Gördüğüm kişi oydu ama o olmaması için dua ettim.
"Ona söylemiştim, seni öldürürüm demiştim.."
Ben şaşkınlıkla ona bakarken birden yere, silahın yanına yığıldı.
"Güneş!?" Diye bağırarak ona koştum. Silah sesini duyan çocuklar yanımıza gelmiş bizi izliyordu. Yanına gelince her yerinin kan olduğunu gördüm. Bunu yapmış olamaz..
"NE BAKIYORSUNUZ!? HEMEN ARABAYI GETİRİN BURAYA! ŞU ŞEREFSİZİ DE ALIP PARAMPARÇA EDİN ONDAN GERİYE TEK BİR PARÇA BİLE KALMAYACAK!"
Güneşi kucaklayıp on saniye içinde yanımıza gelen arabaya bindirdim. Cihan arabayı kullanıyor, diğerleri de mekanla ilgileniyordu.
"Daha hızlı Cihan, daha hızlı!"
Güneşe dönüp konuşmaya çalıştım.
"Güneş, aç gözünü sevgilim. Güneş? Güneş?"
En sonunda avucumun içindeki eli elimi sıktı. Bunu hissedince göz yaşım kendiliğinden aktı ve onun kanlı pijamasına düştü.
"Ne oldu? Ne yaptı sana?"
"B-ben.."
Demeye çalışsada konuşamıyordu.
"Tamam tamam. Bişey söyleme şimdi, hastaneye gidiyoruz ve ikiniz de iyi olacaksınız."
Sonunda hastaneye vardığımızda önceden haber verdiğimiz için Güneşi direk sedyeye ordan da acile aldık. Hande telaşla ordan oraya koşturuyordu. Bütün hastane toplanmış Güneşin durumunu öğrenmeye çalışıyordu hatta bazı hastalar odalarından gelmişti. Sen gerçek bir meleksin, seni bu hastaneyle bu insanlarla paylaşmak istemesem de burası senin yuvan. Seni burdan koparmam hataydı. Özür dilerim sevgilim.. Sen ne istersen o olacak söz, tabii sınırları zorlamadığın sürece. Hadi gel de kavga edelim, omzuma vur ve ben de acımasa bile acımış gibi yapıyım. Sonra kıyama ve "acıdı mı" diye sor. Seni bekliyorum, sizi bekliyorum..ERTESİ GÜN
Sabah saat 9a kadar onu görmeme izin vermediler. Doktor çıkar çıkmaz ben ve Gülsüm Anne içeri girdik. Kadın haberi aldığından beri harap olmuştu. İçeri girdiğimizde mutlu biriyle karşılaşmayacağımızı biliyordum ama donuk bakışlı ve bembeyaz yüzlü Güneşi de beklemiyordum. Doktorlardan hiç biri ne olduğunu söylememişti. Niye söylemediklerini de anlamıyordum ama önemli olan şuan iyi olmasıydı. Biz iki yanında durup ona bakarken o hala kıpırdamamıştı. Gülsüm Anne "Kızım" diyerek sarılınca gözlerini kapatmış ayrıldıklarında tekrar açmıştı. Ben elini tutup "Nasılsın?" Diye sordum. Gözleri hala aynı noktada sabitti.
"Güneş, korkutma bizi kızım. İyisin değil mi?"
Başıyla onaylayınca derin bir nefes aldık. Ama bu onaylama sanki "Evet, ne yazık ki iyiyim." onaylamasıydı.
Bir kaç saat öylece yanında oturduk. Bizden başka ziyaretçi alınmıyordu. Doktorlar arada gidip geliyor Güneşi kontrol ediyordu. Bi keresinde onu bir şey için almış 10 dakika sonra geri getirmişlerdi. Geri geldiklerinde Hande "Gülsüm Anne, gel biz senle odamda oturalım biraz." dedi. Gülsüm Anne ne kadar itiraz ederse etsin bir şekilde ikna olmuş ve birlikte odadan çıkmışlardı. Şimdi yalnızdık..GÜNEŞTEN
"Güzelim, daha ne kadar saklayacağız bunu onlardan?" Dedi Hande bana bir abla şefkatiyle. Saatler sonra ilk defa ağzımı açıp "Barışla konuşmam lazım." Dedim. Hande anladığını söyleyip beni biraz daha konuşturmaya çalıştı. Konuşurken midem bulanıyordu, sesimden, havadan, kendimden..
Odaya geri döndüğümüzde beni yatağıma yerleştirdiler ve Hande annemi alıp odadan çıktı. Barış bir süre başını eğip küçük bir oğlan çocuğu gibi parmaklarıyla oynadı. Ah, içimi nasıl yaktığını bir bilsen.. Bir bilsen nasıl içimin yandığını..
"Barış." Dedim donuk duygusuz ruhsuz sesimle. Şaşkınlıkla başını kaldırıp yanıma geldi. Elimi tuttu.
"Seni seviyorum, seni çok seviyorum."
Elimi elinden çektim ve dünden beri ağlamaktan yerinden çıkmak üzere olan gözlerimden bir damla süzüldü tekrar. Barış şaşkınlıkla bana bakıyordu.
"Bak, her şey geçti. O pislik öldü."
"O pisliği, ben öldürdüm."
"Sana zarar verecekti, bunu yapmasaydın ikimiz de ölmüş olabilirdik."
"O benim en yakın arkadaşlarımdan biriydi. O Onurdu Barış. Ama öldürdüm, çünkü o benim hayatım boyunca ilk defa ölmek istememi sağladı."
Derin bir nefes alıp devam ettim.
"Öldürdüm çünkü, zaten hayatımı bir kez benden almıştı ve bir daha almasına izin veremezdim."
"Bir kez aldı mı?"
"Barış, oğlumuz.."
Devam edemeden gözlerimi yumup dudaklarımı ısırdım. Gözlerimden yaşlar arka arkaya dökülüyordu. Gözlerimi açtığımda başını eğmiş onun da ağladığını gördüm. Başını kaldırıp elinin tersiyle göz yaşını sildi.
"Demek, erkekti.."
Başımla onaylamamla tekrar sesli bir şekilde ağlamaya başladım. Derin bir nefes alıp beni sardı ve başımı öptü.
"Olsun be güzelim, en azından kiminle olduğunu biliyoruz. Dede bulur onu."
Sesi ağlamaktan belirsiz çıkıyordu. Kocaman yüreğiyle her acıyı kaldırabilir gibiydi. Önce dedesi, sonra karısı ve şimdi oğlu.. Belki de hiç tanışmamalıydık, işler hiç buraya gelmemeliydi. Tek başına dertsiz tasasız hayatıyla mutluydu.
"Özür dilerim." Dedim zorlukla.
"Hayır, ben özür dilerim."
"Barış benim yüzümden oldu. Oğlumuzu koruyamadım. Benim hatamdı. Sakın benden özür dileme çünkü bu benim canımı daha fazla yakmaktan başka bi işe yaramıyor."
"Hayır, hayır! Ben seni koruyamadım. Tamam özür dilemem ama bunu bilmek zorundasın. Benden daha suçlu değilsin. Hatta sen bu olayda en masum ve en çok zarar gören kişisin." Yaklaşık 20 dakika kadar sessizce birbirimize sarıldık ve ağladık. Ayrıldığımızda ikimizin de yüzü kıpkırmızıydı. Gözlerimin içine baktı ve "Hiçbir şey senden daha kıymetli değil. Sana bir şey olmadı ya, önemli olan o. Sen benim nefesimsin." Dedi. Durup benden de bir şey söylememi bekledi. Bense gözlerimi kaçırıp çarşafla oynuyordum. Sonunda başımı kaldırıp konuşmaya karar verdim.
"Eve gitmek istiyorum."
"Şimdi olmaz, doktorlar.."
"Barış ben de bir doktorum. Bana ne olduğunu biliyorum, ne yapmam gerektiğini de.. Kesinlikle eve gitmek istiyorum."
"Tamam, sen nasıl istersen. Gidip işlemleri hallediyim Gülsüm Anne gelir yanına şimdi."
"Yok, gelmesin kimse. Yalnız kalmak istiyorum biraz."
"Güneş lütfen.."
"Barış.."
Başıyla onaylayıp çıktı. Zorlukla ayağa kalkıp pencerenin yanına gittim ve gökyüzüne baktım.
"Oğlum.."
Tek kelime tekrar ağlamaya başlamama yetti. Başımı eğip göz yaşlarımı sildim.
"Annen seni çok seviyor. Affet beni olur mu? Sana sahip çıkamadım, seni koruyamadım. Deden korur şimdi, tanısan mutlaka severdin onu. Çok üzülmüştü seni göremeyeceği için. Bak, artık hep seninle.."AKŞAM (BARIŞTAN)
Geldiğimizden beri kendini yatak odasına kapattı. Ne konuşuyor, ne yemek yiyor, ne su içiyor ne de uyuyordu.. Tam anlamıyla hiç bir şey yapmıyordu. Ne zaman yanına gitsem kovuyordu. Kapıyı kilitlememesi için ısrarcı olmamaya çalıştım ama bu durum beni korkutmaya başladı. Ya bir şeyi varsa ve benden saklıyorsa? Sabahtan beri telefonu susmamıştı. Gülsüm anne bizimle gelmişti ama Güneş onu da göndermişti. Resmen kendine buzdan bir duvar örüyordu ve ben de elim kolum bağlı bunu izliyordum. Son bakışımın üstünden 4 dakika geçmişti, bence zamanı geldi. Ayağa kalkıp yatak odasına gittim. Önceki 8 bakışımda olduğu gibi yastığa sarılmış gözleri sabit bir noktada yatıyordu. Yüzü ıslaktı, zaten bi kere bile kurumamıştı. Bu sefer konuşmadan yanına oturdum. Yatağın başlığına sırtımı dayayıp elimle saçlarını okşadım. Derin bir nefes aldığını hissedince bu küçücük dokunuşumun canını acıttığını düşündüm.
GÜNEŞTEN
Bu küçücük dokunuşu öyle canımı yakmıştı ki, derin bir nefes alarak acımı dindirmeye çalıştım. Buradan gitmesi için yalvarabilirdim ama hiçbir şeye gücüm yoktu. Nefes almak yorar mı insanı? Beni yoruyor. Kalbinin sesini kim gürültüden sayar? Beni sağır ediyor. İçinde dolaşan kanı kimin midesini bulandırır? Ben iğreniyorum. Tam anlamıyla hissettiklerimi anlatamam, bunun sebebi kelimelerin yetersizliği değil hislerimin yetersizliği. Ne hissettiğimi anlamayacak kadar hissetmiyordum bir şeyleri. Bildiğim tek şey sürekli bir acıyı kalbimin ortasında hissettiğim. Barış elini saçımdan çekmişti ama aldığı nefes bile gitmesini istememe yetiyordu. "Güneş, korkuyorum. Bişey yap lütfen. Bağır çağır, kır dök ama susma. Sen sustukça içimdeki korku konuşuyor. Eğer göremediğim bişey varsa göster beraber acı çekelim. Tek başına mücadele edemezsin." Belkide haklıydı, tek başıma mücadele edemem. Zaten mücadele etmek istemiyorum, bıraktım.
"O gece, o klinikte, o sedyede benden tek aldıkları şey çocuğumuz değildi Barış. Artık içimde bir kadın ya da bir anne yok." Bütün gücümü toplayıp doğruldum ve Barışla göz göze geldim.
"Hayır, sen çok güçlü bir kadınsın. Anne olmayı en çok hak eden kadınlardan biri."
"Anlamıyorsun, ben bu korkuyla yaşayamam. Bir daha buna cesaret edemem."
"Sen edemezsin belki ama biz edebiliriz."
"Lütfen, yapma bunu. Boş yere umut verme bana. Her seferinde inanıyorum mutlu olacağımıza, gerçek bir aile olacağımıza. Ama sen de biliyorsun bu hiç bir zaman olmayacak. Bizi birbirimize bağlayan hiçbir şey kalmadı."
"Peki ya birbirimize olan sevgimiz, aşkımız?"
"Aşıkların mutlu olduğu hikayeler hatırlanmaz. Bırak hatırlanalım."
"Ne demek bu?"
"Barış, ben boşanmak istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zorla Güzellik
Teen FictionAnnesi ve tek varlığı olan evi için oyuncu Barış Ateşoğlu ile evlenmek zorunda kalan genç ve güzel doktor Güneş Uymaz'ın hikayesi. ****** Genç Adam: Dede, sana yalan falan söylemiyorum. İşte sevgilim.. yanıma gelip göğsümden ismime baktı Genç Adam:...