Kendi üzüntüsünü unutup benimle uğraşıyor. Böyle yapınca daha çok canım acıyor.
Güneş: Uyuyalım mı? Sen de uyumadın hiç.
Barış: Olur. Gel.
Beraber yukarı çıktık ve pijamalarımızı giyip yatağa yattık. Benim başım onun boynunda, onun eli benim karnımda uyumaya çalıştık. Barışın uyumadığını hissedebiliyordum ama ben onun kadar güçlü kalamayıp gözlerimi kapattım.
BARIŞTAN
Güneşin uyuduğunu anlayınca yataktan kalkıp, odanın balkonuna çıktım. Derin bir nefes alıp, son günlerde çektiğim acıları nefes olarak havaya verdim. Aldı, götürmedi. Rüzgar çevirip tekrar yüzüme çarptı. Bi yanda dedem, bi yanda babamın arkasında bıraktığı yeni 'ailem', bi yanda Güneşin karnındaki çocuğumuz.. En kötüsü de şirket bana kaldı. Kaybedecek bir günüm bile yok. Başına geçmem gerekiyor, herkes aç kurt gibi şirketin kapanmasını bekliyor. Kafayı yiyebilirim! Bu kadar yük, bana bile ağır.. Manzaraya sırtımı dönüp Güneşe baktım. Sanırım bu dönemde tek desteğim, tek güç kaynağım ve dedemin bana en büyük mirası karım. Önceden evlilik lafını duyar duymaz kaçardım, şimdiyse daha önce neden Güneşle tanışıp evlenmediğimi düşünüyorum. Dedem de olmasa yalnız ölürdüm gibime geliyor. Güneşin kıpırdandığını görünce yanına gidip ne olduğuna baktım. Kaşlarını çatmış hızlı hızlı nefes alıyordu.
Barış: Güneş?
Üzerine eğilip uyandırmaya çalıştım. Gözlerini açınca kendine geldi.
Güneş: Ne oldu?
Barış: Ben de onu soracaktım sana. Ne oldu? Kötü görünüyordun.
Güneş: Bilmiyorum, kabus görüyordum sadece.
Barış: Ne gördün?
Güneş: B-ben.. Dedeyi gördüm, kucağında bebeğimiz vardı. Beraber gittiler, engel olamadım.
Barış: Ne? Tamam, tamam korkma. Geçti tamam.Başını göğsüme yasladım ve saçlarını okşamaya başladım.
Güneş: Barış ben korkuyorum.
Ağzından çıkan bu üç kelime beni paramparça etmeye yetti.
Barış: Korkma, yalnız değiliz.
Hala hızlı hızlı nefes alıp veriyordu.
Barış: Kontrole gidelim mi?
Güneş: Hayır gerek yok.
Barış: Bence var. Hadi.
-------------------------------------------
GÜNEŞTENPerihan: Öncelikle başınız sağolsun.
Barışla bakışıp aynı anda teşekkür ettik.
Perihan: Bebeğimiz de annemiz de şu an gayet iyi. Ama her hamilelik risklidir. Anne ne hissederse, bebek de onu hisseder. Uzun süreli üzüntü hali, moral bozukluğu bebeği yorar ve güçsüz düşürür. Ayrıca bu dönemde kesinlikle iştahının kesilmemesi lazım, sonuçta bebek yeni ve iki hatta üç kişilik yemek yemen lazım. Tabi burda babanın desteği de önemli, eminim Barış Bey de elinden geleni yapıyordur.
Barış gülümsedi ve bana göz kırptı. Perihan Hocaya teşekkür edip bebeğimizin fotoğraflarını aldık ve beraber benim odama çıktık. Zehra hemen damladı tabi.
Zehra: Güneş Hanım sizin burda ne işiniz var?
Güneş: Hayırdır? Benden kurtulduğunuzu mu zannettiniz?
Zehra: Yok canım ondan demedim Allah korusun.Barış: Biliyorum ben seni Zehra. Şaşırmakta haklısın çünkü Güneş doğum iznine ayrılmayı düşünüyor değil mi hayatım?
Güneş: Bundan benim niye haberim yok hayatım?
Barış: Aa nasıl haberin yok hayatım? Sen bana dememiş miydin işte çok yoruluyorum. Bebeğimi yormak istemiyorum, bu yüzden doğum iznimi kullanacağım diye?
Güneş: Zehracım rica etsem bizi biraz yalnız bırakır mısın?
Zehra: Tabi tabi, kahvelerinizi gönderiyorum sade di mi?
Benim onaylamamla dışarı çıktı.
Güneş: Barış Allah aşkına ne diyorsun? Ne doğumu ne izni? Sanki inşaatta çalışıyorum.. Daha karnım bile çıkmadı ve ben işe devam etmek istiyorum.
Barış: Boşuna ısrar ediyorsun. O izni alıcaz ve sen artık çalışmayacaksın.
Güneş: Bak ben çalışmadan duramam. Anlasana beni, evde patlarım.
Barış: Bizim dizi erken final yaptı biliyorsun. Tek başına olmayacaksın evde birlikte olucaz. Sadece bazen, arada sırada şirkete gidicem.
Kalkıp yanıma geldi ve yüzümü kavradı.
Güneş: Barış ya..
Barış: Güzelim, zaten yeterince yorgunsun daha fazla yorulamazsın. Bi de seni düşünmüyüm lütfen.
Güneş: Daha çok erken. Ya izin vermezlerse?
Barış: Verirler. Merak etme. Hadi artık eve gidelim.
1 HAFTA SONRA
Kapı çalınca heyecanla yerimden kalkıp Barışı görecek olmanın sevinciyle kapıya koştum. 1 haftadır iznimle evde oturuyordum. Sabah şirkete gitmek için ben uyanmadan çıkmıştı. Şimdide akşam olmuştu ve sadece bi kere telefonda konuşmuştuk. Kapıyı açar açmaz büyük bir hayal kırıklığına uğradım. O değildi..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zorla Güzellik
أدب المراهقينAnnesi ve tek varlığı olan evi için oyuncu Barış Ateşoğlu ile evlenmek zorunda kalan genç ve güzel doktor Güneş Uymaz'ın hikayesi. ****** Genç Adam: Dede, sana yalan falan söylemiyorum. İşte sevgilim.. yanıma gelip göğsümden ismime baktı Genç Adam:...